YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Tarih: 08.12.2010 Esas: 2010 / 7-530 Karar: 2010 / 636

Haksız Fiile Dayalı Maddi Tazminat Hesabında Zarar Görenin Gerçek Zararının Esas Alınması Gerekir.

Özet:

Dava, haksız fiil hukuksal nedenine dayalı maddi tazminat talebine ilişkindir. Maddi tazminat, bir kimsenin malvarlığında irade dışında meydana gelen eksilmenin sorumlu şahıs tarafından yerine getirilmesi gereken edadır. Sorumluluk koşulları gerçekleştiğinde zarar veren, zarar görenin malvarlığında meydana gelen eksilmeyi gidermek zorundadır. Mahkemece hükmedilecek tazminat miktarı, hiçbir zaman zarar miktarından fazla olamaz. Zarar miktarı, tazminatın azami sınırını teşkil eder. Maddi tazminat miktarının hesabında, zarar görenin gerçek zararının esas alınması zorunludur. Açıklanan nedenlerle bu nevi davalarda, davacının gerçek zararının tam ve kuşkuya yer olmayacak şekilde saptanabilmesi için tarafların iddia ve savunmaları, ibraz ettikleri deliller dikkate alınmalı ve denetime elverişli bilirkişi raporu alınmalıdır.

Taraflar arasındaki “Tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 21.04.2009 tarih, 2005/1271 E.- 2009/457 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 23.03.2010 gün ve 2009/7855 – 2010/1588 sayılı ilamı ile;

(…1- Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.

İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliğine ve özellikle iddia ve savunmanın kıymetlendirilmesi yönünden bilgilerine başvurulan ve hükme dayanak yapılan uzman bilirkişi raporunun niteliği, içeriği ve dosya kapsamında toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilişkin hükümde gösterilen gerekçelere göre davacı tarafın tüm, davalı tarafın yerinde görülmeyen ve aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının REDDİNE, peşin ödenen 113,20.-TL harçtan temyiz harcının mahsubu ile fazla ödenen 28,85.-TL harcın istek halinde davacı tarafa iadesine,

2- Davalı tarafın hükmedilen tazminat miktarına yönelik temyiz itirazlarına gelince, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve soruşturma hüküm vermeye yeterli değildir.

Hukukumuzda gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil nedeniyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlularından isteyebilir. Zarar görenin zararı giderebilmek için kendi çalıştırdığı işçilerine ve araç sürücülerine ödediği ücretler ile araç yakıt giderleri genel idare giderleri olup, haksız fiil meydana gelmese dahi ödenmesi gereken giderlerdir. Bunların zarar ile ilgisi bulunmamaktadır. Özel olarak adam tutulup çalıştırıldığı kanıtlanmadıkça haksız fiil meydana gelmeseydi dahi yapılacak bu nitelikteki giderler zarar kapsamına dâhil edilemez.

Somut olaya gelince, dosya içeriğinden asıl alacak olarak istenilen bedelin bir bölümünün davacının kendi çalıştırdığı işçilere ve araç sürücülerine ödediği ücretler ile araçların yakıt giderlerine, bir başka deyişle genel idare giderlerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece bilgisine başvurulan bilirkişi raporunda az yukarıda açıklanan hukuksal olgular göz ardı edilerek, zarar kalemleri sıralanırken genel idare giderlerine yer verilerek hesaplamaya dahil edilmiş, mahkemece de benimsenen bu rapor doğrultusunda karar verilmiştir. Davacı kurumun onarım giderleri belgelerinde belirtilen miktarlar doğru kabul edilerek, eksik araştırma ve soruşturma ile hüküm verilemez.

Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak, hasarın giderilmesi için özel olarak işçi tutup çalıştırma veya harcama yapma söz konusu ise bunların kanıtlanması için davacı tarafın delilleri sorulup saptanmalı, bu konudaki gösterilecek deliller toplanmalı, özel olarak işçi tutup çalıştırıldığının ve harcama yapıldığının kanıtlanması halinde gerekirse bu yönden de zararın hesaplanması için yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmalı, davacı tarafın isteyebileceği gerçek zarar miktarı duraksamasız belirlendikten sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm verilmelidir.

Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir…) gerekçesi ile bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı vekili.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacı Türk Telekomünikasyon A.Ş vekili; davalı şirketin işyerinde meydana gelen patlama nedeniyle toprak altında bulunan müvekkili şirkete ait künklerin parçalandığını, künk içinden geçen kabloların koptuğunu, hasar sebebiyle müvekkilinin, 1.371,43.-YTL malzeme, 1.495,72.-YTL işçilik, 630,77.-YTL nakliye ve 629,63.-YTL KDV olmak üzere toplam 4.127,55.-YTL zarara uğradığını ileri sürerek, zararın tazminini talep etmiştir.

Davalı vekili; hasarın başka nedenden kaynaklandığını ve patlamadan sonra yapılan hafriyat çalışmaları nedeniyle kabloların zarar gördüğünü savunmuştur.

Mahkemenin, yargılama sırasında alınan ve hasarla ilgili olarak davacı kurumun onarım giderleri belgelerinde gösterilen miktarlar doğru kabul edilerek 1.495,72.-TL işçilik gideri, 1.371,43.-TL malzeme gideri ve 14.335,74.-TL vasıta gideri kalemlerine yer verilmek suretiyle hesaplama yapan bilirkişi raporuna göre “davanın kısmen kabulüne, 3.400.-TL tazminatın 22.07.2004 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline” dair verdiği karar, özel dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; yerel mahkemece “davacı şirketin bünyesinde işçi çalıştırması, araç sahibi olması ve bu araçları için onarım ve bakımı nedeniyle harcama yapmasının, dava konusu olay nedeniyle zarara uğramadığı anlamına gelmeyeceği” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Dava, haksız fiil hukuksal nedenine dayalı olarak açılmış bulunan maddi tazminat istemine ilişkindir.

Öncelikle belirtilmelidir ki, maddi tazminat, bir kimsenin mamelekinde iradesi dışında meydana gelen eksilmenin, eş söyleyişle maddi zararın giderilmesi için sorumlu olan şahıs tarafından yerine getirilmesi gereken edadır.

Diğer bir tanımla da tazminat, borçlu tarafından yapılan ve alacaklı mamelekindeki eksilmeyi telafi eden bir edadır.

Tazminat hukukunun bir ilkesi olarak, sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin malvarlığında oluşan eksilmeyi gidermek durumundadır.

O halde, kişinin malvarlığında veya manevi varlığında ortaya çıkan eksilme olarak tanımlanan “zarar”ın oluşması, ona neden olanın tazminat yükümlülüğünü doğurur.

818 sayılı Borçlar Kanunu’nun, “Tazminat Miktarının Tayini” üst başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrası ile; hakimin, olayların özelliklerine ve durumun gereğine göre zararın miktarını tespit edeceği hükme bağlanmıştır. Hal ve mevkiin icabından amaç, somut olayın niteliğidir.

Kaynağına, sebebine, zarar veren ile zarar gören arasındaki hukuki ilişkiye ve her somut olayda farklı şekillerde gündeme gelebilecek benzeri ölçütlere göre, zararın niteliği, kapsamı ve miktarı, her olayın kendine özgü yapısı içerisinde, değişen bir özellik gösterecektir.

Açıktır ki, hükmedilecek tazminat, hiçbir şekilde zarar miktarından fazla olamaz. Zarar miktarı tazminatın azami sınırını teşkil eder (Turgut Uyar, Açıklamalı – İçtihatlı Borçlar Kanunu Genel Hükümler, Birinci Cilt, 1990 bası, s. 549). Bir başka ifadeyle, tazminat miktarı hiçbir zaman gerçek zararı aşmamalıdır.

Kısaca, tazminat miktarının belirlenmesinde, zarar görenin gerçek zararının esas alınması zorunlu olup; burada ilke, zarar doğurucu eylem, zarar görenin malvarlığında gerçekten ne miktarda bir azalmaya neden olmuş ise, zarar verenin tazminat borcu da, o miktarda olmalıdır.

Yerel mahkemece hükme esas alınan 19.02.2009 tarihli bilirkişi raporu, zarar görenin haksız eylem nedeniyle yaptığı gerçek masraflar göz önünde bulundurulmaksızın, davacı kurumun onarım giderleri belgelerinde yer alan miktarlar doğru kabul edilmek suretiyle düzenlenmiş olup; soyut nitelikte, denetime elverişli olmayan ve gerçek zararın varlığını ve miktarını tespit edecek nitelikte bulunmamaktadır.

O halde, davacının gerçek zararının tam ve hiçbir kuşkuya yer vermeyecek bir açıklıkta saptanabilmesi için mahkemece yapılacak iş; tarafların iddia ve savunmaları ile ibraz ettikleri deliller dikkate alınarak, tarafların sıfatına bakılmaksızın, zararın niteliği, kapsamı ve miktarının, zarar görenin haksız eylem nedeniyle yaptığı gerçek masrafların belirlenmesine yönelik; dayanakları gösterilmiş ve tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir bilirkişi raporu almaktır.

Yerel mahkemece yukarıda açıklandığı şekilde bilirkişi raporu alınıp sonucuna göre karar vermek gerekirken, zarar kapsamının belirlenmesinde gerçek zarar ilkesine uygun olmayan hesaba dayalı bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

Direnme kararı, açıklanan değişik gerekçeyle bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle H.U.M.K.’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 08.12.2010 gününde oyçokluğu ile karar verildi.