YARGITAY 8.HUKUK DAİRESİ

Tarih: 02.02.2016 Esas: 2016 / 539 Karar: 2016 / 1751

Artık Değere Katılma Alacağı İstenen Mal Elden Çıkarılmış ise Devir Tarihindeki Değeri Esas Alınarak Değerlendirme Yapılır.

Özet:

Davacı, evlilik birliği içerisinde satın alınan araç üzerinden belirlenecek tasfiye alacağının davalıdan tahsili talebinde bulunmuştur. İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı talebine ilişkindir. Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar tasfiye edilir. Tasfiyeye konu mal elden çıkarılmışsa, mahkemece hakkaniyete uygun olarak değer tespiti yaptırılmalıdır. Artık değere katılma alacağı istenen mal elden çıkarılmışsa, başkasına devredilen malvarlığı mevcutmuş gibi tasfiye hesabına dahil edilir ve devir tarihindeki değeri esas alınarak değerlendirme yapılır. Açıklanan ilkeler dikkate alınarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi hatalıdır. 

F.. K.. ile H.. H.. aralarındaki ziynet alacağı ve katılma alacağı davasının reddine dair … Aile Hukuk Mahkemesi’nden verilen … gün ve … sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı F.. K.. vekili, evlilik birliği içerisinde sahip olunan araç üzerinden belirlenecek tasfiye alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı H.. H.. vekili, yersiz açılan davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 s.lı HMK 33. m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacak isteğine ilişkindir.

Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar tasfiye edilir (4721 s.lı TMK’nun 235/1. m). Eşlere ait kişisel ve edinilmiş mallar, mal rejiminin sonra ermesi anındaki durumlarına (nitelik, seviye, aşama vs) göre değerlendirilir (TMK’nun 228/1. m). Bu malların, kural olarak tasfiye anındaki (TMK’nun 227/1 ve 235/1. m), sürüm (rayiç) değerleri (TMK’nun 232, 239/1. m) hesaba katılır. Yargıtay ve Dairemizin uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir. Mahkemece, tasfiye konusu malın karara en yakın tarihteki sürüm değeri belirlenmelidir.

Tasfiyeye konu mal elden çıkarılmışsa, mahkemece hakkaniyete uygun olarak değer tespiti yaptırılmalıdır (TMK’nun 227/2. m). Artık değere katılma alacak isteği söz konusu olduğunda, davalı eş TMK’nun 229. maddesinde belirtilen amaç doğrultusunda malı elden çıkarmışsa, başkasına devredilen malvarlığı mevcutmuş gibi tasfiye hesabına dâhil edilir ve devir tarihindeki değeri esas alınır (TMK’nun 235/2. m). Tasfiyeye konu malvarlığında, katkı tarihinden sonra değerinde azalma olmuşsa, katkının başlangıçtaki değeri esas alınır (TMK’nun 227/1. m). Denkleştirmede ise, aksine değer azalması olması durumunda azalmış hali ile değerlendirilir (TMK’nun 230).

Somut olayda; dava konusu … plakalı araç, 25.08.2010 tarihinde satın alınarak davalı adına tescil edilmiş, 18.07.2011 tarihinde dava dışı … … devredilmiştir. Boşanma davası ise, davalı kayıt maliki H.. H.. tarafından 16.09.2011 tarihinde açılmıştır. Dava konusu aracın boşanma davasının açıldığı tarihten 2 ay kadar önce elden çıkarılması, davacının mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacağını karşılıksız bırakmaya yönelik olduğunun kabulü gerekir. Aksi düşünce hayatın olağan akışına uygun değildir. Nitekim, 08.11.1991 tarih 4/3 sayılı YİBK ile, iyi ve kötü niyeti belirmiş olan bir kişinin kötü niyetli bulunduğunun ayrıca ispatlanmasının gerekmediği, vakıa ve karinelerden olayda kanunen iyi niyet iddiasında bulunmayacak durumu belirmiş olan kimsenin kötü niyetinin diğer tarafa ispat ettirilmesine sebep ve vecih kalmayacağından dava hakkının doğumunu sağlayan ve bertaraf iyi veya kötü niyetinin bu durumda mahkemece resen nazara alınacağını belirtmiştir.

O halde, taraf delilleri toplanarak yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde elde edilen sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, soyut tanık beyanlarına değer verilerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

SONUÇ:  Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca, BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 440/1. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 199,50 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 02.02.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.