YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 11.04.2019 Esas: 2016/8240 Karar: 2019/2591

Ehliyetsizlik, Muris Muvazaası Ve Hile Hukuksal Nedenlerine Dayalı Tapu İptali Ve Tescil, Olmadığı Takdirde Tazminat

Özet:

Dava, ehliyetsizlik, muris muvazaası ve hile hukuksal nedenlerine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde miras payı oranında bedel isteğine ilişkindir. Eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesinin içeriği birlikte değerlendirildiğinde, davacının ehliyetsizlik, muris muvazaası ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.4.1990 gün ve 1990/1–152, 1990/236 sayılı kararında vurgulandığı gibi, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Hukuki sebeplerden bir tanesinin diğer hukuki sebebin incelenmesine olanak verir niteliği bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebep aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabilir. 

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL – TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, ehliyetsizlik, muris muvazaası ve hile hukuksal nedenlerine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde miras payı oranında bedel isteğine ilişkindir.

Davacı, mirasbırakan babası …’nun … ada … parseldeki A blok 5 numaralı bağımsız bölümü bedelsiz olarak kızı davalıya temlik ettiğini, mirasbırakanın taşınmazı satmasını gerektirir bir neden bulunmadığını, satış bedelinin düşük olduğunu, davalının ödeme gücü olmadığını, temlikin mirasbırakanın yaşlılığı ve güçsüzlüğünden faydalanılarak maddi ve manevi cebir, ikna suretiyle gerçekleştirildiğini ve muvazaalı olduğunu davalının da taşınmazı davalı …’ya temlik ettiğini ileri sürerek tapu kaydının payı oranında iptaliyle adına tesciline, olmadığı takdirde payı oranında taşınmazın bedelinin davalı …’den tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı …, mirasbırakanın iki evi olduğunu, kendisine bakacağını düşünerek birini satıp kızı …’ye ev aldığını, ancak onun babası ile ilgilenmediğini, mirasbırakanın bunun üzerine yanına geldiğini ve birlikte yaşadıklarını, mirasbırakanın alzheimer hastası olduğunu, kendisine bakması karşılığında mirasbırakanın çekişme konusu taşınmazı devrettiğini, diğer davalı Hilmiye ile yakınlığı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı …, süresinde davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, temlikin mal kaçırma amacıyla yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’in çekişme konusu 5 numaralı bağımsız bölümün satış işlemleri için torunu …’ı … 21. Noterliğinin 12.07.2011 tarih ve 27587 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil tayin ettiği, anılan vekaletname ile …’in taşınmazı 26.07.2011 tarihinde davalı …’e, …’in de 10.09.2014 tarihinde davalı …’ye satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın 12.08.2014 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak kızları …, … ve oğlu …’in kaldığı anlaşılmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 33. maddesi hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak mahkemeye aittir.

Eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesinin içeriği birlikte değerlendirildiğinde, davacının ehliyetsizlik, muris muvazaası ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.4.1990 gün ve 1990/1–152, 1990/236 sayılı kararında vurgulandığı gibi, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Hukuki sebeplerden bir tanesinin diğer hukuki sebebin incelenmesine olanak verir niteliği bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebep aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabilir.

Ne var ki; dayanılan nedenlerden birinin ehliyetsizlik olması halinde kamu düzeniyle ilgili bulunması ve ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenme gereğinin ortadan kalkacağı hususları dikkate alındığında öncelikle bu neden üzerinde durulması gerektiği kuşkusuzdur.

Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanununun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi hükmüyle şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

Hemen belirtmek gerekir ki, TMK’nin 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.

Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.

Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK’nin 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

Somut olayda, ehliyet yönünden yukarıda açıklanan ilkeler ve yasa hükümleri çerçevesinde bir inceleme yapılmamıştır.

Hal böyle olunca, hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, varsa mirasbırakana ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, reçeteler, film grafilerinin vs. temin edilerek hem vekaletname hem de akit tarihi itibariyle mirasbırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Dairesi’nden rapor alınması, mirasbırakanın ehliyetsiz olduğu saptanır ise; ehliyetsizlik iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil davalarının pay oranında 3. kişiye karşı istenemeyeceği için iptal ve tescil isteminin reddedilmesi, davalı … bakımından ise tazminat talebinin değerlendirilmesi, ehliyetli olduğu saptanır ise hile ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı isteğin değerlendirilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.

Davacının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.