YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 20.12.2018 Esas: 2017/369 Karar: 2018/8134

Geçerli Şekilde Ortaklık İlişkisinin Kurulmadığının Tespiti Ve Bu Amaçla Verilen Paranın Tahsili – Adi Ortaklık Sözleşmesi Geçerlilik Koşulları

Özet:

Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin kurulabilmesi için sözleşme ehliyeti, hukuka, ahlaka, adaba uygunluk, ifa imkansızlığının bulunmaması, irade ile beyan arasında uyum, geçerlilik şeklinin arındığı hallerde bu şekle uygunluk gerekmekte olup, bu unsurlardan birinin eksikliği halinde ortada irade açıklaması bulunmasına rağmen, bu irade bir borç doğurmayacaktır. (Bkz. Prof Dr. Ahmet Kılıçoğlu Borçlar Genel Hukuku Genel Hükümler, 2. baskı, sayfa 50) 818 Sayılı BK’nın 28. maddesine göre hile, diğer tarafta sözleşme yapma düşüncesini uyandıran ya da bu düşünceyi güçlendiren gerçeğe aykırı eylem ve davranışları ifade eder. Hile nedeniyle sözleşmenin geçersiz sayılabilmesi için kişide aldatma kastının bulunması gerekir. Buna göre kişinin ileri sürdüğü ya da açıklanan zorunluluğu bulunmadığı halde susmuş olduğu nitelikler, karşı tarafı sözleşme yapmaya ikna etme veya sözleşme düşüncesini pekiştirme amacıyla ortaya konulmuş olmaktadır. Kişi bu eylem ve davranışlarda bulunmasaydı diğer tarafın bu sözleşmeyi yapmayacağı bilinç ve düşüncesinde olmalıdır. Aldatma kastında, kişiyi gerçek dışı eylem ve davranışlarda bulunmak suretiyle sözleşme yapmaya ikna etme düşüncesi vardır. Bir başka ifadeyle, sözleşmenin yapılması ile aldatma eylemi arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Hileye uğrayan kişinin iradesi sakatlanmıştır. Bu nedenle sözleşmeyi iptal etme hakkına sahiptir. Sözleşmenin iptali halinde tarafların aldıklarını iade yükümlülüğü doğacaktır. 

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen davada … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 08/12/2010 tarih ve 2010/150-2010/627 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 18/12/2018 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili, davalı şirketlerden … Holding A.Ş’nin Hollanda’da yaptığı toplantılar sonrasında yetkili makamlardan izin almadan para topladıklarını, bu toplantılarda kendilerinin kurduğu sistemde faize para yatırmaya gerek olmadığını, şirketin kârına ve zararına ortak oldukları için katılımcıların günah işlememiş olacakları gibi sözler söyleyerek müvekkilinin milli ve dini duygularını istismar ettiklerini, müvekkilinin … Holding A.Ş’ye ortak olmak iradesiyle hareket etmesine rağmen hiç bilmediği bir şirket olan diğer davalı … İnşaat Tarım ve Sanayi Ticaret A.Ş’nin bilgilerini içeren belgelerin müvekkiline verildiğini, davalı şirketlerin hileli davranışlarla müvekkilinin iradesini sakatladıklarını, müvekkiline verilen belgenin kâr zarar ortaklığına ilişkin belgede bulunması gereken özellikleri taşımadığını ileri sürerek, müvekkili ile davalı şirketler arasındaki sözleşmenin iptal edilerek şimdilik toplam 88.819 Euro’nun 40.000 Euro’luk kısmı karşılığı 63.600,00 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, davacının Holding’in ortağı olmadığını, diğer davalı şirketin ortağı sıfatıyla açtığı davanın da …’nın 329. maddesi gereğince dinlenemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporlarına göre, davacının ibraz ettiği delillerin ortaklık durum belgesi ve davalı … İnşaat Tarım Sanayi Tic. A.Ş’ye ait hamiline yazılı pay kuponları olduğu, ortaklık durum belgesi incelendiğinde parayı davacıdan alan kişinin kim olduğu, davalılar ile ilgisinin ne olduğu, hangi amaçla ve hangi şirket adına verildiğinin tespit edilemediği, davalı şirketlerce verildiğinin başkaca belgeler ile kanıtlanamadığı, davalı taraf defterleri incelendiğinde davacının … İnşaat Tarım Sanayi Tic. A.Ş ortağı bulunduğu, bu ortaklığın aslen iktisap yoluyla değil şirkete sermaye taahhüdünde bulunan 30 kişiden birinden devralmak suretiyle olduğu, hisselerin hamiline yazılı olduğu düşünüldüğünde teslim ile ortaklığın gerçekleşeceği, devreden ile davacı arasında hisse bedellerinin serbestçe kararlaştırılacağı, bilirkişi raporu ile belirtildiği üzere davacının doğrudan şirkete yatırdığı para olmadığına göre şirketin hisselerin nominal değeri ile verilen para arasındaki fark kadar zenginleştiğini söylemenin mümkün olmadığı, aradan uzun bir zaman geçtikten sonra davacının kandırıldığı iddiasının MK’nın 2. maddesine aykırı düştüğü, davacı … İnşaat Tarım Sanayi Tic. A.Ş’nin ortağı olduğundan …’nın 329 ve 405 maddeleri kapsamında şirketin kendi hisselerini temellük edemeyeceği, davacının … Holding A.Ş’ye para yatırdığını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalılar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir.

Taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin kurulabilmesi için sözleşme ehliyeti, hukuka, ahlaka, adaba uygunluk, ifa imkansızlığının bulunmaması, irade ile beyan arasında uyum, geçerlilik şeklinin arındığı hallerde bu şekle uygunluk gerekmekte olup, bu unsurlardan birinin eksikliği halinde ortada irade açıklaması bulunmasına rağmen, bu irade bir borç doğurmayacaktır. (Bkz. Prof Dr. Ahmet Kılıçoğlu Borçlar Genel Hukuku Genel Hükümler, 2. baskı, sayfa 50) 818 Sayılı BK’nın 28. maddesine göre hile, diğer tarafta sözleşme yapma düşüncesini uyandıran ya da bu düşünceyi güçlendiren gerçeğe aykırı eylem ve davranışları ifade eder. Hile nedeniyle sözleşmenin geçersiz sayılabilmesi için kişide aldatma kastının bulunması gerekir. Buna göre kişinin ileri sürdüğü ya da açıklanan zorunluluğu bulunmadığı halde susmuş olduğu nitelikler, karşı tarafı sözleşme yapmaya ikna etme veya sözleşme düşüncesini pekiştirme amacıyla ortaya konulmuş olmaktadır. Kişi bu eylem ve davranışlarda bulunmasaydı diğer tarafın bu sözleşmeyi yapmayacağı bilinç ve düşüncesinde olmalıdır. Aldatma kastında, kişiyi gerçek dışı eylem ve davranışlarda bulunmak suretiyle sözleşme yapmaya ikna etme düşüncesi vardır. Bir başka ifadeyle, sözleşmenin yapılması ile aldatma eylemi arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Hileye uğrayan kişinin iradesi sakatlanmıştır. Bu nedenle sözleşmeyi iptal etme hakkına sahiptir. Sözleşmenin iptali halinde tarafların aldıklarını iade yükümlülüğü doğacaktır.

Somut olayda davacı vekili, istenildiği her an iade edileceği, yüksek faiz verileceği garantileriyle müvekkilinden belge karşılığında para tahsil edildiğini, müvekkilinin ortak olmadığını, davalı şirketlerin ikincil kayıtlar tuttuğunu ileri sürmüş, davalılar ise davacının … İnşaat Tarım Sanayi Tic. A.Ş’nin ortağı olduğunu, şirket ortağının sermaye olarak verdiğini geri isteyemeyeceğini savunmuşlardır.

Davalı şirketlerin birleşmesi ve kayda alınması amacıyla Sermaye Piyasası Kurulu’na kendilerinin verdikleri 09.02.2005 tarih 30 ve 31 sayılı yazıların ekine ortak olunan şirkete verilen sermaye katılım bedelleri ile kişiler arasındaki hisse değişimine ilişkin ödeme ve tahsilatlara dair bir takım listeler eklenmiştir. Her ne kadar davalı şirketler hissedarlar arası hisse devri sırasında devreden hissedarın tahsil ettiği miktarların telefon, mektup ve sair yöntemlerle yapılan araştırma sonucu tespit edildiğini, tahsil edilen paranın şirket kasasına girmediğini savunmuşlarsa da, SPK’ya sunulan söz konusu yazı ekindeki listelerin hiçbir dava dosyasına davalılar tarafından sunulmamış olması, 14.09.2000 tarihli SPK denetim raporunda aynı kişiler ve aynı yöntemlerle yurtdışında para toplandığı, bu toplanan paraların davalılar tarafından kayda alındığı, hava yoluyla paraların Türkiye’ye nakledildiği, organize şekilde hareket edildiği şeklinde tespitlere yer verilmesi, yine 09.05.1999 tarihli tutanakta Esenboğa Havalimanı Dış Hatlar Geliş kapısında yapılan kontrolde …’a ait çanta içinde TL, DM cinsi yüksek miktarda para ile altın bilezik gibi emtianın tespit edildiği, …’un imzalı ifadesinde, … şirketinin …’daki temsilcisinin hisse senetlerini sattıktan sonra paraları ve altınları Türkiye’deki … şirketine götürmesi amacıyla kendisine teslim ettiğini ifade etmiş olması karşısında davalı şirketlerce ikincil kayıtlar tutulduğunun kabulü gerektiği, yine pek çok dosyaya sunulan Haşim Bayram imzalı mektupta ortaklıktan ayrılmak isteyenlerin üç ay önce bildirmeleri halinde paralarını alabileceklerinin belirtilmesi birlikte değerlendirildiğinde, … Grubu bazı şirketlerin fiili ve hukuki irtibat halinde oldukları, birlikte hareket ederek para toplama amacıyla “Ortaklık Durum Belgesi”, “Hisse Senedi” gibi sair belgeler karşılığında istenildiğinde derhal ve işlemiş kâr payı ile birlikte iade edileceği taahhüdü ile para topladıkları, ortağın sermaye olarak verdiğini isteyemeyeceğine dair yasal düzenlemeyi kullanarak para yatıran kişileri grup şirketlerden herhangi birinde veya birkaçında düşük nominal bedellerle şeklen ortak gibi gösterdikleri, tahsil ettikleri parayı ise muhasebe kayıtlarına yansıtmayarak para iade taleplerini reddettikleri, taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı, böylelikle davalıların haksız fiilde bulundukları anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, davalı şirketlerce SPK’ya yazılan 09.02.2005 tarih 30 ve 31 sayılı yazılar ekindeki listeler ve davacının sunduğu deliller dikkate alınarak tüm davalıların hukuki durumunun yukarıda açıklanan esaslara göre değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 4,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 20/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.