YARGITAY 10.HUKUK DAİRESİ

Tarih: 27.06.2016 Esas: 2016 / 4396 Karar: 2016 / 10677

Hizmet Tespiti – Kesintili Çalışma Halinde Hak Düşürücü Süre Kesinti Tarihlerine Göre Her Bir Dönem İçin Ayrı Ayrı Değerlendirilmelidir.

Özet:

Dava, hizmet tespiti talebine ilişkindir. Bu nevi davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmelidir. Hizmet tespiti davalarının, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekir. Sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin kuruma verilmesi ya da çalışmaların kurumca tespit edilmesi halinde; hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Kesintili çalışma halinde ise hak düşürücü süre kesinti tarihlerine göre her dönem için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırıdır. 

Dava, davalılardan işverene ait işyerinde 01/08/1990-03/01/1991; 04/07/1991-01/05/1998; 01/01/2000-17/05/2007 tarihleri arasında çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece, bozma ilamına uyularak ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davalılar avukatları, tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

1- 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Kanunun 79/10. maddesidir. Anılan Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere, “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez.” Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.

Diğer taraftan 506 Sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez.

Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.

Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21 – 43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.

2- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde “Hüküm sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmü öngörülmüştür. Hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması kamu düzeniyle ilgilidir.

Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında davaya konu somut olayda; davacının hizmet döküm cetvelinde davalılardan … adına tescilli iki farklı işyerinden, 03.01.1991-04.07.1991, 01.05.1998-15.01.1999 ve 16.05.1999-31.12.1999 tarihleri arasında bildirimleri olduğu, davacının 16.01.1999-15.05.1999 tarihleri arasında bir talebinin bulunmadığı ve çalışmaların bu haliyle kesintiye uğradığı belirgindir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının 01/08/1990-03/01/1991; 04/07/1991 – 30/12/1997 tarihleri arasındaki çalışmalarını ispatlayamadığından bu tarihler arasındaki talebinin reddine, 15/01/1999 – 16/05/1999 tarihleri arasındaki dönem için tespit talebinde bulunmamasının kesintili çalışmaya karine teşkil etmesi sebebiyle kabul edilenlerden önceki çalışmalar hak düşürücü süreye uğrayacağından davacının yalnızca 01/01/2000 – 17/05/2007 tarihleri arasında tespiti mümkün çalışma sürelerinin; 31.12.1997-01.05.1998 ve 01.01.2000-17.05.2007 tarihleri arasında çalıştığının tespitine dair hüküm tesis edilmiştir. Mahkemece verilen hüküm infazda tereddüt oluşturacak şekilde çelişkili kurulmuştur. Davacının kesintili çalışmaları olduğu gözetildiğinde 31.12.1997- 01.05.1998 tarihleri arasındaki çalışmaların hak düşürücü süreye uğradığı da anlaşılmaktadır.

Bununla birlikte, kabule karar verilen 01.01.2000 ile 17.05.2007 tarihleri arasındaki çalışmalar yönünden ise, dava konusu dönemde davacı ile birlikte çalışan ve işverenlerin bordrolarında kayıtlı kişiler ile aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişilerin saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulması, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde, çalışma dönemlerine ilişkin belgeler, hizmet döküm cetveli dahil getirtilerek gerekirse kolluk araştırması da yaptırılmak suretiyle beyanlarının denetlenmesi, böylece uyuşmazlık konusu hususun, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; delillerin hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan …’ye iadesine, 27.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.