a) Kaza tek yanlı ise ve kaza sırasında araçta ölen sürücüden başka kimse yoksa veya araçtaki kişiler bir zarar görmemişlerse, ortada bir suç ve dolayısıyla cezalandırılacak kimse bulunmadığından, 2918 sayılı KTK’nun 109. maddesi 2. fıkrasındaki uzamış ceza zamanaşımı söz konusu olamayıp, ölen sürücünün desteğinden yoksun kalan hak sahiplerinin 109. maddenin 1. fıkrasındaki (2) yıllık zamanaşımı süresi içinde sigortacıya başvurmaları gerekir.

Ancak, iki yıl içinde başvurulmasına karşın, sigortacı, yasada öngörülen sürede tazminat ödememişse, türlü bahanelerle ve yasal olmayan nedenlerle iki yıllık süreyi geçirtmişse, zamanaşımı süresini ileri sürerek tazminat ödemekten kaçınamaz. Çünkü iki yıl içinde sigortacıya başvuru da bulunulmakla zamanaşımı kesilmiş olur.

b) Sürücünün veya işletenin yüzde yüz veya belli bir oranda kusurlu bulundukları kazada (kendileri değil de) araçta bulunan yakınlardan biri ölmüşse, örneğin ölen kişi eş veya çocuk ise, annelerinin desteğinden yoksun kalan çocuklar veya çocuğunun desteğinden yoksun kalan anne, sigortaya başvurmada yasanın 109/2. maddesindeki uzamış (ceza) zamanaşımı süresinden yararlanabilecektir.

Çünkü, ölen kişi yakınlardan biri de olsa, ortada cezalandırılması gereken bir suç vardır. Bu durumda, KTK’nun 109/2. maddesinin yollamasıyla 5237 sayılı TCK’nun 66. maddesinin (d) bendine göre zamanaşımı süresi (15) yıl olacaktır.

c) Sürücünün veya işletenin yüzde yüz veya belli bir oranda kusuruyla meydana gelen kazada, yakınlardan biri bedensel zarara uğramışsa, sigortacıya başvurma süresi, gene uzamış (ceza) zamanaşımı süresi olacaktır. Bu durumda, KTK’nun 109/2. maddesinin yollamasıyla 5237 sayılı TCK’nun 66. maddesi (e) bendine göre zamanaşımı süresi (8) yıldır.

d) Tek yanlı kazada, kazanın nedeni araçtaki bozukluk (teknik arıza) ise, ölen sürücünün veya işletenin desteğinden yoksun kalan yakınlarının sigortaya başvurma süresinin, uzamış (ceza) zamanaşımı süresi olacağı görüşündeyiz. Çünkü, “teknik arıza”nın nedeni (imalat hataları dışında) işveren tarafından düzenli (periyodik) bakımın yapılmamasından ya da eski ve trafiğe elverişsiz taşıtların sefere konulmasından kaynaklanmaktadır. Fren ve lastik patlaması, rot çıkması, direksiyon kilitlenmesi v.b. gibi “teknik arıza” olarak adlandırılan çoğu bozukluklar, beklenmeyen ve önceden tahmin edilemeyen durumlar değil, araçtaki bakımsızlıktan kaynaklanan “işletme kusurları”dır. İşletenlerin, araçların düzenli (periyodik) bakımlarını yaptırmamaları, frenleri kontrol ettirmemeleri, aşırı yükle yıpranmış, hurdalaşmış, teknik şartlara uymayan araçları trafiğe çıkarmaları, yasaların emredici hükümlerine aykırı birer “işletme kusuru”dur. Bu işletme kusurlarının, bir kazaya yol açması ve bu kazanın ölüm veya yaralanma ile sonuçlanması durumunda, aynı zamanda bir “taksirli suç” niteliğinde olduğu kabul olunmalıdır.

KTK’nun 29. maddesine göre, araçların yapım ve kullanma bakımından karayolu yapısına ve trafik güvenliğine uyması zorunludur. 30. maddeye göre, araçların teknik şartlara uygun durumda bulundurulması zorunludur. Karayolları Trafik Yönetmeliği hükümlerine ve özellikle 38. maddeye uygun olmayan araçların karayoluna çıkarılmaları işletenler yönünden ağır kusur ve suç sayılmalı; trafik ve taşıma yasaları ile bunlara bağlı yönetmeliklerdeki emredici hükümlere aykırı olarak “teknik” yönden uygun olmayan ve düzenli bakımı yapılmayan araçları sefere koymalarının “yasalardaki emredici hükümlere, kurallara, yönetmeliklere aykırı” eylemler olduğu ve “taksirli suç” olarak ceza kovuşturmasını gerektireceği sonucuna varılmalıdır.

Sonuç olarak, “teknik arıza” yasalara aykırı bir savsama ve bir suç olduğundan, bundan kaynaklanan ölüm ve yaralanmalara da “uzamış ceza zamanaşımı” süreleri uygulanmalıdır.