YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 25.11.2015 Esas: 2014 / 11289 Karar: 2015 / 13634

Hile Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Talebi – Hile Nedeniyle İptal Hakkı Aldatmanın Öğrenildiği Tarihten İtibaren Bir Yıllık Hak Düşürücü Süre İçinde Kullanılabilir.

Özet:

Davacı, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ile ipoteğin terkini talebinde bulunmuştur. Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hile nedeniyle iptal hakkı, aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla  kullanılabilir. Mahkemece, hile iddiasının hak düşürücü süre içerisinde ileri sürülüp sürülmediği hususu üzerinde durulmaksızın işin esası bakımından hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil ve ipoteğin fekki davası sonunda, yerel mahkemece, davalı P. hakkındaki davanın husumetten reddine, diğer davalılar yönünden iddiaların kanıtlanamadığı gerekçesi ile reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakiminin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ile ipoteğin terkini isteklerine ilişkindir.

Davacılar, kayden maliki oldukları 1 ve 4 nolu bağımsız bölümlerin dava dışı kiracı A. G. H. ve onun kayın biraderi Yusuf’a 55.000,00 TL ve 35.000,00 TL bedellerle satışı için anlaştıklarını, tapu sicil müdürlüğüne işlem yapmak üzere gidildiğinde bankadan kredi çekemediklerini, yanlarında getirdikleri davalı M. ve P. adına tescil edilmesini ve onların bankadan çekecekleri kredi ile ödemelerin yapılacağını söyleyip ikna edildiklerini, çocukluk yıllarından itibaren tanıdıkları A. G. H..’ye güvendiklerini, aradan süre geçmesine rağmen ödeme yapılmayınca aldatıklarını, hile ile taşınmazların ellerinden alındığını anladıklarını, davalıların da el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini ileri sürerek tapu iptal ve tescil ile ………bank lehine tesis edilen ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini istemişlerdir.

Davalı P., davacıları tanımadığını, A. H. tarafından kandırıldığını, davacıları zararlandırmak amacının olmadığını belirtip davanın reddini savunmuş, diğer davalılar davaya yanıt vermemişlerdir.

Mahkemece, davalı P. hakkındaki davanın husumetten reddine, diğer davalılar yönünden iddiaların kanıtlanamadığı gerekçesi ile reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 14.12.2007 tarihinde davacı Gülnur’un bizzat 1 nolu bağımsız bölümü davalı M.’ye, 18.12.2007 tarihinde davacı A.’nın 4 nolu bağımsız bölümü davalı P.’ye satış suretiyle temlik ettiği, P.’nin de 31.12.2007 tarihinde diğer davalı İdris’e tapuda satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

Somut olaya gelince; mahkemece, hile iddiasının hak düşürücü süre içerisinde ileri sürülüp sürülmediği hususu üzerinde durulmaksızın işin esası bakımından hüküm kurulmuştur.

Hemen belirtilmelidir ki; hak düşürücü süre, kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan davanın her aşamasında tarafların ileri sürmesine gerek kalmadan resen gözetilmesi gerektiği kuşkusuzdur.

O halde; mahkemece, öncelikle yukarıda açıklandığı şekilde hak düşürücü süre üzerinde durulması, davanın süresinde açıldığının kabulü halinde Silifke Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/376 esas 2011/106 karar sayılı ve Bozyazı Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/159 esas 2012/63 karar sayılı dava dosyalarının incelenmesi, gerekirse taşınmazların temlik tarihlerindeki gerçek değerlerinin saptanması için keşif yapılması ve tarafların tüm delillerinin birlikte değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 Sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.