YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 28.06.2016 Esas: 2016 / 13882 Karar: 2016 / 12511

Kusuru Daha Fazla Olan Eş de Boşanma Davası Açabilir; Ancak Boşanmaya Karar Verilebilmesi İçin Davalının Az da Olsa Kusurunun Varlığı Şarttır.

Özet:

Türk Medeni Kanununun 166. maddesi uyarınca boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek yoktur. Kusuru daha fazla olan eş de boşanma davası açabilir. Ancak boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi şarttır. Evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, davalı eşin kusurunun bulunmadığı dosya kapsamı ile sabittir. Bu durumda, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksi yönde karar verilmesi hatalıdır. 

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından kusur tesbiti nafakalar ve velayet yönünden, davalı tarafından tümü yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Toplanan delillerden, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda birlik görevlerini yerine getirmeyen ve eşine şiddet uygulayan davacı erkeğin tamamen kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Davacı erkek dava dilekçesinde kadına kusur olarak yüklenebilecek herhangi bir somut vakıaya da dayanmamış olup; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davalı kadının kusurlu bir davranışı da kanıtlanamamıştır.

Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.

Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada madem ki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.

Öyle ise Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.

Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. ( TMK m. 166/2)

Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir.

Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre tarafların temyize konu diğer itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 28.06.2016