YARGITAY CEZA GENEL KURULU

Tarih: 24.10.2017 Esas: 2017/457 Karar: 2017/425

Daha Önce Hapis Cezası Mahkumiyeti Bulunmayan Sanığa Verilen Otuz Gün ve Daha Az Süreli Hapis Cezasının Seçenek Yaptırımlardan Birine Çevrilmesi Zorunludur; Bu Koşullar Varsa Başkaca Bir Değerlendirme Yapılamaz ve Takdir Kullanılamaz.

Özet:

Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan yapılan yargılama sonucunda, CMK’nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına karar verilmiştir. Uyuşmazlık, suç tarihinden önce hapis cezasına mahkum edilmemiş sanık hakkında tayin edilen 25 gün hapis cezasının TCK’nun 50. maddesi gereğince seçenek yaptırıma çevrilmesinin zorunlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. TCK’nun 50/3. maddesi uyarınca, daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olmak koşuluyla, mahkum olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezasının, aynı maddenin 1. fıkrasındaki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunludur. Anılan maddede yazılı koşulların oluşması halinde, başka herhangi bir değerlendirme yapılmadan, özgürlüğü bağlayıcı ceza seçenek yaptırımlardan birisine dönüştürülmelidir. Kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanık …’ın, TCK’nun 179/3. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 179/2 ve 62. maddeleri uyarınca 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 5271 sayılı CMK’nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin, Çine Sulh Ceza Mahkemesince verilen 19.07.2012 gün ve 97-465 sayılı karara Cumhuriyet Savcısı tarafından itiraz edilmesi üzerine, Çine Asliye Ceza Mahkemesince 17.10.2012 gün ve 278 sayı ile itirazın kabulüne ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın kaldırılmasına karar verilmiş, bunun üzerine Çine Sulh Ceza Mahkemesince 08.11.2012 gün ve 379-644 sayı ile; sanığın TCK’nun 179/3. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 179/2, 62 ve 51. maddeleri gereğince 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve ertelemeye karar verilmiş, hükmün Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 16.12.2013 gün ve 9750-29180 sayı ile;

“…Diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Sanığın trafik güvenliğini tehlikeye sokma olarak tespit edilen eyleminden dolayı TCK’nun 179/3, 62/1 ve 51/1-3. maddeleri gereğince 25 gün hapis cezası ile cezalandırılıp bu cezanın ertelenmesine hükmedilmiş ise de; suçun işlendiği tarih itibarıyla evvelce hapis cezasına ilişkin hükümlülüğü bulunmayan sanık hakkında, tayin olunan kısa süreli hapis cezasının, TCK’nun 50/3. maddesindeki ‘Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir’ hükmü uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel mahkeme ise 13.03.2014 gün ve 69-113 sayı ile;

“…5237 sayılı TCK’nun 50/1. maddesinde sanığın mahkûm olunan hapis cezasının suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;

a) Adli para cezasına,

b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,

c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,

d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,

e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,

f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya çevrilebileceği düzenlenmiştir.

5237 sayılı TCK’nun 50/3. maddesinde ise daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte 18 yaşını doldurmamış veya 65 yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nun 50/1. maddesinde düzenlenen seçenek yaptırımlardan birine çevrileceği düzenlenmiştir.

Aynı Kanunun 51/1. maddesinde de daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm olmamış olmak ve suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması koşuluyla mahkûm olunan iki yıl veya daha az süreli hapis cezasının ertelenebileceği düzenlenmiştir.

Dikkat edilmelidir ki 5271 sayılı CMK’nun 231/5. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu gibi 5237 sayılı TCK’nun 50. maddesinde düzenlenen seçenek yaptırımlara çevirme ve aynı Kanunun 51. maddesinde düzenlenen erteleme de bütünüyle sanık lehine getirilmiş düzenlemelerdir. Duruşmada sanık veya müdafii tarafından dile getirilen lehe hükümlerin uygulanması şeklindeki talebin bu kurumların uygulanmasını da kapsadığı tartışmasızdır. Yargıtayın yerleşik içtihatlarında da bu husus açıkça belirtilmektedir.

‘Sanık müdafiinin son celsedeki lehe hükümlerin uygulanmasına ilişkin isteği TCK’nun 50. maddesinde düzenlenen hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi ve TCK’nun 51. maddesinde düzenlenen erteleme hükümlerinin uygulanması talebini de kapsadığı hâlde, bu konuda olumlu yada olumsuz bir karar verilmemesi… (Yargıtay 8. C.D. 30.04.2012 gün ve 13155-14552)’

5271 sayılı CMK’nun 231/7. maddesinde açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezasının ertelenemeyeceği ve kısa süreli olması durumunda seçenek yaptırımlara çevrilemeyeceği düzenlenmiştir. 5271 sayılı CMK’nun 231/7. maddesinde yer alan düzenlemeden hükmün açıklanmasının geri bırakılması, erteleme ve seçenek yaptırımlara çevirme tedbirlerinin bir arada uygulanamayacağı, bu kurumlardan sadece birinin uygulanabileceği anlaşılmaktadır. Bu durumda öncelikle sanığın daha lehine hükümler içeren kurumun uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması, bu kurumun uygulanmaması durumunda daha az lehe hükümler içeren kurumların tartışılması gerekmektedir.

5237 sayılı TCK’nun 50/3. maddesinde yer alan düzenleme, hükmolunan cezanın belirlenen miktarın altında kalması durumunda ve kanunun aradığı diğer koşulların da bulunması durumunda mutlak surette uygulanması gereken bir hüküm niteliğinde değil, sanığın daha lehine olan bir hüküm uygulanmamış olduğu durumlarda en son uygulanması gereken bir hükümdür. Aksinin kabulü, sadece hükmolunan cezanın kısa süreli olması nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması yoluna gidilememesi anlamına gelecektir. Bu da otuz günden daha fazla hapis cezasına mahkûm olan sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümleri uygulanabilirken daha az ceza gerektiren, daha hafif nitelikte bir suç işleyen sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinden faydalanamaması sonucunu doğuracaktır.

Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 23.10.2013 gün ve 14060-10100 sayılı ilamında yer alan ‘Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.06.2008 gün ve 149- 163; 13.11.2007 gün ve 171-235 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, 148 YARGI DÜNYASI MAYIS 2018 hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmeyeceğinin CMK’nun 231/5-6. maddesindeki şartlar gözetilmek suretiyle seçenek yaptırımlara çevirme ve erteleme gibi diğer kişiselleştirme nedenlerinden önce hâkim tarafından değerlendirilmesinin zorunlu olduğu, adli sicil kaydı bulunmayan ve lehine TCK’nun 51 ve 62. maddeleri uyarınca takdiri indirim ile erteleme hükümleri uygulanan sanık hakkında CMK’nun 231/6. bendinde öngörülen nesnel ve öznel koşulların bulunup bulunmadığı değerlendirilerek hükümlerin açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun karar yerinde tartışılmaması…’ şeklindeki ifadeden de açıkça anlaşılacağı üzere sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün ertelenmesi ve seçenek yaptırımlara çevrilmesi için gerekli tüm koşullar bulunsa bile öncelikle daha lehe olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığı değerlendirilmeli ve koşulların bulunması durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmeyeceği tartışılmalıdır.

Buna göre sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının otuz günün altında kalması durumunda da 5237 sayılı TCK’nun 50/3. maddesinin mutlak surette uygulanması yoluna gidilmeyip öncelikle hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiği şüphesizdir.

Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 16.03.2012 gün ve 31503-6152 sayılı ilamında yer alan ‘…sanığın suç tarihinde 18 yaşını doldurmamış olması nedeniyle koşulları oluşan cezasına ilişkin suçlar bakımından zorunlu seçenek yaptırım uygulanmasına gidildiği, bu yaptırımın uygulanması hâlinde ise CMK’nun 231/7. maddesi gözetildiğinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceğine dair yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi…’ şeklindeki ifade de bu hususu açıkça ortaya koymaktadır.

Yapılan açıklamalardan da açıkça anlaşılmaktadır ki; daha evvel hapis cezasına mahkûm edilmemiş olan sanık hakkında otuz gün veya daha kısa süreli hapis cezasına hükmolunması durumunda 5237 sayılı TCK’nun 50/3. maddesinin uygulanması mutlak surette zorunlu değildir. Öncelikle sanığın daha lehine hükümler içeren kurumların uygulanıp uygulanmayacağı tartışılmalı, sanığın daha lehine olan başkaca bir hükmün uygulanmamış olması durumunda bu madde hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışılmalıdır.

Somut olayda, sanığın adli sicil kaydında kasıtlı suçtan mahkûmiyet bulunması nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği şüphesizdir. Bu durumda 5237 sayılı TCK’nun 51. maddesinde düzenlenen erteleme kurumunun aynı Kanunun 50. maddesinde düzenlenen seçenek yaptırımlara çevirme kurumundan önce uygulanmasının mümkün olup olmadığının tespiti bakımından hangi kurumun daha lehe hükümler içerdiğinin belirlenmesi gereklidir.

Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 01.02.2012 gün ve 16-1684 karar sayılı ilamında ‘Sanık hakkında, 16.03.2006 tarihinde mahkemece TCK’nun 85/1, 62, 51 ve 53/6. maddeleri gereğince hükmedilen hapis cezasının ertelendiği, söz konusu kararın sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 13.03.2008 gün ve 5349-1477 sayılı ilamı ile CMK’nun 231. maddesinin değerlendirilmesi için bozulduğu ancak mahkemece bu kez sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde ve ilk hükümde cezanın ertelenmesine karar verildiği gözetilmeksizin bu kez TCK’nun 85/1, 62 ve 53/6. maddeleri gereğince hükmedilen hapis cezasının 50/1-a maddesi uyarınca para cezasına hükmedilmesi kanuna aykırı olup…’ denilmek suretiyle adli para cezasına çevirmenin ertelemeye göre sanığın aleyhine olduğu belirtilmiştir. Mahkememizin görüşü de bu doğrultudadır. Zira ertelemede sanığa yüklenen bir yükümlülük söz konusu değilken, adli para cezasına çevirme durumunda sanığa belirlenen miktarı ödeme yükümlülüğü getirilmektedir.

5237 sayılı TCK’nun 50. maddesinin b, c, f bentlerinde yer alan tedbirlere çevirme durumunda da aynı şekilde sanığa bazı somut yükümlülükler yüklenmektedir. Maddenin d ve e bentlerinde düzenlenen tedbirlere çevirme durumunda ise sanığın bazı eylemleri yapmaktan veya bazı yerlere gitmekten veya belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanması, alıkonulması yükümlülükleri söz konusudur. Şüphesiz ki tedbir kapsamında yasaklanan bu faaliyetler kanunda suç olarak tanımlanmamış faaliyetlerdir. Zira suç olarak tanımlanan eylemlerin gerçekleştirilmesi sadece denetim altındayken değil her durumda yasaktır. Sanığın denetim süresi boyunca suç teşkil etmeyen bazı eylemleri gerçekleştirmekten alıkonulması suretiyle işlediği suç nedeniyle bir yaptırım olarak özgürlüğü kısıtlanmakta, hareket alanı daraltılmaktadır. Ertelemede ise sanığa herhangi bir yükümlülük getirilmemekte, sadece mahkemece öngörülen denetim süresinin suç işlemeden geçirilmesi yeterli olmaktadır. Denetim süresinin suç işlemeden geçirilmesinin hürriyetin kısıtlanması anlamına gelmeyeceği şüphesizdir. Zira kişinin suç işlemek şeklinde bir hürriyeti söz konusu değildir. Bu durumda sanık için herhangi bir yükümlülük öngörülmeyen ertelemenin seçenek yaptırımlara çevirmeye göre daha lehe olduğu kabul edilmelidir.

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde 5237 sayılı TCK’nun 50. maddesinde düzenlenen seçenek yaptırımlara çevirme ve aynı Kanunun 150 YARGI DÜNYASI MAYIS 2018 51. maddesinde düzenlenen ertelemenin sanık lehine getirilmiş düzenlemeler olması, 50/3. maddesinin mutlak surette uygulanması gereken bir madde olmayıp daha lehe olan bir madde uygulanmadığı takdirde uygulanması gereken bir madde olması ve sanığa herhangi bir yükümlülük yüklemeyen ertelemenin seçenek yaptırımlara çevirmeye göre daha lehe bir düzenleme olması karşısında sanık lehine düzenlenen 50/3. maddesinin sanık aleyhine uygulanmasına sebebiyet verecek şekilde yorumlanması anlamına gelen erteleme kararı verilemeyeceği şeklindeki görüşe mahkememizce iştirak edilmemiştir” gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.

Direnme hükmünün Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.07.2014 gün ve 154280 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 473-780 sayı ile; 6763 Sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 Sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 15.03.2017 gün ve 95-2011 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç tarihinden önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş sanık hakkında tayin edilen 25 gün hapis cezasının TCK’nun 50/3. maddesi gereğince seçenek yaptırıma çevrilmesinin zorunlu olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Otuz beş yaşındaki sanığın, 29.02.2012 tarihinde 243 promil alkollü şekilde sevk ve idaresindeki motosiklet ile seyrederken trafik kazasına karıştığı,

Adli sicil kaydına göre sanığın Marmaris 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 22.01.2009 gün ve 346-170 sayılı kararı ile TCK’nun 86/2, 29, 62 ve 52/1. maddeleri uyarınca 360 Lira adli para cezasından ibaret mahkûmiyetinin bulunduğu, bu hükmün 13.05.2009 tarihinde kesinleşip 23.10.2009 tarihinde infaz edildiği, başkaca mahkûmiyetinin bulunmadığı,

Anlaşılmıştır.

5237 sayılı TCK’nun “Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar” başlıklı 50. maddesinin birinci fıkrasında; “Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;

a) Adlî para cezasına,

b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,

c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,

d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,

e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,

f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,

Çevrilebilir” hükmü getirilmiş, aynı maddenin 3. fıkrasında ise; “Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir” düzenlemesine yer verilmiştir.

5237 sayılı TCK’nun 50/3. maddesi ile daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezasının, aynı maddenin 1. fıkrasındaki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunlu kılınmış, herhangi bir takdire bağlanmamıştır. Bu nedenle, maddede yazılı şartların oluşması hâlinde başka herhangi bir değerlendirme yapılmadan, özgürlüğü bağlayıcı ceza seçenek yaptırımlardan birisine dönüştürülmelidir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanığın, 5237 sayılı TCK’nun 179/3. maddesi yollaması ile aynı Kanunun 179/2 ve 62. maddeleri uyarınca 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin yerel mahkeme hükmünde, kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nun 50/3. maddesine göre 1. fıkrada sayılan seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;

1- Çine Sulh Ceza Mahkemesinin 13.03.2014 gün ve 69-113 sayılı direnme hükmünün, sanık hakkında tayin edilen 25 gün hapis cezasının TCK’nun 50/3. maddesi gereğince seçenek yaptırıma çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.10.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.