YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ
Tarih: 06.05.2019 Esas: 2018/3260 Karar: 2019/2600
Haksız El Koyma Nedeniyle Maddi Tazminat – Bozmadan Sonra Islah
Özet:
Dava, haksız el koyma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnası olup, HUMK’nun 83 ve devamı maddelerinde, 6100 sayılı HMK’nun 176 ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Her iki kanunda da ıslahın tahkikatın bitimine kadar yapılması gerektiği öngörülmüş olup 04/02/1948 tarih ve 1944/10-1948/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı kabul edilmiştir. Şu durumda eldeki davada bozma kararından sonra 14/11/2017 tarihli dilekçe ile yapılan ıslah ile arttırılan maddi tazminat isteminin kabulü, yasal düzenlemeye ve İçtihadı Birleştirme kararına aykırıdır. Karar, açıklanan nedenle yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 18/01/2012 gününde verilen dilekçe ile haksız el koyma nedeniyle maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 16/01/2018 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız el koyma nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davacıya ait araca mazot kaçakçılığı suçunda kullanıldığı iddiasıyla el konulduğunu, ceza yargılaması sonucunda davacının beraatine ve aracın sahibine iadesine karar verildiğini, ancak olumsuz muhafaza koşulları nedeniyle araçta hasar oluştuğunu belirterek, araçta oluşan hasar bedelinin ve muhafaza altında kaldığı sürece aracın kullanılamamasından kaynaklanan mahrum kalınan kârın davalı idareden tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, davacının eylemi ile zarara sebebiyet verdiğini, idareye husumet yöneltilemeyeceğini belirterek, davanın husumet, zamanaşımı ve esastan reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen ilk karar, Dairemizin 15/04/2013 gün, 2013/4808 esas ve 2013/6972 karar sayılı ilamıyla; uyuşmazlığın esası incelenmek üzere bozulmuştur. Yerel mahkeme, Dairemizin bozma ilamına uyarak dava ve ıslah dilekçeleri ile talep edilen maddi tazminat isteminin kabulüne karar vermiştir.
Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnası olup, HUMK’nun 83 ve devamı maddelerinde, 6100 sayılı HMK’nun 176 ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Her iki kanunda da ıslahın tahkikatın bitimine kadar yapılması gerektiği öngörülmüş olup 04/02/1948 tarih ve 1944/10-1948/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı kabul edilmiştir. Şu durumda eldeki davada bozma kararından sonra 14/11/2017 tarihli dilekçe ile yapılan ıslah ile arttırılan maddi tazminat isteminin kabulü, yasal düzenlemeye ve İçtihadı Birleştirme kararına aykırıdır. Karar, açıklanan nedenle yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına 06/05/2019 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, haksız el koyma nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; kararı taraflar temyiz etmişlerdir. Dairemiz çoğunluğu tarafından, bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağına dair 04/02/1948 günlü İçtihadı Birleştirme Kararına aykırılıktan dolayı ilk derece mahkemesi kararı bozulmuş, bozma nedenine göre davalının diğer ve davacının tüm temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bilindiği üzere;
6100 sayılı HMK’na 31/03/2011 tarihinde eklenen geçici 3. maddesiyle Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2’nci Hukuk Usulü Muhakemeleri maddesi uyarınca Resmi Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı öngörülmüştür.
Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasının sürdürüleceği şeklinde düzenleme yer almıştır.
Değişiklikten önceki Kanunun 439. maddesinde, temyiz mahkemesi iki tarafın temyiz ve cevap dilekçelerinde yazılı bütün itiraz ve savunmalar hakkında gerekçe göstererek ret veya kabul şeklinde karar verip, bunları kararına yazmak zorunda olduğu gibi, temyiz mahkemesinin tarafların iddia ve savunmalarıyla bağlı olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü sebeplerden ötürü de temyiz edilen kararı bozabileceği hükmü yer almaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 369/1. maddesinde ise; Yargıtay’ın, tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleriyle bağlı olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da inceleyebileceği belirtilmiştir. Bu düzenlemeye göre, temyiz sebebi olarak ileri sürülmese dahi, incelenmesi gereken hususlar söz konusudur.
Özellikle HMK’nın değişiklikten önceki 439. maddesi dikkate alındığında, tarafların temyiz itirazlarının Yargıtay ilamında karşılanması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dairemiz çoğunluğunca, bozmadan sonra ıslah olamayacağı gerekçesi ile karar bozulmuş, tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığı vurgulanmıştır.
Usule ilişkin bozmalarda, çoğu zaman tarafların diğer temyiz itirazları incelenmeyebilir. Ancak, eldeki davada ıslah sadece dava dilekçesindeki miktarın artırılması istemine ilişkin olup davalının husumet, hesap unsurları gibi başkaca temyiz itirazları mevcuttur. Bu itirazlar dava dilekçesindeki miktarları da kapsadığından incelenmelidir. Bu haliyle bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına katılmakla birlikte davacının tüm ve davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesi gerektiği düşüncesiyle Dairemiz çoğunluğunun görüş ve kararına bu yönüyle katılmıyoruz.06/05/2019