YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 28.12.2017 Esas: 2016/2863 Karar: 2017/8754

Basın Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Manevi Tazminat – Kamu Yararı, Toplumsal İlgi, Güncellik, Özle Biçim Arasında Denge Ölçütlerine Uygun Olması Koşuluyla Görünürde Var Olup Sonradan Gerçek Olmadığı Anlaşılan Olayların Yayınından Basın Sorumlu Tutulamaz.

Özet :

Davacı, basın yoluyla kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia ederek manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Basın özgürlüğü, Anayasa’da Basın Yasası’nda ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması gerekir. Basın işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından basın sorumlu tutulmamalıdır. Dosya kapsamı dikkate alındığında, dava konusu yayının basın özgürlüğü kapsamında olduğu ve davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşımadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davanın tümden reddi gerekir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m 24, 25 Davacı vekili Avukat … tarafından, davalılar … ve … Gazete Dergi Basım A.Ş. aleyhine 03/03/2015 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 10/12/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlalinden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, davacının …….. Spor Federasyonunun başkanı olduğunu, davalı şirketin imtiyaz sahibi, diğer davalının ise eser sahibi olduğu ….. Gazetesi’nin 02/01/2015 tarihli sayısında, “Engellinin başkanı sandalye kralı çıktı” başlıklı haberin yayınlandığını, haberde davacı federasyon başkanının tekerlekli sandalye ticareti ve usulsüz harcamalar yaptığından, bakanlık ödemelerinin bloke edildiğinden, federasyon yöneticilerinin engelli sporcular üzerinden ticari menfaat sağladıklarından keza engellilere ait binada engelli tuvaletinin bulunmadığından bahsedildiğini, bu haberlerin gerçeği yansıtmadığını, davacının kişilik haklarının davalılar tarafından ihlal edildiğini belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.

Davalılar, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır.

Mahkemece, davaya konu haber yayını nedeniyle davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası’nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır.

Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.

Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.

Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır.

Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.

Davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının ……… Spor Federasyonunun başkanı olduğu, davacı hakkında konuya ilişkin idari soruşturma yapıldığı ve müfettiş raporuna bağlandığı, haberin görünür gerçeğe uygun ve güncel olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, olayın gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekecek nitelikte aktarıldığı, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşımadığı anlaşıldığından istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davalıların sorumluluğuna karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 28.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.