YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 20.02.2018 Esas: 2016 / 13305 Karar: 2018 / 1358

İmza Atmaya Muktedir Olmayan veya Okuma Yazma Bilmeyenin Parmak İzi Bastığı Senedin Geçerliliği İhtiyar Heyeti ve İki Tanık Tarafından Onaylanmış Olması Koşuluna Bağlıdır – Belediye Başkanınca Onaylanmış Parmak İzli Senet Geçerli Kabul Edilemez.

Özet:

Dava, harici satış sözleşmesine dayalı alacak talebine ilişkindir. Senedin kesin delil sayılabilmesi için borç altına giren kimse tarafından imza edilmiş olması gerekir. İmza atmaya muktedir olmayan veya okuma yazma bilmeyen bir kimse imza yerine parmak izi kullanabilir. Ancak bu durumda, senetteki parmak izinin borçluya aidiyeti ve bizzat borçlu tarafından basıldığının ihtiyar kurulunca ve o yerde tanınmış iki tanık tarafından onaylanması gerekir. Parmak izli belgenin düzenlenme şekli konusunda öngörülen kural, geçerlilik şekli olmayıp ispat koşuludur. Usulüne uygun onaylanmamış olan senetteki parmak izinin borçlu tarafından kabul edilmesi halinde, senet yine geçerli sayılır. Belediye başkanınca onaylanmış parmak izli senet geçerli kabul edilemez. Geçerli olmayan senede dayanarak açılan ve ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmelidir.

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y     K A R A R I

Davacı; kendi adına asaleten küçük … adına velayeten açtığı davada, mirasçısı olduğu eşi tarafından 17.06.2000 tarihli harici satış sözleşmesi ile Hallaç 346 parsel sayılı taşınmazdaki davalılar murisine ait 6 dönüm miktarlı hissenin satın alındığını, ancak daha sonra taşınmazın ferağının verilmediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 6.000,00 TL’ye tekabül eden bedelin temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar öncelikle zamanaşımı itirazında bulunmuşlar, bu itirazları kabul görmez ise dava konusu harici satım sözleşmesini kabul etmediklerini, sözleşmenin hangi taşınmaza istinaden yapıldığının dahi belli olmayıp sözleşme altında yer alan murisleri…’in parmak izine itiraz ettiklerini, her ne kadar sözleşmede satış bedeli belirtilmiş ise de; ödemenin yapılıp yapılmadığı hususunun belli olmadığını ve bu satışa istinaden ne davacı ne de davacının murisi tarafından kendilerine ya da murislerine hiçbir ödeme yapılmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.

Mahkemece; zamanaşımı itirazı reddilerek işin esasına girilmiş ve davacı tarafın talebi ile bağlı kalınarak davanın kabulü ile 6.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak miras payları oranında davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

Bilindiği üzere usul hukukunda senet bir ispat vasıtasıdır. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, senedin kesin delil sayılabilmesi için borç altına giren kimse tarafından imza edilmiş olması gerekir. Kural bu olmakla beraber imza atmaya muktedir olmayan veya okuma yazma bilmeyen bir kimse HUMK 297. maddesi gereğince imza yerine parmak izi kullanabilir. Ancak bu durumda, senetteki parmak izinin borçluya aidiyeti ve bizzat borçlu tarafından basıldığının ihtiyar kurulunca ve o yerde tanınmış iki tanık tarafından onaylanması gerekir.

Bu madde hükmünün parmak izli belgenin düzenlenme şekli ve şartları konusunda öngördüğü kural, geçerlilik şekli olmayıp ispat koşuludur. Bu nedenle anılan madde hükmüne uygun biçimde onaylanmamış olan bir senetteki parmak izinin borçlu tarafından kabul (ikrar) edilmesi halinde, senet yine geçerli sayılır ve kesin delil teşkil eder. (HGK 18.01.1978 gün 7/228 E. 12 K.S.K.) Çünkü böyle bir halde senet içeriği (muhtevası) borçlu tarafından kabul edilmiş ve benimsenmiş demektir. Buna karşılık senetteki parmak izinin inkarı halinde, onama işleminin yasanın gösterdiği şekilde yapılmış olması gerekir. Aksi halde bu senedin hiçbir ispat değeri olmaz ve usulce geçerli kabul edilemez, yani yok sayılır. (HGK 11.12.1971 gün 4/937 E.740 K.; HGK 20.11.1974 gün 7-830 E. 1226 K.)

Hal böyle olunca, inkar edilen senetteki parmak izinin borçluya ait olup olmadığı konusunda parmak izi incelemesi yapılması da mümkün değildir. Aksi görüşün kabulü Yasanın amacına da aykırı düşer. Çünkü, HUMK 297. maddesinde öngörülen şeklin amacı senet içeriğinin borçlu tarafından bilinmesini sağlamaktır. Yasa koyucu bu yolla okuma yazma bilmeyen bir kimsenin içeriğini bilmediği bir belge ile borç altına sokulması tehlikesinden korunmasını sağlamak istemiştir.

Diğer taraftan HUMK 297. maddesine uygun biçimde onaylanmamış ve borçlu tarafından da inkar edilen parmak izli senet yazılı delil başlangıcı da sayılamaz. Bu halde davacı, iddiasını tanık ile de ispat edemez. (…- Hukuk Muhakemeleri Usulü 4. baskı cilt II- 1980 …- Sayfa 1486) (HGK. 30.3.1938, 4/106-27 s.k.) (HGK. 22.12.1982 gün 793-1702 E. 82/965 K.)

Somut olayda; alacaklı ve iki şahit tarafından imzalanan senede davalılar murisi olan satıcı… tarafından parmak basıldığı, senedin altına, senet üzerindeki imzaların belediye başkanı tarafından onaylandığı şeklinde şerh düşülmekle senedin belediye başkanı tarafından onaylandığı görülmektedir. HUMK 297. maddesindeki parmak izinin ihtiyar heyeti ve o yerde tanınmış iki şahıs tarafından onaylanmasına yönelik düzenleme karşısında; belediye başkanı tarafından onaylanmış davaya konu senedin usulüne uygun şekilde onaylandığından söz edilemeyeceği gibi, davalı tarafça parmak izi açıkça inkar edildiğinden, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda söz konusu senedin geçerli bir senet olarak kabulü de mümkün görülmemektedir.

Hal böyle olunca mahkemece; geçerli olmayan senede dayanarak açılan ve ispat olunamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerekirmiştir.

Kabule göre ise; davacı davayı kendi adına asaleten, küçük … adına velayeten açmıştır. Yargılamanın devamı sürecinde küçük …’nın reşit olup bizzat kendisine ait olan vekaletnameyi dosyaya sunduğu ve hüküm de davacılar lehine kurulduğu halde karar başlığında davacı olarak …’nın adının yer almaması doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.