YARGITAY 15.HUKUK DAİRESİ
Tarih: 22.01.2019 Esas: 2018/3225 Karar: 2019/270
Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İlave İş Bedeli Alacağı – Kısmi Dava – Hukuki Yarar
Özet:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ilave iş bedeli alacağının tahsili istemine ilişkindir. Davalı idarenin davaya cevap dilekçesinde ilave iş bedeli alacağını kabul etmediklerini sözleşme bedeli üzerinde revizyon ve iş eksilmesi nedeniyle iş bedelinin tenkisi yoluna gittiklerini beyan etmesinden de anlaşılmaktadır ki; davacının alacak talebi taraflar arasında tartışmalı hale gelmiştir. Böyle bir durumda ve yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, davacı yüklenicinin dava tarihi itibariyle yürürlükte olan usul hükümleri gözetildiğinde kısmi dava açmakta hukuki yararının olmadığından söz edilemez.
Mahkemesi :… Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ilave iş bedeli alacağının tahsili istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince davanın usulden reddine dair verilen karara karşı davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince temyiz olunmuştur.
Davacı, taraflar arasında 25.08.2011 tarihinde 2.630.000 TL anahtar teslim götürü bedel üzerinden İçme Suyu Depoları İşine Ait Sözleşme akdedildiğini, davacı tarafından hazırlanan 13 nolu hakediş ve eki evraklar ile davalı idareye başvuruda bulunularak 667.005,84 TL ilave iş bedelinin ödenmesini istediklerini, ancak idare tarafından ödeme yapılmadığını devamında kesin hesap ve hakediş raporlarını onaylayarak 11.261,66 TL ödeme yapıldığını taraflar arasında ilave iş bedeli miktarının ihtilâflı olduğunu, bu bedelin haklı olup olmadığının yapılacak yargılama sonucunda belirleneceğini, bu nedenle belirsiz alacak davası olarak 200.000,00 TL alacağın tahsilini istemiş, daha sonra ıslah hakkı saklı kalmak üzere alacak miktarını 223.730,00 TL’ye yükseltmiş, davalı ise alacak miktarının belirli olduğunu, bu nedenle belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, bir kısım imalâtların yüklenici davacı tarafından yapılmadığını, anahtar teslim götürü bedel üzerinden akdedilen sözleşmelerde idare tarafından revizyon ve iş eksilişi nedeniyle sözleşme bedelinin indirilebileceğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesi tarafından davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını ancak dava dilekçesinde davalı idareden talep edilen alacak miktarının 667.005,84 TL olup, davacı tarafından alacak miktarının belirlenebildiğini, davacının muhtemel fazlaya ilişkin taleplerinin reddi ile karşılaşacağı vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinden kaçınmak için davasını belirsiz alacak
davası olarak davayı açtığını, talebin belirsiz alacak davasına konu olamayacağın ve hukuki yarar olmadığından davanın reddine karar verilmiş, davacının kararı istinaf etmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından da davacının esasen talep miktarını belirlediğini ve davadan önce idareden talepte bulunduğunu, alacak miktarının davanın açıldığı sırada belirlenebildiğini, davanın kısmi dava olarak da sonuçlandırılamayacağı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 107/1. maddesinde; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir hükmüne yer verilmiştir. Davacının dava dilekçesinde açıkladığı olaylar ve talepleri dikkate alındığında; davacının dava tarihi itibarıyla alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilecek durumdadır. Bu nedenle, davacının dava dilekçesinde alacağını belirsiz alacak davası olarak belirtmesine karşın mahkemece belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmemiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Sorun, davacının alacağını tam ve kesin olarak belirleyebilecek bir durumda olması halinde alacağının tahsili için kısmi dava açmasının mümkün olup olmadığında toplanmaktadır. Davacının aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil, belirli bir kısmını talep ederek açtığı davaya kısmi dava denir. Diğer bir ifadeyle, bir alacak hakkında daha fazla miktar için tam dava açma imkanı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (örneğin eser sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu alacağın şimdilik bir kısmının dava edilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 17.10.2012 gün, 2012/9-838 Esas 715 Karar sayılı ilâmı, Kuru/Arslan/Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 22. Bası, s.286; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, s.320).
Kısmi dava, 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin 1. fıkrasında “Talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” hükmüne 6644 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle yürürlükten kaldırılan ancak dava tarihinde yürürlükte olan 2. fıkrasında ise; “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, kısmi dava açılabilmesi için; talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olması ve talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmalı bulunması veya açıkça belirli olmaması gerekir. Şayet, talep konusu taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirlenebilir ise kısmi dava açılamayacaktır. Diğer bir anlatımla; talep konusunun miktarı taraflar arasında “tartışmasız” ise veya taraflar arasında miktar veya parasal tutar bakımından bir tartışma olmakla beraber, tarafların anlaşmasına gerek kalmaksızın, objektif olarak talep konusunun miktarı herkesçe anlaşılabilecek şekilde “belirli” ise, o talep sonucunun sadece bir kısmı dava edilemez. Bu gibi hallerde, kısmi davanın yasaklanmasının sebebi, davacının kısmi dava açmakta hukuki yarar bulunmadığının kabul edilmesidir. Davacının alacağını, küçük parçalara bölüp her biri için ayrı ayrı dava açmasında hukuki yarar değil; aksine, dava hakkının kötüye kullanılması söz konusudur (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11.Bası,s.319-320).
Talep konusu açıkça taraflar arasında tartışmalıysa ya da açıkça belirli değilse açılan bir kısmi davada davacının hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir. Açılmış olan bir kısmi
davada alacağın taraflar arasında tartışmalı olup olmadığı ya da açıkça belirli olup olmadığı davalının davaya vereceği cevapla anlaşılabilir. Nihayet hakim, ön inceleme aşamasında bu hususu tespit edebilir. Şayet, davalı davaya cevabında alacağı tartışmalı hale getirmişse artık, açılmış olan kısmi davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddedilmeyip işin esası hakkında hüküm kurulması gerekir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11.bası,s.320-321).
Somut olayda da; davacı tarafından 13 nolu hakediş ile davalı idareden 667.005,84 TL ilave iş bedelinin talep edildiği, davalı idare tarafından ilave iş bedelinin kabul edilmediğine istinaden, alacak miktarının ihtilâflı olduğundan bahisle 200.000,00 TL üzerinden dava açılmış, alacak miktarı 06.03.2017 tarihli dilekçe ile bilirkişi raporu doğrultusunda arttırılarak 223.730,00 TL’ye yükseltilmiştir. Davalı idarenin davaya cevap dilekçesinde ilave iş bedeli alacağını kabul etmediklerini sözleşme bedeli üzerinde revizyon ve iş eksilmesi nedeniyle iş bedelinin tenkisi yoluna gittiklerini beyan etmesinden de anlaşılmaktadır ki; davacının alacak talebi taraflar arasında tartışmalı hale gelmiştir. Böyle bir durumda ve yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, davacı yüklenicinin dava tarihi itibariyle yürürlükte olan usul hükümleri gözetildiğinde kısmi dava açmakta hukuki yararının olmadığından söz edilemez. Bu sebeple, mahkemece 6100 sayılı HMK’nın 109/1. maddesi gereği davaya bakılıp sonuçlandırılması gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle usulden reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Yukarıda izah edilen nedenler ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak, ilk derece mahkemesinin hükmünün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyize konu Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi gereğince kaldırılmasına, ilk derece mahkemesi hükmünün BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ise Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 22.01.2019 gününde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.