YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 20.03.2019 Esas: 2017/17264 Karar: 2019/2962

İstihkak İddiası – Devredilen İşletme – Muvazaa – İspat Külfeti

Özet:

Dava, üçüncü kişinin İİK’ nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir. Haczin 3. kişinin ticaret sicilinde kayıtlı iş yeri adresinde yapıldığı, borçlu şirkete ödeme emrinin tebliğ edildiği adreste yapılmadığı, haciz sırasında borçlu şirket ortağı ya da yetkilisi hazır olmadığı ayrıca borçlu ile üçüncü kişi arasında organik bağ bulunmadığına göre, mülkiyet karinesi davacı üçüncü kişi lehine olup, davanın İİK’nin 96 maddesi gereğince üçüncü kişi tarafından açılması ispat yükünün yer değiştirmesine neden olmaz. Mülkiyet karinesinin aksinin davalı alacaklı tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekir. Devredilen işletmede haciz yapılabilmesi, devrin muvazaalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlıdır. Muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabilir.

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

DAVA TÜRÜ : İstihkak

MAHKEMESİ : … 8. İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda … 8. İcra Hukuk Mahkemesi hükmüne karşı, davacı üçüncü kişi vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması sonunda … Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kez davacı üçüncü kişi vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R 

Davacı üçüncü kişi vekili, borçlu şirket ile aralarında uzun süredir devam eden ticari bir ilişki olduğunu, müvekkili tarafından dava konusu haczin yapıldığı taşınmazın borçludan 14/03/2014 tarihinde satın alındığını, ayrıca borçludan hayvan ve ekipman da satın alındığını, davacının 26/02/2014 tarihinde hayvancılık faaliyetine başladığını, müvekkilinin satın almış olduğu malların bedelini ödediğini, zilyetliği ve mülkiyetini devraldığını belirterek istihkak iddialarının kabulüne, haczin kaldırılmasına ve tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı alacaklı vekili, borçlu şirkete ait olduğu bilinen işyerinde yapılan haciz esnasında davacı tarafça istihkak iddiasında bulunulduğunu, davacının borçlu şirket adına hareket ettiğini, muvazaalı devir söz konusu olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Davalı borçlu vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, haciz sırasında üzerinde borçlu şirketin ünvan ve logosu bulunan iş makinası görüldüğü, çiftlik binası üzerinde halen borçlunun şirket ünvanı ve logolarının yazılı olduğu, davacının 26/02/2014’de faaliyete başladığı ve haczin yapıldığı taşınmazı borçludan 14/03/2014 tarihinde satın aldığı, borçlunun ve davacı üçüncü kişinin faaliyet konularının aynı olduğu, borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılan işlemin işletmenin devri niteliğinde olduğu, hacze konu hayvanların sağlıklı bir şekilde tespitinin ve sunulan faturalarla eşleştirmesinin yapılmasının mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, davacı üçüncü kişi vekilince İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.

… Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 19.09.2017 tarihli ve 2017/136 E. 2017/ 569 K. sayılı kararı ile; borçlu ile davacı arasında organik bir bağ bulunduğu ya da devrin muvazaalı olduğunu kabule elverişli yeterli delil bulunmamakta ise de, borcun doğumundan sonra haciz adresindeki çiftliğin tüm malzemeler ve dava konusu hacizli mallarla birlikte davacı üçüncü kişiye devrinin, ticari işletme devri niteliğinde olduğu, ticari işletme devrinin İİK’nin 44 ve TBK’nin 202. maddeleri kapsamında kalması nedeniyle bu yasa maddelerinde ön görülen koşulların yerine getirilmesinin zorunlu olduğu, davacı üçüncü kişinin TBK’nin 202. maddesi gereğince devredilen işletmenin borçlarından sorumlu olduğu gerekçesi ile davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi üzerine; istinaf kararı davacı üçüncü kişi vekili tarafından bu kez temyiz edilmiştir.

Dava, üçüncü kişinin İİK’ nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.

Haczin 3. kişinin ticaret sicilinde kayıtlı iş yeri adresinde yapıldığı, borçlu şirkete ödeme emrinin tebliğ edildiği adreste yapılmadığı, haciz sırasında borçlu şirket ortağı ya da yetkilisi hazır olmadığı ayrıca borçlu ile üçüncü kişi arasında organik bağ bulunmadığına göre, mülkiyet karinesi davacı üçüncü kişi lehine olup, davanın İİK’nin 96 maddesi gereğince üçüncü kişi tarafından açılması ispat yükünün yer değiştirmesine neden olmaz. Mülkiyet karinesinin aksinin davalı alacaklı tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekir.

Devredilen işletmede haciz yapılabilmesi, devrin muvazaalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlıdır. Muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabilir.

Ayrıca, İİK’nin 44.maddesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi işletmenin devrini sakatlamaz. Anılan hükmün yalnız cezai yaptırımı vardır. (İİK mad. 337/a) Aktiflerin devredenin malvarlığından çıkmamış kabul edilmesini, yani haczedilmesini sağlayacak tek yol, muvazaanın iddia ve ispat edilmesidir.

Bu bilgilere göre, temyize konu olayda davalı üçüncü kişi ile borçlu arasında danışıklı işlem olduğu, davalı alacaklı tarafından iddia edilmesine rağmen, Bölge Adliye Mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere muvazaa iddiasının ispatlanamadığı, bunun yanında davacı üçüncü kişinin delil olarak sunduğu fatura ve ödeme belgelerinin davacının ticari defterlerinde kayıtlı olması karşısında davacının dayandığı delillerin lehine olan karineyi desteklediği görülmüştür.

O halde, bu maddi ve hukuki olgular gözönüne alınarak, istinaf başvurusunun kabulü ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.

SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nin 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 20.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.