YARGITAY 3.HUKUK DAİRESİ

Tarih: 24.10.2016 Esas: 2016 / 8403 Karar: 2016 / 12058

İştirak Nafakası -Yardım Nafakası – Nafaka Talebinin Kabulü Halinde Dava Tarihinden Geçerli Olmak Üzere Nafakaya Karar Verilmelidir.

Özet:

Davacı, üniversite eğitimine devam ettiğini ve davalı babasının maddi desteğine ihtiyaç duyduğunu belirterek yardım nafakası talebinde bulunmuştur. Yerel mahkemece, davacı için reşit olmadan önce takdir edilen iştirak nafakasının artırılması şeklinde karar verilmiştir. Davanın yardım nafakası davası olarak nitelendirilmesi ve buna ilişkin yasa hükümleri doğrultusunda değerlendirme yapılması gerekirken, talebin iştirak nafakası olarak nitelendirilmesi suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır. Öte yandan, nafakaya dair taleplerin kabulünde, dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere karar verilmelidir.

Taraflar arasındaki nafaka davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y     K A R A R I

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili davacının annesi ile davalı babasının Acıpayam Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/47 E. 2008/153 K. sayılı kararı ile boşandıklarını, bu karar ile davacı lehine hükmedilen 75,00 TL iştirak nafakasının davacının reşit olması ile birlikte sona erdiğini, ancak davacının halen Denizli Pamukkale Üniversitesi’nde eğitimine devam ettiğini ve davalı babasının maddi desteğine ihtiyaç duyduğunu belirterek, davacı için aylık 800 TL yardım nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; karar tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Acıpayam Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/47 Esas- 2008/153 Karar sayılı dosyasında belirlenen müşterek çocuk için takdir edilen 75,00 TL iştirak nafakasının 225,00 TL arttırılarak aylık 300,00 TL iştirak nafakasının üzere davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Medeni Yargılama Hukukunda egemen olan taraflarca getirme ilkesine göre, davanın sebebini oluşturan vakıaların getirilmesi taraflara yüklenmiş bir ödevdir. Buna karşılık bu vakıaları mümkün olan bütün hukuki görüş açılarından inceleme ve hukuku uygulama görevi ise hâkime yüklenmiştir. Hâkim, tarafların hukuki sebepleri hiç belirtmemiş ya da yanlış belirtmiş olması ile bağlı tutulmamıştır. Bu sayede, tarafların hukuku bilgisizliklerinden zarar görmeleri engellenmiştir.

Nitekim, 6100 sayılı HMK’nun 33. maddesi ve 04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı YİBK’na göre, olayları izah taraflara, kanunları resen uygulamak ve dolayısıyla hukuki nitelendirmede bulunmak hakime ait bir görevdir. Hakimin hukuki nitelendirmede bulunma görevine ilişkin muhtelif kararlar mevcuttur. (YHGK 11.4.2007, E. 2007/12-179, K. 2007/198), (YHGK 19.1.1974; YHGK 1.5.1991)

TMK’nun 364/1. maddesinde düzenlenen, yardım nafakası, yardım etmediği taktirde yoksulluğa düşecek altsoyu, üstsoyu ve kardeşleri bulunan herkesin, bu kişilere olan yükümlülüğünü ifade etmekte olup, TMK.nun 182/2. maddesinde düzenlenen iştirak nafakası ise velayet kendisine tevdi edilmeyen tarafın ekonomik imkanları ölçüsünde reşit olmayan müşterek çocuğun giderlerine katılma yükümlülüğünü ifade etmektedir.

TMK’nun 364. maddesine göre; “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.”

TMK’nun 328/1. maddesi hükmü gereğince “Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder.” Aynı yasanın 2. fıkrasında ise, “Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitim sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.” hükmü mevcut bulunmaktadır.

Hukuk Genel Kurulunun 7.10.1998 gün ve 1998/656-688 sayılı ilamında da “…yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların…” yoksul kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde; reşit olan davacı için aylık 700 TL yardım nafakasının davalıdan tahsilini talep etmiş, mahkemece hükmün 1 numaralı bendinde davacı için reşit olmadan önce takdir edilen iştirak nafakasının artırılması şeklinnde hüküm kurulmuş ve aylık 300 TL iştirak nafakasının davalıdan tahsiline şeklinde karar verilmiştir. Mahkemece, talep iştirak nafakası olarak isimlendirilmiştir.

Eldeki davada talep edilen nafaka, dava dilekçesinin içeriğine göre, yardım nafakasının istemine ilişkindir. Mahkemece nafaka türünün yanlış nitelendirmesi talebin esasını değiştirmez. O halde, mahkemece; davanın yardım nafakası davası olarak nitelendirilmesi ve yukarıda açıklanan yasa hükümleri doğrultusunda değerlendirme yapılması gerekirken, talebin iştirak nafakası olarak nitelendirilmesi ve yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması doğru görülmemiştir, bu husus bozmayı gerektirmiştir.

Ayrıca kabule göre de, 28.11.1958 tarih ve 15/15 sayılı İBK.’na göre nafakaya dair taleplerin kabulünde, dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere karar verilmesi gerekmektedir.

Mahkemece, bu yön göz ardı edilerek karar tarihinden itibaren nafakaya hükmedilmiş olması da doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK’nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 24.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.