YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 23.06.2016 Esas: 2016 / 193 Karar: 2016 / 8258
Aldatma Bir Boşanma Nedeni ve Manevi Tazminat Sorumluluğu Doğuran Eylemdir; Ancak Aldatan Eş ile Birlikte Olan Kişinin Manevi Tazminat Sorumluluğundan Söz Edilemez.
Özet:
Davacı kadın, davalının kendisi ile evli olduğunu bildiği halde diğer davalı kocası ile birlikte olduğunu, eylemlerinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu iddia ederek manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Aldatma bir boşanma nedeni ve manevi tazminat sorumluluğu doğuran eylemdir. Sadakat yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme getirilmemiştir. Aldatan eş ile birlikte olan kişinin manevi tazminat sorumluluğundan söz edilemez. Yerel mahkemece, evli olduğunu bilerek ilişkiye girdiği kanaatine varılarak davalıların bu eyleminin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu kabul edilerek her iki davalı hakkında davanın kısmen kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
Davacı-birleşen dosyada davalı … vekili Avukat … tarafından, davalılar-birleşen dosya davacıları … ve diğeri aleyhine 16/07/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi, birleşen dosyada davacı … tarafından, davalı … üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen 19/03/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacı-birleşen dosya davalısı … ile davalı …’ın tüm, davalı-birleşen dosya davacısı …’ın birleşen dosyaya yönelik temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davalı-birleşen dosya davacısı …’ın asıl davaya yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş, karar taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı …’ın kendisi ile evli olduğunu bildiği halde diğer davalı boşandığı eşi … ile birlikte olduğunu, eylemlerinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğunu iddia ederek, uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalılar, davacının iddialarını kabul etmediklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, toplanan delillere göre davalı …’ın davacının boşandığı eşi olan diğer davalı … ile evli olduğunu bilerek ilişkiye girdiği kanaatine varılarak davalıların bu eyleminin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
TMK’nun 185. maddesine göre, “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” Aynı Yasanın 174. maddesine göre de, “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
Evlenmeyle eşler arasında kurulan aile birliğinin taraflara yüklediği ödevlerin ihlali veya yerine getirilmemesi durumunda bu yükümlülüğü yerine getirmeyen eş yönünden Türk Medeni Kanunundaki sonuçları, boşanma ve boşanma sebebi olması durumunda, bu olaylar yüzünden kişilik haklarının saldırıya uğraması halinde manevi tazminat talep edilebileceğidir.
TBK’nun 49. maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Yine TBK 58. maddesinde “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.” Haksız fiile dayalı bir borcun doğabilmesi için, hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, fiili işleyenin kusuru olmalı, sonuçta bir zarar doğmalı, zarar ile işlenen fiil arasında da uygun nedensellik bağı bulunması gerekir.
Somut olaya gelince, davalıların davacıya yönelik ve bütün olarak aldatma mahiyetindeki davranışlarının manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğinin tartışılması gereklidir.
Yukarıda incelenen yasa maddeleri uyarınca, davacının boşandığı eşi olan davalı …’ın TMK’nun evlenmeyle eşe yüklediği ödevler arasında bulunan sadakat yükümlülüğünü ihlali nedeniyle, yasanın 185. ve 174. maddeleri uyarınca boşanma sebebi ve istek halinde manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu kuşkusuzdur. TMK’da ki düzenleme, eşin evlenme ile kurulan aile birliğinin tarafı olması sıfatından kaynaklanmaktadır. Zira eş kendi iradesi ile bu birliğin tarafı olmayı kabul etmiş ve yasanın kendisine tanıdığı hak ve yükümlülükler altına girmiştir.
Davalı …’ın eyleminin manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğine gelince, davalının doğrudan davacının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemez. Söz konusu yasada yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme getirilmemiştir.
6098 sayılı TBK’nun müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerinin de uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Zira, söz konusu yasanın 61. maddesinde haksız fiil nedeniyle müteselsilen sorumluluğuna gidilebilecekler gösterilmiştir. Yukarıda açıklanan yasal duruma göre, davalı zararın meydana gelmesinden asli olarak sorumlu tutulamaz. Yine yasa hükmünün aradığı anlamda iştirak hali de söz konusu olamaz. Zira iştiraken işlenebilir bir eylemin varlığının kabul edilebilmesi için, eylemin müstakilen ve asli olarak da işlenebilir olması gerekir. Ayrıca haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmek, bu sorumluluğu belirsiz hale getirecektir.
Açıklanan nedenlerle, TBK’nun 58. maddesine göre, davalı …’ın eylemi, davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemez. Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacının davalı …’a yönelik manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle davalı-birleşen dosya davacısı … yararına BOZULMASINA, davacı-birleşen dosya davalısı … ile davalı …’ın tüm, davalı-birleşen dosya davacısı …’ın birleşen dosyaya yönelik temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve davalı-birleşen dosya davacısı …’dan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 23.06.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumdan Sayın Çoğunluğun bozma kararının (2) nolu bendine katılmıyoruz. 23/06/2016