YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 26.03.2019 Esas: 2018/7239 Karar: 2019/3464

İdrak Çağında Bulunduğu Anlaşılan Ortak Çocuğun Eğitim, Kültür, Yaşam Olanakları Bakımından Nerede Yaşamak İstediği Konusunda Bilgilendirilerek, Velayet Hakkındaki Tercihinin Hakim Tarafından Kendisinden Sorulması Gerekir.

Özet:

İdrak çağında bulunduğu anlaşılan ortak çocuk … ile temyiz incelemesi tarihi itibariyle idrak çağında olduğu görülen 2010 doğumlu … ‘ın velayetleri konusunda görüşlerine başvurulmadan karar verilmiştir. Bu nedenle ortak çocukların bizzat ya da istinabe yoluyla eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği konusunda bilgilendirilerek, velayet hakkındaki tercihinin hakim tarafından kendisinden sorulması ve psikolog, pedagog, sosyal çalışmacı niteliğindeki uzman veya uzmanlardan (4787 sayılı Kanun m.5) ortak çocukların anne ve baba yanındaki barınma ve yaşama koşullarını da değerlendirir içerikte sosyal inceleme raporu alınarak, tüm deliller birlikte değerlendirilip, ebeveynlerinden hangisi yanında kalmasının çocukların menfaatine olacağı tespit edilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli bulunmamıştır.

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

DAVACI-DAVALI : …

DAVALI-DAVACI : …

DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-karşı davacı erkek tarafından; kusur belirlemesi, maddi ve manevi tazminatlar ile velayetler yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 16/10/2018 günü temyiz eden davalı-karşı davacı … vekili Av. … ile karşı taraf davacı-karşı davalı … vekili Av. … geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1-Yapılan yargılama ve toplanan delillerle mahkemece davalı-karşı davacı erkeğe yüklenen kusurlu davranışlar yanında, davacı-karşı davalı kadının da dosya arasına alınan telefon kayıtlarına göre başka erkeklerle mutad sayıdan fazla telefonla görüşmeler yaparak güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, gerçekleşen bu duruma göre davacı-karşı davalı kadının, davalı-karşı davacı erkeğe nazaran az da olsa kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında davacı-karşı davalı kadının davranışları nedeniyle de ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davalı-karşı davacı erkek de dava açmakta haklıdır. Davalı-karşı davacı erkeğin karşı boşanma davası yönünden Türk Medeni Kanunu’nun 166/2. maddesi koşulları oluşmuştur. Ne var ki, davalı-karşı davacı erkek tarafından boşanma davasının reddi temyiz kapsamı dışında bırakıldığından bozma sebebi yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.

2-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-karşı davacı erkeğin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

3-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı-karşı davalı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat çoktur. Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun 50 ve 51. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK m. 174/1) ve manevi (TMK m. 174/2) tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.

4-Mahkemece; 2006 doğumlu … ile 2010 doğumlu … ‘ın velayetleri davacı-karşı davalı anneye bırakılmıştır.

Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecekti ise, çocuk için karar verme makamındaki kişinin de aynı yönde karar vermesi gerekir. Yani çocuğun farazi düşüncesi esas alınacaktır.

Velayet kamu düzenine ilişkin olup, re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. maddesi ile Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin 3 ve 6. maddeleri, iç hukuk tarafından yeterli idrake sahip olduğu kabul edilen çocuklara, kendilerini ilgilendiren davalarda görüşlerini ifade etmeye olanak tanınmasını ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerektiğini öngörmektedir. Çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür. Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir.

Mahkemece, yargılama sırasında idrak çağında bulunduğu anlaşılan ortak çocuk … ile temyiz incelemesi tarihi itibariyle idrak çağında olduğu görülen 2010 doğumlu … ‘ın velayetleri konusunda görüşlerine başvurulmadan karar verilmiştir. Bu nedenle ortak çocukların bizzat ya da istinabe yoluyla eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği konusunda bilgilendirilerek, velayet hakkındaki tercihinin hakim tarafından kendisinden sorulması (Yargıtay HGK 16.03.2012 tarih E. 2011/2-884 – K. 2012/197 ile 22.01.2014 tarih E.2013/2-2085 – K.2014/30 sayılı kararları) ve psikolog, pedagog, sosyal çalışmacı niteliğindeki uzman veya uzmanlardan (4787 sayılı Kanun m.5) ortak çocukların anne ve baba yanındaki barınma ve yaşama koşullarını da değerlendirir içerikte sosyal inceleme raporu alınarak, tüm deliller birlikte değerlendirilip, ebeveynlerinden hangisi yanında kalmasının çocukların menfaatine olacağı tespit edilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli bulunmamıştır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 3. ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 1.630 TL vekalet ücretinin Hatice’den alınarak Hasan Hüseyin’e verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 26.03.2019 (Salı)