YARGITAY 14.HUKUK DAİRESİ

Tarih: 18.12.2018 Esas: 2016/10129 Karar: 2018/9148

Önalım Hakkından Kaynaklanan Tapu İptal Ve Tescil – Taşınmazın Fiilen Taksimi – Kötü Niyet – Eylemli Paylaşma

Özet:

Dava, Önalım hakkından kaynaklanan tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 01.10.2014 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı … iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 27.10.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, önalım hakkından kaynaklanan … iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Davacı vekili, davalının 950 parsel sayılı taşınmazda 21.08.2014 tarihinde 2/5 pay satın aldığını, davalı adına kayıtlı payın önalım hakkı gereği iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı, 06.05.2015 tarihli keşifte fiili taksim savunmasında bulunarak davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın fiili taksim nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.

Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.

Somut olaya gelince; 08.05.2015 tarihli fen bilirkişi raporunda taraf ve mahalli bilirkişinin gösterim ve anlatımları doğrultusunda taşınmazın, zeminde 4 parçaya ayrılmış olup kuzey kısmının üçgen şeklinde olduğu, güney kısmındaki parçanın sürülü olduğu, diğer kısımların boş olduğu belirtilerek krokide taşınmazın 4 parçaya bölünmüş olarak gösterildiği, mahkemece fen bilirkişi raporu ve ekli kroki doğrultusunda taşınmazda fiili taksim bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de belirtilen fen bilirkişi raporunun, taşınmazın hangi bölümünün kimler tarafından ve ne şekilde kullanıldığı hususu hakkında aydınlatıcı bilgi içermediği, mahkemece fiili taksim savunması doğrultusunda yapılan araştırmanın yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda mahkemece, öncelikle davalının fiili taksim savunmasına ilişkin tüm delilleri ile davacının fiili taksim savunmasına ilişkin karşı delilleri toplanıldıktan sonra taşınmazda fiili taksim olup olmadığı, fiili taksim varsa taşınmazın hangi bölümünün kimler tarafından ve ne şekilde kullanıldığı hususları araştırılmalıdır. Bu nedenle mahallinde keşif yapılarak HMK 259/2 maddesi gereğince tarafların tanıkları varsa taşınmaz başında dinlenerek davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişinin kullandığı ayrı ayrı bölümler bulunup bulunmadığı belirlenmeli, çelişkili beyanlar varsa giderilerek fiili taksim bulunması halinde fen bilirkişisi tarafından düzenlenecek krokide denetime elverişli şekilde işaretlenmek suretiyle fiili taksimin mevcut olup olmadığı saptanmalı, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.

Mahkemece, değinilen hususlar gözardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.12.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.