YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Tarih: 22.03.2017 Esas: 2015 / 329 Karar: 2017 / 526

Bağ-Kur Sigortalılığının Tespiti – Gelir Vergisi Mükellefiyeti veya Meslek Kuruluşu ve Esnaf Sicili Kaydı Bulunmayan Dönem Bağ-Kur Sigortalılığı Kapsamında Kabul Edilemez.

Özet:

Dava, Esnaf Bağ-Kur sigortalılığının tespiti ve yaşlılık aylığı bağlanması talebine ilişkindir. Diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların zorunlu sigortalı kabul edilebilmesi için, esnaf ve sanatkarlar gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar yönünden vergi kaydı, gelir vergisinden muaf olanlar yönünden kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı bulunma koşulu getirilmiştir. Esnaf ve sanatkar siciline yöntemince kayıtlı olmayan veya vergi kaydı ya da oda üyeliği bulunmayan davacının Esnaf Bağ-Kur sigortalılığının başlangıçta aranan şartlarını taşımaması nedeniyle talep edilen dönemde sigortalı olarak değerlendirilebilmesine olanak bulunmamaktadır.

Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Çanakkale İş Mahkemesince kısmen kabulüne dair verilen 23.11.2012 gün ve 2011/252 E.-2012/271 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 25.02.2014 gün ve 2013/2939 E., 2014/3197 K. sayılı kararı ile;

“…1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacının tüm temyiz itirazlarının reddine,

2- SGK temyizine gelince; davacı, 1479 Sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığının başlangıç tarihinin 20.04.1982 olduğunun ve 01.10.2011 tarihi itibari ile yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, davacının 20.04.1982 – 02.02.1988 tarihleri arasında 1479 Sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğunun tespitine karar verilmiştir.

Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 20.04.1982 – 02.02.1988 tarihleri arasındaki sigortalılığının, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı bulunmadığından ve kazancının GMSİ olmasından dolayı davalı Kurum tarafından iptal edildiği ve tahsis talebinin de yaşlılık aylığı şartları bulunmadığından reddedildiği, mahkemece ilgili vergi dairesine yazılan yazıya; davacının 01.01.1982 – 31.12.1997 tarihleri arasındaki vergi kaydının zirai kazanç dolayısıyla olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır.

Davanın yasal dayanağını oluşturan, 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 Sayılı Yasa’nın 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 Sayılı Yasa ile 1479 Sayılı Yasa’nın 24. maddesinin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulu kaldırılmış sadece yasanın temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulu getirilmiş, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 Sayılı Yasa ile 1479 Sayılı Yasa’nın 24. maddesi değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş, ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma yeterli görülmüş, 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 Sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 Sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş, ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür.

Somut olayda; davacı tarafından talep edilen dönemde 1479 Sayılı Yasa kapsamında sigortalı olabilmek için gelir vergisi mükellefi olma veya gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma şartı bulunduğu, davacının ise talep ettiği dönemdeki vergi kaydının zirai kazançtan kaynaklandığı, bu dönemde meslek kuruluşuna da kayıtlı olmadığı, dolayısıyla davacının, 1479 Sayılı Yasa’nın 24. maddesi gereğince sigortalı olabilmek için aranılan şartları taşımadığı, sonradan prim ödenmesinin de sigortalılık koşulları bulunmayan davacıya zorunlu ya da isteğe bağlı sigortalılık da sağlamayacağı göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…”

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, Esnaf Bağ-Kur sigortalılığının tespiti ve yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkilinin 01.01.1982 tarihinden itibaren kendi nam ve hesabına gelir getirici faaliyeti nedeniyle vergi kaydının bulunduğunu ve 1479 Sayılı Kanun kapsamında 20.04.1982 tarihinden itibaren sigortalı sayıldığını, ancak 19.09.2011 tarihli yaşlılık aylığı başvurusu sonucunda Kurumun 20.04.1982 ile 02.02.1988 tarihleri arasında sigortalılığını iptal ettiğini öğrendiğini, davalı Kurumun müvekkilini yıllarca sigortalı sayıp, primlerini tahsil ettikten sonra sigortalılık süresini iptal etme yetkisinin bulunmadığını ileri sürülerek müvekkilinin Bağ-Kur sigortalılık başlangıç tarihinin 20.04.1982 olarak tespitine ve 01.10.2011 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Kurum vekili, davacının 02.02.1988 tarihi itibari ile Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak kabul edildiğini, 1479 Sayılı Kanunun 24. maddesinde “Kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanlardan gelir vergisi mükellefiyeti bulunanlarla, gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı bulunanların sigortalı sayılacağı”nın belirtilmesi nedeniyle, 20.04.1982-02.02.1988 tarihleri arasında çalışması bulunmayan davacının sigortalı kabul edilmesinin mümkün olmadığını ve Kurum işleminde hata bulunmadığını beyan ederek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece davacının 20.4.1982 ile 19.09.2011 tarihleri arasında sigortalı kabul edilmesi gerektiği ve bu döneme ilişkin prim borcunun kesinleşmiş mahkeme kararı olmaması sebebiyle tespit edilemediği gerekçesiyle davacının 20.04.1982 ile 02.02.1988 tarihleri arasında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmasına ve yaşlılık aylığı bağlanması hususundaki talebinin reddine karar verilmiştir.

Taraf vekillerinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde belirtilen gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece önceki karardaki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme hükmünü, davalı Kurum vekili tarafından temyize getirmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından davacının 20.04.1982 ile 02.02.1988 tarihleri arasında 1479 Sayılı Kanun (Esnaf Bağ-Kur) kapsamında sigortalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden; davacı sigortalının,18.02.1988 tarihli Esnaf Bağ-Kur giriş bildirgesine istinaden Kuruma kayıt ve tescilinin yapıldığı, 18.02.1988 tarihinden önce sigortalılığının başlatılması için başvurusunun bulunmadığı ayrıca uyuşmazlık konusu dönemde gelir vergisi, meslek kuruluşu ve esnaf sicil kaydının olmadığı gibi söz konusu dönemde prim ödemesinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Davanın yasal dayanağı olan ve 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 Sayılı Kanunun 24’üncü ve 25’inci maddelerinde kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler, meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren zorunlu sigortalı sayılmış iken, anılan maddelerde 2229 Sayılı Kanun ile yapılan ve 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, kendi adına ve hesabına çalışma olgusu sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir.

Daha sonra, Kanunun 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 Sayılı Kanunla değişik 24’üncü maddesinin (1) numaralı bendinin (a) ve (h) fıkralarında, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların zorunlu sigortalı kabul edilebilmesi için, esnaf ve sanatkârlar gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar yönünden vergi kaydı, gelir vergisinden muaf olanlar yönünden kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı bulunma koşulu getirilmiş; anılan madde 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 Sayılı Kanunla bir kez daha değiştirilip kapsam genişletilerek, gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar (vergi kaydı bulunanlar) veya esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı bulunanlar ya da kanunla kurulu meslek kuruluşunda usulüne uygun kaydı olanlar zorunlu sigortalı olarak kabul edilmiş, anılan düzenleme 4956 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadar geçerliliğini korumuştur.

Bu arada belirtilmelidir ki, 1479 Sayılı Kanunun 24/1 (a) bendinde yer alan Kanunla kurulu meslek kuruluşları kavramı 507 Sayılı Kanunda sözü edilen esnaf ve sanatkârlar derneğini değil; esnaf ve sanatkârlar dışında bağımsız faaliyet gösteren diğer meslek gruplarını amaçlamaktadır.

Gerçekten Bağ-Kur kapsamında sigortalı kabul edilen mühendis, doktor, eczacı, muhasebeci gibi muhtelif meslek kuruluşu mensupları bulunmaktadır. İşte bu kişilerin de 1479 Sayılı Kanun kapsamında sigortalılığı yönünden mensup oldukları ve kanunla kurulu oda kayıtları gerekmektedir. 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Kanunu, 5590 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları, Ticaret Borsaları Birliği Kanunu, 6643 sayılı Türk Eczacılar Birliği Kanunu, 3224 sayılı Türk Diş Hekimleri Kanunu, 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebe Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu bu yönde gerekli kuruluş ve odaları göstermiştir.

Açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde; uyuşmazlık konusu 20.04.1982 – 02.02.1988 tarihleri arasında kalan dönemde vergi, meslek kuruluşu ve esnaf sicil kaydı olmayan davacının 1479 Sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kabulü mümkün değildir.

Diğer yandan davacının 01.01.1982 ile 31.12.1997 tarihleri arasında vergi kaydının zirai kazançtan kaynaklanmasına rağmen ve 01.01.1982 tarihinde başlayan gelir vergisi bulunmamasına rağmen Esnaf Bağ-Kur giriş bildirgesinde vergi kaydı hanesindeki bilgi kısmına 01.01.1982 tarihinin yazılmasına ve vergi kayıt başlangıç tarihinin hatalı yazılarak 1479 Sayılı Kanun kapsamındaki zorunlu sigortalılığın yanlış tescil işlemine sessiz kalmasının iyi niyet kuralları ile bağdaştırılması mümkün değildir.

Sonuç olarak; esnaf ve sanatkâr siciline yöntemince kayıtlı olmayan veya vergi kaydı ya da oda üyeliği bulunmayan davacının Esnaf Bağ-Kur sigortalılığının başlangıçta aranan şartlarını taşımaması nedeniyle talep edilen dönemde sigortalı olarak değerlendirilebilmesi olanaksız olduğu gibi somut olayın özelliği itibariyle Medeni Kanunun 2. maddesinin uygulanma şartları da oluşmadığından objektif iyi niyet kuralının olayda uygulanması olanaksızdır.

O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç: Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.03.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.