YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Tarih: 02.02.2011 Esas: 2010 / 9-666 Karar: 2011 / 18

Belirli Süreli İş Sözleşmesi İşverence Haklı Nedene Dayanmaksızın Feshedilen İşçi Bakiye Süre Ücretini İsteyebilir.

Özet:

Davacı işçi, özel öğretim kurumunda bir yıl süreli iş akdi ile çalışırken belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden önce ve haklı neden olmadan feshedildiği, işyerine alınmayarak öğrenciler nezdinde küçük düşürüldüğü iddiasıyla bakiye süre ücreti ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Belirli süreli iş akitlerinde bakiye süre ücretinin talep edilebilmesi için, iş sözleşmesinin süresinden önce işveren tarafından feshedilmesi ve feshin haklı bir nedene dayanmaması gerekir. Dosya kapsamından, davacının eylemlerinin iş akdinin feshini gerektirecek nitelikte olmadığı, işyerinde uygulanan personel yönetmeliği gereği öncelikle uyarı, kınama, ücret kesilmesi gibi cezaların uygulanması gerekirken doğrudan doğruya ağır sonuç doğuran fesih yaptırımının uygulanmasının doğru olmadığı, iş akdinin feshinin haklı nedene dayanmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı işçinin, bakiye ücret alacağını talep etmeye hakkı vardır.

Taraflar arasındaki “Ücret Alacağı ve Manevi Tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 1. İş Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 18.03.2008 gün ve 2005/1853 E., 2008/78 K. sayılı kararın incelenmesinin davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 10.11.2009 gün ve 2008/22914 E., 2009/31306 K. sayılı ilamı ile;

(…1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Davacı işçi açmış olduğu bu davada, belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden önce ve haklı bir neden olmaksızın feshedildiğini, işyerine alınmayarak öğrenciler huzurunda küçük düşürüldüğünü ileri sürerek bakiye süre ücreti ile manevi tazminat isteklerinde bulunmuştur. Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Kararı süresi içinde davacı taraf temyiz etmiştir.

Davacı, Milli Eğitim Bakanlığı’na ait resmi okullarda öğretmen olarak görev yapmış ve emekli olduktan sonra davalı özel eğitim kurumunda sınıf öğretmeni olarak çalışmaya başlamıştır. Taraflar arasındaki sözleşme 1.9.2005 tarihli olup 1 yıl sürelidir. Davalı işverence 23.11.2005 tarihinde, davacının mesai arkadaşlarını rencide eden davranışlarda bulunduğu, kurumun belirlediği kurallara uymadığı, yapmakla yükümlü olduğu görevlerini uyarılara rağmen yerine getirmediği, öğrencilere seviyelerinin üzerinde sorumluluklar yükleyerek velilerin tepkisine neden olduğu gibi gerekçelerle iş sözleşmesi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/2-(h) bendi hükmüne dayanılmak suretiyle feshedilmiştir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, davacı işçi davalı şirkete ait özel ilköğretim okulunda sınıf öğretmeni olarak bir süre görev yapmış ve 27.10.2005 tarihinde öğrenci iletişim defterine veliye hitaben yazmış olduğu yazıda 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı için panoya asılmak üzere resim ve şiir getirilmesini istemiş, yine öğretmenler günü konulu şiir, resim veya kompozisyonunun gönderilmesi bildirilmiştir. Konuyla ilgili olarak bir veli tepki göstermiş ve istenilenin, öğrencinin seviyesinin üzerinde olduğu belirtilmiştir. Davacının ilköğretim 1. sınıf öğretmeni olduğu anlaşılmakta ise de, talep edilenlerin bir zorunluluk olmadığı ve panoya asılmak üzere resim ve şiir getirilmesinin 1. sınıf öğrencisinin sorumluluğunun üzerinde olmadığı ve sözü edilen dökümanlara çağımız iletişim ve bilgisayar teknolojisinde kolaylıkla ulaşılabileceği dikkate alındığında açıklanan eylemin davacının iş sözleşmesinin feshini gerektirecek ağırlıkta olmadığı sonucuna varılmalıdır.

Fesih yazısında açıkça yazılı olmasa da, davacı ile müdür yardımcısı konumunda olan davalı tanığı arasında zaman zaman öğrencilerle ilgili olarak tartışmaların yaşanmış olması 4857 sayılı İş Kanunu’nda sözü edilen haklı fesih nedenleri arasında değildir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, işverence tutanağa bağlanan bazı hususlar yönünden 4857 Sayılı Yasanın 26. maddesinde öngörülen 6 iş günlük hak düşürücü süre de geçmiştir.

Son olarak davacı işçi yönünden tutanağa bağlanan husus, bir arkadaşı ile tartışan öğrencinin müdür yardımcısı odasından öğretmen tarafından alınarak sınıfına götürülmesi olayı olup, burada da işçinin sözleşmesinin haklı olarak feshini gerektiren bir neden bulunmamaktadır. Sözü edilen eylemler için davacıya imzalatılan işyeri personel yönetmeliğinin 54.2 maddesinin (e) bendi uyarınca kınama cezası verilmesi ile yetinilmesi gerekirken fesih yoluna gidilmesi ağır bir sonuçtur.

İşyeri personel yönetmeliğinin 54.3. maddesinde işten çıkarma nedenleri sıralanmış olup davacı işçiye isnat edilen fiilerin hiçbiri haklı fesih nedenleri arasında gösterilmemiştir.

Yine fesih yazısında davacı işçinin yapmakla yükümlü olduğu görevleri hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar ettiği bildirilmişse de, bu yönde görevlerinin hatırlatıldığı ve yapmamakta ısrar ettiğine dair bir delil de sunulabilmiş değildir.

Açıklanan nedenlerle davacının iş sözleşmesinin davalı işverence haklı bir neden olmaksızın feshedildiği sonucuna varılmalı ve davaya konu bakiye süreye ait ücret isteği bakımından hesaplama yapılarak Borçlar Kanunu’nun 325. maddesi uyarınca inceleme ve değerlendirme yapılarak bir karar verilmelidir…) gerekçesiyle oyçokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı vekili.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, iş akdinin işverence haksız feshi nedeniyle bakiye ücret alacağı ile manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili, özel öğretim kurumunda bir yıl süresi iş akdi ile çalışan davacının iş akdinin işverence haksız feshi nedeniyle bakiye ücret alacağı ile öğrencilerin önünde okula alınmayarak küçük düşürülmesi nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.

Yerel mahkemece, davacının okul idaresi ile meslektaşları ve öğrencilerine karşı olumsuz davranışlarının uyarılara rağmen düzelmemesi nedeniyle iş akdinin feshinin haklı nedene dayalı olduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine, özel dairece; yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmasına karar verilmiş, yerel mahkemece, önceki gerekçe genişletilmek suretiyle davanın reddine dair ilk hükümde direnilmesine karar verilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacının iş akdinin işverence feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.

Bilindiği üzere, özel öğretim kurumları, 08.06.1965 tarih ve 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nu yürürlükten kaldıran 08.02.2007 tarih ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile düzenlenmektedir.

5580 Sayılı Kanunun 9. maddesi uyarınca özel öğretim kurumlarında çalışan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler ile kurucu veya kurucu temsilcisi arasında yapılacak iş sözleşmelerinin en az bir takvim yılı süreli ve yazılı olması gerekmektedir. Yürürlükten kaldırılan 625 Sayılı Kanunun, yazılı iş sözleşmesinde görevin, türü, süresi, ders sayısı, aylık ücret veya ders saati başına verilecek ücret miktarı, terfi süreleri, zam oranları, sözleşmenin uzatılması, feshi şartlarının belirtilmesi gerektiği, mevzuata aykırı olmamak kaydıyla sözleşmeye isteğe bağlı özel şart ve hükümler konulabileceği yolundaki ilkeler 5580 Sayılı Kanun döneminde de geçerli olacaktır.

Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, özel öğretim kurumu öğretmenlerinin belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçi olması nedeniyle iş güvencesi hükümlerinden yararlanması mümkün bulunmamaktadır.

Öte yandan, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 325. maddesinde, “İş sahibi işi kabulde temerrüt ederse, işçi taahhüt ettiği işi yapmaya mecbur olmaksızın mukaveledeki ücreti isteyebilir” şeklinde kurala yer verilerek işçinin kalan süre ücretini talep hakkı olduğu belirlenmiştir. Bakiye süre ücretinin istenebilmesi için iş sözleşmesinin, işverence feshedilmesi ve feshin haklı nedene dayanmaması gerekir.

İşverenin feshi, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin ilk bendinde yazılı olan sağlık sebeplerine, ikinci bentte sözü edilen ahlak ve iyi niyet kuralları ile benzerlerine uymayan hallere ve üçüncü bentte öngörülen zorlayıcı sebeplere dayanması, diğer bir anlatımla haklı sebebe dayalı olması durumunda işçinin sözleşmenin kalan süresine ait ücretler bakımından talep hakkı doğmaz.

Somut uyuşmazlığın yukarıda yapılan açıklamaların ışığında incelenmesinde; davacının özel öğretim kurumunda bir yıl süreli sözleşme ile çalıştığı, sözleşmeyi ve bunun eki niteliğindeki personel yönetmeliğini de okuyup hükümlerinden bilgi sahibi olduğunu, uyacağını taahhütle imzaladığı anlaşılmaktadır.

Davalı işveren tarafından davacının olumsuz davranışlarının uyarılara rağmen düzelmediği iddiası ile iş akdi feshedilmiş ise de davacının fiillerinin ağır bir sonuç olan feshi doğuracak nitelikte olmadığı gibi, davalı işveren tarafından personel yönetmeliğinde belirtilen prosedür uygulanarak fiillerin yaptırımı olarak öncelikle ve sırasıyla uyarı, kınama ve ücret kesilmesi gibi cezaların uygulanması gerekirken doğrudan ve fiillerin karşılamadığı ağır sonuç olan fesih yaptırımı uygulanmasının doğru olmadığı, bu nedenlerle işverenin iş akdini feshinin haklı nedene dayalı olmadığı açıktır.

Bu durumda davacının 818 Sayılı Kanunun 325. maddesi uyarınca bakiye süre ücret alacağını istemeye hakkı vardır.

O halde, yerel mahkemece aynı yönlere işaret eden özel daire bozma kararına uyularak, davacının bakiye süreye ait ücret isteği bakımından yapılacak değerlendirme ile varılacak sonuca göre hüküm kurulmak gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 02.02.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.