YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 28.01.2019 Esas: 2016/2365 Karar: 2019/169

Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi – Nama İfaya İzin – Sözleşmenin Karşılıklı Feshi

Özet:

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri ya taraf iradelerinin birleşmesi ile ya da mahkeme kararı ile fesih edilebilir. Somut olayda, davacı arsa sahibi nama ifaya izin talep ederek sözleşmenin ayakta kalmasını amaçlamakta olup, mahkemenin sözleşmenin feshi yönünde taraf iradelerinin zımnen birleştiğine dair tespitinde isabet bulunmamaktadır.

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kabulüne, karşı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hükmün süresi içinde davalı-karşı davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –

Asıl davada davacı vekili, davacı yüklenici ile davalı arsa sahibi arasında 17.07.2006 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, davacının sözleşme uyarınca üzerine düşen edimini yerine getirmesine rağmen davalının davacı bağımsız bölümlerinin tapu devirlerini yapmadığını ileri sürerek sözleşmeye göre davacıya bırakılan 4 ve 6 no.lu bağımsız bölümlerin tamamının, 5 no.lu bağımsız bölümün 1/2 hissesinin tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini talep ve dava etmiş, bilahare davasını sözleşmenin ileriye etkili feshi ile imalat bedelinin tahsili olarak ıslah etmiştir.

Asıl davada davalı vekili, davacının edimini yerine getirmediğini, inşaatın halen tamamlanmamış olduğunu savunarak asıl davanın reddini istemiş, karşı davasında ise sözleşme gereğince davalı yükleniciye ait olan daireler satılmak suretiyle inşaatın bitirilmesi ve davacının tüm zararlarının karşılanması hususunda yetki verilmesini, sözleşme gereğince davacıya ödenmesi gereken kira paralarının satış parasından karşılanmasını ve davalıya ait olup da davacı arsa sahibi tarafından yapılan masrafların da satış parasından karşılanmasını talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı karşı davalının ekonomik zorluğu kapsamında davaya konu inşaatın tamamlama imkanı kalmadığı, işbu davayı açmak zorunda kaldığı, taraflar arasında uyuşmazlığı sulh yolu ile çözmenin mümkün olmadığı, taraflardan birisine diğerine verilmesi gereken dairelerin satışı hususunda yetki verilmesinin hakkaniyetle bağdaşmayacağı, asıl davada davacının sözleşme gereğince kendisine verilmesi gereken dairelerin tescili veya satışı hususunda yetki talep ettiği, davalı-karşı davacının da benzer bir yetki talep ettiği ancak tarafların birbirlerine güven duymaması itibariyle bu durumun mümkün olmadığı, yapılan sözleşmenin feshi yönünde taraf iradelerinin zımni olarak birleştiğinin kabulü gerektiği belirtilerek, asıl davanın kabulüne, karşı davanın kısmen kabulü ile 114.287,50 TL kira tazminatının ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı-karşı davacı vekili temyiz etmiştir.

1-Karşı davada davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden:

Karşı dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı nama ifaya izin ve tazminat istemine ilişkindir.

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri ya taraf iradelerinin birleşmesi ile ya da mahkeme kararı ile fesih edilebilir. Somut olayda, davacı arsa sahibi nama ifaya izin talep ederek sözleşmenin ayakta kalmasını amaçlamakta olup, mahkemenin sözleşmenin feshi yönünde taraf iradelerinin zımnen birleştiğine dair tespitinde isabet bulunmamaktadır.

Bu durumda mahkemece, karşı davada davacının nama ifaya izin talebi değerlendirilerek, bu doğrultuda bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

2-Bozma nedenine göre asıl davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

3-Kabule göre, 6100 Sayılı HMK’nın 279/2. vd. maddeleri hükümlerinde, birden fazla bilirkişi ile yapılacak incelemenin usulü düzenlenmiştir. Bilirkişilerin raporu yazılı vermesi gereken hallerde, konuyu bir arada görüşüp müzakere ederek müşterek rapor hazırlamaları gerekmekte olup, ancak azınlıkta kalan bilirkişi varsa oy ve görüşünü ayrı bir rapor halinde de mahkemeye sunması mümkündür.

Bunun yanında asıl davada mahkemece, imalat bedeli tespit edilirken bayındırlık fiyatlarının esas alınmasında isabet bulunmamakta olup tespitlerin rayiç bedeller dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, karşı davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, karşı davada davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 28.01.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.