YARGITAY 1.HUKUK DAİRESİ

Tarih: 24.01.2019 Esas: 2016/2975 Karar: 2019/470

Akde Aykırılık (Ölünceye Kadar Bakma Akdi) Hukuksal Nedenine Dayalı Tapu İptali Ve Tescil

Özet:

Ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 611. 818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 511.) maddesinde, “Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir.” olarak tarif edilmiştir.

MAHKEMESİ: ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, akde aykırılık (ölünceye kadar bakma akdi) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Davacı, maliki olduğu 17 ada 17 sayılı parseldeki 4 no’lu bağımsız bölümünü … Noterliği’nin 23.08.2007 tarihli ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya devrettiğini, davalının da anılan taşınmazı adına tescil ettirdiğini, davalı …’ın 7 yıldan beri akdin yükümlülüklerini tam anlamıyla yerine getirmediğini, ihlal ettiğini, kendisi ile ilgilenmediği gibi görüşmekten dahi kaçtığını, sözleşmenin devamının çekilmez bir hale geldiğini ileri sürerek, akdin feshi ile çekişmeli bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.

Davalı, iddiaların haksız ve yersiz olduğunu, akit yapılmadan önce de sonra da karşılık beklemeksizin davacı asile ve eşine her türlü yardım ve ihtimamı gösterdiğini, davacının Türkiye’de bulunduğu zamanlarda kamu kurumlarındaki iş ve işlemleri ile uğraştığını, evin temizliği, ısınması, tadilatı ile davacı ve eşinin sağlık, beslenme ve bakım ihtiyaçları dahil her şey ile ilgilendiğini bildirip, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davalının ölünceye kadar bakım akdinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiği, aksinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

29.04.1947 doğumlu Alman vatandaşı davacı …’in, … Noterliği’nin 23.08.2007 tarih ve 6739 yevmiye no’lu ölünceye kadar bakma akdi ile maliki olduğu 17 ada 17 sayılı parseldeki 4 no’lu bağımsız bölümünü davalı …’a devretme borcu altına girdiği, davalının da 27.08.2007 tarih ve 3207 yevmiye no’lu işlem ile anılan taşınmazı adına tescil ettirdiği kayden sabittir.

Ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 611. 818 s. Borçlar Kanununun (BK) 511.) maddesinde, “Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir.” olarak tarif edilmiştir.
Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekir ki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu sosyal konumuna ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları TBK’nin 617 (BK’nin 517.) maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.

Öte yandan, TBK’nin 617/son (BK’nin 517/son) maddesi hükmüne göre; “Hâkim, sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği gibi, taraflardan birinin istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son vererek, bakım alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabilir.”

Uyuşmazlığın değinilen TBK’nin 617/son (BK’nin 517/son) maddesi uyarınca çözüme bağlanması, bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkanlarının ortadan kalktığı ya da büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanı sıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.

Somut olayda, davacının Almanya’da yaşayıp belirli aylarda Türkiye’ye gelerek çekişmeli bağımsız bölümde kaldığı, bu şekilde yaşamakta iken davalı ile tanıştığı, aralarında dostluk kurulduğu, davalının belirli zaman zarfında davacının iş ve işlemleri ile ilgilendiği, bakıp gözettiği, bunun üzerine davacının ölünceye kadar bakma akdi ile maliki olduğu çekişmeli bağımsız bölümü 2007 yılında davalıya devrettiği, 2014 yılı yaz aylarında davalının çekişmeli bağımsız bölümü kiraya verdiği, davacının Almanya’dan komşusu …’in davacıdan anahtar alıp Türkiye’ye gelerek dava konusu taşınmazda kalmak istediği, kiracıların çıkarak yerlerini …’ya terk ettiği, davalının da 02.09.2014 tarihinde … Kaymakamlığı’na başvurarak 3091 sayılı Yasa kapsamında … ve ailesinin mütecaviz olduğunu ileri sürerek evden çıkarılmalarını talep ettiği, … Kaymakamlığı’nın 09.09.2014 tarih ve 7 sayılı kararı ile tecavüzün men’ine karar verildiği, yine davalının … Cumhuriyet Başsavcılığı’na 04.09.2014 tarihinde başvurarak … ve eşi Kaniye … hakkında tehdit ve konut dokunulmazlığının ihlal etme suçlamalarıyla şikayetçi olduğu, anılan kişiler hakkında ceza davası açıldığı, yapılan ceza kovuşturması sırasında davacı …’nın da tanık olarak dinlendiği, alınan beyanında; …’nın kendisinin talimatı ile hareket ettiğini, …’ın ise kötüniyetli davranarak Kaymakamlık kararı ile kendisi ve …’yı dava konusu evden çıkarttığını, tehdit ettiğini, bakım borcunu yerine getirmediğini, kandırıldığını beyan ettiği, … 2. Noterliği’nin 11.09.2014 tarihli azilnamesi ile davacının, daha önce … Noterliği’nin 23.08.2007 tarihli vekaletnamesi ile vekil tayin ettiği …’ı azlettiği, eldeki davada dinlenen tanıkların; davacının her yaz gelerek çekişmeli bağımsız bölümde kaldığını, Kaymakamlık kararı ile evden çıkarıldığında davacının ağladığını, davalıyı bakıcı olarak bildiklerini beyan ettikleri açıktır.

Hemen belirtilmelidir ki, çekişmeli bağımsız bölümün maliki davalı olup, mülkiyet hakkına dayalı olarak taşınmaz üzerinde hukuk sınırı içerisinde tasarruf serbestine sahiptir. Mülkiyet hakkına dayanarak dava dışı … ve ailesini hukuki yoldan dava konusu taşınmazdan çıkarması ve onlar hakkında suç duyurusunda bulunması doğal bir hakkı olup, bu hakkını kullanması davacı ile aralarında yaptıkları ölünceye kadar bakma akdinin tek başına ihlali sayılmaz.

Ne var ki, olayların gelişimi ve dava tarihi itibariyle davacı ile davalı arasında ilişki değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki ölünceye kadar bakma akdinin devamının imkânsız hale geldiği, 6098 sayılı TBK’nin 617. maddesi uyarınca da taraflardan her birinin önel vermeksizin sözleşmeyi feshetme hakkının doğduğu, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden davacının da verdiği şeyi geri alabileceği açıktır.

Hal böyle olunca, iptal ve tescile karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.

Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.01.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.