YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 09.02.2005 Esas: 2004 / 3652 Karar: 2005 / 634

Türkiye’de Merkez veya Şubesi Bulunmayan Yabancı Bir Ticari İşletme Adına Geçici de Olsa Yurt İçinde İşlem Yapanlar Hakkında Acentelik Hükümleri Uygulanır.

Özet:

Uyuşmazlık, davalının pasif husumet ehliyeti olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti içinde merkez veya şubesi bulunmayan yabancı bir ticari işletme adına geçici de olsa yurt içinde işlem yapanlar hakkında acentelik hükümleri uygulanır. Bu nedenle yurt dışındaki şirkete izafeten yurt içinde işlem yapan aleyhine dava açılabilir. Ancak hüküm temsilci aleyhinde değil, esas sözleşmede taraf olan firma aleyhine verilebilir. Açıklanan hususlar nazara alınmadan yerel mahkemece yazılı gerekçe ile pasif husumet yönünden davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.

Hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat B.O. geldi. Davalı avukatı gelmedi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı avukatı dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR

Dava, H+M H. ve M. AB şirketi hakkında açılmış olup, İstanbul İrtibat Bürosu ise, davalı şirketin acentası ve dolayısıyla temsilcisi olarak gösterilmiştir. Davada, uyuşmazlık konusu alacaktan ötürü, anılan temsilcinin de doğrudan sorumlu olduğu, varlığı ileri sürülen hakkın ondan da istenebileceği, davacı tarafından ileri sürülmemektedir.

Davacı, Türk Ticaret Kanunu’nun 117/3. maddesi hükmü uyarınca, davalı şirketin İstanbul bürosunun, acenta olarak davada davalıyı temsile yetkili olduğunu ve dolayısıyla ona dava dilekçesinin tebliği ile savunmasını bildirebilmesi için davanın yargılamasına davet olunabileceğini ve bu işlemlerle davada taraf teşkilinin sağlanmış olacağını iddia etmektedir (HUMK madde 73). Gerçekten de, Türk Ticaret Kanunu’nun 117/3. maddesi gereğince; Türkiye Cumhuriyeti içinde merkez veya şubesi bulunmayan yabancı bir ticari işletme adına geçici de olsa yurt içinde işlem yapanlar hakkında “acentelik” hükümleri uygulanır. Bu yasal nedenle, yurt dışındaki yabancı şirkete izafeten yurt içinde işlem yapana karşı dava açılması olanaklıdır. Ancak, bu davada temsilci aleyhine değil, esas sözleşmede taraf olan firma aleyhine hüküm verilebilir (TTK madde 119).

Davada, davalı firmanın İstanbul İrtibat Bürosu müdürü tarafından verilen vekaletname ile davalı, davada temsil olunmuştur. Nitekim, Hazine Müsteşarlığı’nın, 6224 sayılı Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu, 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve 4059 sayılı Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun kapsamında Türkiye’ye gelecek sermayenin teşvikine ilişkin esasların tesbiti amacıyla verdiği “yabancı sermaye çerçeve kararı” gereğince; yurt dışında yerleşik kişi ve kuruluşların Türkiye’de yatırım yapmak veya ticari faaliyette bulunmak amacıyla irtibat bürolarının kurulmasına izin verilir. İrtibat bürosu yetkilisine yahut yetkililerine verilen yetki çerçevesinde, yurt dışında yerleşik firmaların ticari faaliyetleri o firma adına irtibat bürosunca yürütülebilir. İrtibat bürosu yetkilisinin geçici yahut sürekli vekil yahut temsilci sıfatıyla temsil ettiği firma nam ve hesabına yurt içinde yaptığı arızi yani geçici muamelelerde dahi, “acentelik” hükümleri uygulanır ve bu hükümlerin uygulanması içinde muamele yapanın “tacir” olması koşulu aranmaz. Dava dosyası kapsamındaki davacı ile davalı şirketin İstanbul bürosu ve bu büro yetkilileriyle davalı firma arasındaki karşılıklı yazışmalardan; işin davalı tarafından yapılması aşamasında da, işin kabulüyle nakliye sürecinde de, büro yetkililerinin firma adına, numunelerin onaylanması, testleri yapması, yükleniciye ayıplı işleri bildirmesi, işlerin kabul ve naklinden önce gerekli kontrolleri yaptıktan sonra nakline onay vermesi gibi birçok işlemleri yapmış olduğu açıklıkla anlaşılmaktadır.

Saptanan ve hukuksal durum bu olunca da; somut olayda davalı yabancı şirketin İstanbul bürosu yetkilisi hakkında “acentelik” hükümleri uygulanacağından, açılan davada sözleşmenin tarafı olan firma hakkında karar verilmesi gerektiği gözetilerek, temsilcisi İstanbul İrtibat Bürosu yetkilisine karşı dava açılabileceğinin kabulü ile uyuşmazlığın esası incelenip hüküm verilmesi gerekirken; mahkemece, yazılı şekilde davanın pasif husumet yönünden reddine karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulüne ve hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 400,00 YTL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 09.02.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.