YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 27.03.2019 Esas: 2015/36034 Karar: 2019/6945

İşçilik Alacakları – İtirazın İptali Davası – İcra İnkar Tazminatı

Özet:

İşçilik alacaklarıyla ilgili olarak yapılmış olan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında icra inkâr tazminatına karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Somut uyuşmazlıkta; icra takibine konu edilen kıdem tazminatı ve ücret alacaklarının varlığının taraflar arasında ihtilaflı olduğu, mahkemece hesap raporu alındığı ve işverence yapılan bir kısım ödemelerin mahsubu yoluna gidildiği, hesap raporu alınmasından sonra davacı vekilinin 26.08.2015 tarihli dilekçesi ile takip talebindeki miktarlardan farklı şekilde talepte bulunduğu dikkate alındığında uyuşmazlık konusu alacakların likit olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi hatalıdır.

MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI 

A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette 24/11/2011-29/11/2012 tarihleri arasında yurtdışı ilişkiler uzmanı olarak çalıştığını, iş akdinin İş Kanunu 24/II-e maddesi gereğince haklı nedenle feshedildiğini, … İcra Müdürlüğü’nün 2012/25713 Esas sayılı dosya ile ödenmeyen kıdem ve ücret alacağı için takip başlatıldığını, davalı tarafça takibe kısmi itirazda bulunulduğunu ileri sürerek, itiraz edilen kısma yönelik itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmesini, iptal edilen miktar üzerinden % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, davacının kötü niyetli olduğunu ve tazminat isteminin haksız olduğunu, Yapılan takibe haklı nedenle itiraz ettiklerini savunarak, davanın reddini istemiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, İş akdinin davacı iddiası gibi ücretlerin eksik ve gecikmeli olarak ödenmesi nedeniyle haklı nedenle feshedildiği, bu kapsamda 1475 sayılı Kanunu 14. maddesi uyarınca takip konusu yapılan kıdem tazminatında haklılık bulunduğu, çalışma olgusunu ispat yükümlülüğünün davacı çalışanda bu çalışma karşılığının ödendiğini ispat yükümlülüğünün ise davalı işverenlikte olmasına göre belirlenen hizmet süresi ve ödenen ücretleri gösterir banka kayıtları itibariyle davacının ödenmeyen ücret alacağının bulunduğu, davalı aleyhine başlatılan takipten sonra bir kısım alacağın ödendiği gerekçesiyle, takipten sonra ödenen kısım tenzil edildikten sonra belirlenen asıl alacak ve takip tarihine kadar işlemiş yasal faiz miktarı kadar takip dosyasına yapılan itirazın iptali ve takibin devamı ve fazla istemin ise reddine, takip konusu kabul edilen miktar işçinin kıdemi ve ücreti gibi hesap unsurlarının işverence bilinen yada belirlenebilecek olması dikkate alınarak takip konusu yapılan miktar likit kabul edilerek davacı lehine icra inkar tazminatının kabulüne karar verilmiştir.

D) Temyiz:

Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.

E) Gerekçe:

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-İşçilik alacaklarıyla ilgili olarak yapılmış olan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında icra inkâr tazminatına karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Genel haciz yoluyla yapılan ilamsız icra takiplerinde, borçlunun itirazı üzerine takip durur ve alacaklının takibin devamını sağlamaya yarayan imkânlarından biri 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67 inci maddesinde öngörülen itirazın iptali davasıdır.

İtirazın iptali davası, takip alacaklısı tarafından itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılır. İcra takibinde yer alan ve borçlu tarafından itiraza uğrayan kısım davanın konusunu oluşturur. Borcun tamamına ya da bir kısmına itiraz hallerinde olduğu gibi imzaya itiraz ile faize itiraz edilmesi durumunda da itirazın iptali davası açılabilir.

İcra İflas Kanunu’nun 68 ve 68 (a) maddelerinde sözü edilen belgelerden birine sahip olmayan alacaklı, itirazın giderilmesini sağlayabilmek için yalnız itirazın iptali yoluna başvurabilir.

Borçlu ödeme emrine itiraz etmemiş ya da itiraz geçerli değilse alacaklının itirazın iptali davası açmasında hukukî yarar yoktur.

İtirazın iptali davası süreye tabidir. Alacaklı itirazın kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde davayı açabilir.

İcra takibi konusu alacak davası iş mahkemesinin görevine girmekte ise, itirazın iptali davası da iş mahkemesinde açılır. (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku, İstanbul Kasım 2004, s. 223.) Buna göre davada 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 7’nci maddesi uyarınca sözlü yargılama usulü uygulanır.

İtirazın iptali davasında, işçilik alacaklarıyla ilgili olarak tahsil hükmü kurulması mümkün olmaz. Yargılama sonunda icra takibine itirazın kısmen ya da tamamen iptali ile takibin devamına ya da davanın reddine dair karar verilmelidir.

İtirazın iptali davasında dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması mümkün olup, arttırılan kısım yönünden tahsil davası olarak hüküm kurulmalıdır. Davaya konu miktarın ıslah yoluyla arttırılması itirazın iptali davasının niteliğini değiştirmez ve tamamını tahsil davasına dönüştürmez.

İtirazın iptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde ve alacaklının talep etmiş olması şartıyla, borç miktarının Yasada gösterilen orandan az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilir. İcra inkâr tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir. Özellikle, işçinin kıdemi, ücreti gibi hesap unsurları, işverence bilinen ya da belirlenebilecek hususlardır. 4857 Yasanın 8’inci ve 28’inci maddelerinin, işverene bu gibi konularda belge düzenleme yükümü yüklediği de gözden uzak tutulmamalıdır. Ancak, hak tartışmalı ise icra inkâr tazminatına hükmedilemez. (Yargıtay HGK. 4.3.2009 gün 2009/ 9-57 E, 2009/ 110 K)

Borçlu belirli bir alacak için yapılan icra takibinde borcun bir kısmına itiraz etmek istediğinde, itiraz ettiği kısmı açıkça göstermek zorundadır. Borçlu buna uymaz ve borcun tamamına itiraz ederse, itirazın iptali davası sonucunda borçlu olduğu miktar bakımından icra inkâr tazminatı ödemekle yükümlüdür (Yargıtay 9.HD. 4.4.2008 gün 2007/14360 E, 2008/7511 K.).

Alacağın likit olması şartıyla, itirazın iptali davası sonunda borçlunun itirazının kısmen kabulü halinde dahi, kabul edilen kısım bakımından icra inkâr tazminatına hükmedilmelidir.
Bir alacağın likit olması ile yargılamayı gerektirmesi ayrı şeylerdir. Alacak likit olsa bile yargılamayı gerektirebilir. İcra inkâr tazminatı alacağın likit olup olmamasına bağlıdır.

Somut uyuşmazlıkta; icra takibine konu edilen kıdem tazminatı ve ücret alacaklarının varlığının taraflar arasında ihtilaflı olduğu, mahkemece hesap raporu alındığı ve işverence yapılan bir kısım ödemelerin mahsubu yoluna gidildiği, hesap raporu alınmasından sonra davacı vekilinin 26.08.2015 tarihli dilekçesi ile takip talebindeki miktarlardan farklı şekilde talepte bulunduğu dikkate alındığında uyuşmazlık konusu alacakların likit olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi hatalıdır.

3-İcra takibinde 2012/Şubat ayından itibaren birikmiş ücret alacağı talep edilmiş, dava dilekçesinde de bu durum yinelenmiştir. Davacı tarafından 2011/Aralık ayı ücreti ve bu aya ait işlemiş faiz talep edilmediği halde, 2011/Aralık ayı ücreti işlemiş faiz tutarının da hüküm altına alınması HMK’nın 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık kuralına aykırıdır.

4-İcra takibinde işlemiş faiz için de takip tarihinden itibaren faiz talep edilmiş olması durumunda, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi, faize faiz yürütülmesi anlamına gelir ki, Borçlar Kanunun 104/son ve 3095 sayılı yasanın 3. maddesi uyarınca faize faiz yürütülmesi mümkün olmaz. Bu halde, asıl alacak bakımından takip tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmek suretiyle, faize faiz yürütülmeyecek şekilde hüküm kurulmalıdır.

Somut uyuşmazlıkta, icra takibinde asıl alacak ve işlemiş faizlerin toplam miktarına takip tarihinden itibaren faiz talep edilmiş, Mahkemece, işlemiş faiz alacaklarının da dahil edildiği 3.696,61 TL üzerinden itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmiştir.

Mahkemece, işlemiş faiz alacaklarına takip tarihinden itibaren faiz yürütülecek şekilde hüküm kurulması hatalıdır.

F) Sonuç:

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.