YARGITAY 6.HUKUK DAİRESİ

Tarih: 17.12.2015 Esas: 2015 / 2008 Karar: 2015 / 11191

Kira Sözleşmesindeki Muacceliyet Koşuluna Dayalı Alacak Talep Edilen Uyuşmazlıkta Muacceliyet Koşulunun Geçerliliği Yönünden Davalı-Kiracının Tacir Olup Olmadığı Saptanarak Sonucuna Göre Karar Verilmelidir.

Özet:

Davacı, kira parasının tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali talebinde bulunmuştur. Taraflar arasındaki kira sözleşmesi ile işyeri nitelikli kiralanan davalı kiracıya kiralanmış, sözleşmenin özel şartlar bölümü 4. maddesinde, iki aylık kira bedeli ödenmediğinde bunu takip eden ayların kira bedellerinin muaccel olacağı kararlaştırılmıştır. Kira sözleşmesindeki muacceliyet koşuluna dayalı alacak talep edilen uyuşmazlıkta, muacceliyet koşulunun geçerliliği yönünden davalı-kiracının tacir olup olmadığı araştırılmalıdır. Davalının tacir olup olmadığı hususu araştırılıp, sözleşmedeki muacceliyet koşulunun geçerli olup olmayacağı belirlendikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde kararı verilmesi hatalıdır. 

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan itirazın iptali davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Dava, kira parasının tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatına ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 7.102 TL asıl alacak üzerinden itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmesi üzerine, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-) Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına, takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-) Davalı vekilinin sözleşmedeki muacceliyet koşulu nedeniyle hüküm altına alınan kira alacağına ilişkin temyiz itirazlarına gelince;

İcra takibinde ve davada dayanılan ve hükme esas alınan 01.04.2006 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşme ile iş yeri nitelikli kiralanan davalı kiracıya kiralanmış, sözleşmenin özel şartlar bölümü 4. maddesinde, iki aylık kira bedeli ödenmediğinde bunu takip eden ayların kira bedellerinin muaccel olacağı kararlaştırılmıştır. Davacı kiraya veren, İzmir 8. İcra Müdürlüğü’nün 2010/11605 sayılı dosyası ile davalı kiracı hakkında 23.08.2010 tarihinde başlattığı icra takibinde aylık 98 TL’den Nisan 2009 – Mart 2010 ayları arası kira farkı ve aylık 1.023 TL’den Nisan 2010- Mart 2011 ayları arası kira parası toplamı 13.452 TL’nin işlemiş faizi ile tahsilini talep etmiştir.

Mahkemece daha önce verilen kararda sözleşmedeki muacceliyet koşuluna göre dönem sonuna kadar olan kira alacaklarından, bilirkişi raporunda hesaplanan ödeme miktarı çıkarıldıktan sonra davanın kısmen kabulü ile 7.102 TL asıl alacak üzerinden itirazın iptaline karar verilmiş olup verilen kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Dairemizce bozulmuş, bozma ilamında kiracının Türk Ticaret Kanunu kapsamında tacir olup olmadığı araştırılarak, tacir olması durumunda hakkında TBK.’nun 346. maddesinin 01.07.2012 tarihinden itibaren sekiz yıl süre ile uygulanamayacağı, tacir olmadığının anlaşılması halinde ise, yeni yasal düzenleme karşısında muacceliyet koşulunun davalı kiracı yönünden geçersiz hale geldiği kabul edilerek değerlendirmenin takip tarihi itibariyle ödenmemiş muaccel kira alacağına göre yapılması gereğine işaret edilmiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan araştırmada ticaret sicil müdürlüğünün 19.03.2014 tarihli yazısı ile davalının ticaret siciline kayıtlı olmadığı anlaşılmış, mahkemece davalının tacir olmadığı kabul edilerek bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiştir. Bilirkişi ek raporunda ise davacı adına kayıtlı ve isminin baş harflerinden oluşan marka bulunduğu, internet kayıtlarında işletmenin adresi olarak kiralanan yerin adresinin göründüğü, faaliyet alanının “motorlu kara taşıtları ve bu taşıtlar için motorlar parçalar” olarak belirtildiği, yapılan işin niteliği değerlendirildiğinde davalının tacir olduğu belirtilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulü ile davalının İzmir 8. İcra Müdürlüğü’nün 2010/11605 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 7.102,00 TL asıl alacak üzerinden devamına karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

T.T.K.’nun 14. maddesine göre “bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Yasa’nın 17. maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır. 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463. maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.

Gerçekten, 19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;

– Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,

– Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.

Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar göz önünde bulundurularak davalının tacir olup olmadığı hususu araştırılıp, sözleşmedeki muacceliyet koşulunun geçerli olup olmayacağı belirlendikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şeklide kararı verilmesi doğru değildir.

Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.

SONUÇ: Yukarıda (2) No’lu bentte açıklanan nedenlerle, davalı kiracı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.’na 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK.’nın 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 17.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.