YARGITAY 2.HUKUK DAİRESİ

Tarih: 26.02.2018 Esas: 2018/531 Karar: 2018/2542

Mal Rejimi Sona Ermeden Tasfiyeye Gidilemeyeceğinden Boşanma Davası İçinde İleri Sürülen Bu Yöndeki Talep Boşanma Kararının Kesinleşmesinden Sonra İncelenmek Üzere Tefrik Edilmelidir.

Özet:

Davalı kadın; evlilik birliği sırasında davacıya araç satın alınması için borç olarak verdiği paranın satın alınan araçların üretimden kalkması nedeniyle, aynı kategorideki benzer araçların rayiç değerinin, bu talebi kabul etmezse verdiği paranın reel değerinin tahsili talebinde bulunmuştur. Davalının bu talebi, mal rejiminin tasfiyesi niteliğindedir. Mal rejimi sona ermeden tasfiyeye gidilemez. Mal rejimi ise, evliliğin boşanma veya iptal kararıyla sona ermesi halinde buna ilişkin davanın açıldığı tarihte sona erer. Boşanma kararı kesinleşmedikçe tasfiye talebi incelenemez. Bu nedenle boşanma davası içinde ileri sürülen bu yöndeki talep boşanma kararının kesinleşmesinden sonra incelenmek üzere tefrik edilmelidir. 

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından; kusur belirlemesi, tazminatlar, ziynet alacağı talebinin kabulü, alacak davasının kabulü yönünden, davalı-karşı davacı kadın tarafından ise; boşanma davasının kabulü, tazminat miktarları ve yoksulluk nafakası talebi ile ilgili hüküm kurulmaması yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

YARGITAY KARARI

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, davalı-karşı davacı kadın yararına hükmolunan maddi tazminat azdır. Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun 50. ve 51. maddesi hükmü nazara alınarak, daha uygun miktarda maddi tazminat (TMK m. 174/1) takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

3- Davalı-karşı davacı kadın, karşı dava dilekçesinde daha önce tedbir nafakası davası ile yararına hükmedilen tedbir nafakasının devamına karar verilmesini talep etmiş, ön inceleme duruşmasında da bu talebi tutanağa geçirilmiştir. Mahkemece davalı-karşı davacı kadının bu talebi ile ilgili olumlu-olumsuz hüküm kurulmaması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

4- Mahkemece yapılan yargılama sonucunda tarafların Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesi uyarınca boşanmalarına, kadın lehine manevi tazminata hükmedilmiştir. Davacı-karşı davalı erkeğin açtığı dayanak davada, davanın kanıtlanamaması nedeniyle reddine karar verilmiş, kararda davacı-karşı davalı erkeğe kusur yüklenilmemiştir. Bu davadan sonra taraflar bir araya gelmemişler, taraflar arasında kusur olarak kabul edilebilecek yeni bir olay da yaşanmamıştır.

Bu durumda; davacı-karşı davalı erkeğin boşanmaya sebep olan olaylardaki kusuru, ret ile sonuçlanan ilk davayı açıp birlikte yaşamaktan kaçınması ve boşanma sebebi yaratması olduğunun kabulü gerekir. Ancak, davacı-karşı davalı erkeğin tespit edilen bu kusurlu davranışı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmez. Açıklanan sebeplerle davalı-karşı davacı kadının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davalı-karşı davacı kadın yararına manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

5- Mahkemece, iadesine hükmedilen 11 adet Ankara burmasının ayarı, gramı ve bedeli, 98,81gram 22 ayar altın setin bedeli ve bu ziynetlerin toplam bedelinin hükümde yazılmadığı anlaşılmaktadır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 207. maddesinin (2.) fıkrasında; hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği, aynı yasanın 298. maddesinin (2.) fıkrasında da, gerekçeli kararın, tefhim edilen hükme aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemeye göre; dava dilekçesi, bilirkişi raporu gibi herhangi bir belgeye atıf yapılarak hüküm kurulamaz. Gerek tefhim edilen ve zabıtla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.

6- Davalı-karşı davacı kadın karşı dava dilekçesinde; evlilik birliği sırasında davacı-karşı davalıya 1997 yılında 1996 model ….. marka aracın satın alınması için borç olarak verdiği 1.000 TL’nin …. marka araçların üretimden kalkması nedeniyle, aynı kategorideki benzer araçların bir yaşındaki rayiç değerinin hesaplanması yöntemiyle bulunacak değerini, bu talebi kabul etmediği takdirde, 1997 yılında 1.000 TL’nin adaletin denkleştirilmesi esasına dayalı olarak bulunacak reel değeri esas olmak üzere şimdilik 3.000 TL’nin davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı-karşı davacının bu talebi mal rejiminin tasfiyesi niteliğindedir. Mal rejimi sona ermeden tasfiyeye gidilemez. Rejim ise, evliliğin boşanma veya iptal kararıyla sona ermesi halinde buna ilişkin davanın açıldığı, ölümle sona ermesi halinde, ölüm tarihinde, mal ayrılığına geçilmesi kararı verilmesi halinde ise, buna ilişkin dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer (TMK m. 225). Bu hükme göre, boşanma kararı kesinleşmedikçe tasfiye talebi incelenemez. Boşanma hükmü kesinleşmediğine göre, tasfiyeye ilişkin bu talebin boşanma davasından tefrik edilmesi, boşanmanın kesinleşmesinin beklenmesi ve bundan sonra işin esasının incelenmesi gerekir.

Bu hususun nazara alınmayarak yazılı gerekçe ile talebin kabulü hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2., 3., 4., 5. ve 6. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, 5. bentteki bozma sebebine göre ziynet eşyasının esasına ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 26.02.2018