YARGITAY CEZA GENEL KURULU

 Tarih: 22.05.2018 Esas: 2014/5-803 Karar: 2018/223

İkna Suretiyle İrtikap Suçu – Azmettirme – Suça İştirak – Güveni Kötüye Kullanmak

Özet : 

Dava, ikna suretiyle irtikap suçuna ilişkindir. Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların eylemlerinin irtikap suçunu mu, yoksa görevi kötüye kullanma suçunu mu oluşturduğunun, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğunun kabulü hâlinde ise dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkindir. Hâkim olarak görev yapan sanığın, sicil amiri olduğu diğer sanığın gerçekleştirdiği eylemlerden haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olacağı cihetle sanığın, görevi sebebiyle kendisine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla kendisine ve diğer sanığa yarar sağlamak suretiyle irtikap suçunu işlediği, bilgisi ve talimatı doğrultunda gerçekleştirilen bu eylemler sebebiyle de sanığın, diğer sanığın eylemlerinden TCK’nun 38. maddesi kapsamında azmettiren olarak sorumlu tutulması gerektiği kabul edilmelidir. Bu itibarla, sanıkların eylemlerinin ikna suretiyle irtikap suçunu oluşturduğuna dair Özel Daire onama kararı isabetli olup, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

DAVA : Sanıklar hakkında ikna suretiyle irtikap suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, eylemlerinin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanıkların 765 Sayılı TCK’nun 240/1, 80, 59/2, 40 ve 647 Sayılı Kanun’un 6. maddeleri uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün hapis ve 333 TL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna, ertelemeye ve mahsuba dair Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 20.01.2009 tarihli ve 142-3 Sayılı hükümlerin, Cumhuriyet savcısı, … vekili ve sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 07.10.2010 tarih ve 2590-7350 sayı ile;

“CMK.nun 260/1. maddesine göre kamu davasından haberdar edilmemiş yada haberdar olmamış bulunup da katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olan hazinenin kanun yollarına başvurma hakkının bulunduğu ve hükümlerin 09.11.2009 havale tarihli dilekçeyle hazine vekili tarafından temyiz edildiği nazara alınarak yapılan incelemede;

Sanıklar hakkında irtikap suçundan da kamu davası açıldığı, 3628 Sayılı Kanun’un 14 ve 18. maddelerine göre hazinenin bu suçun zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak CMK.nun 233 ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü’nün duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun mağdur ve katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı biçimde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmaya uyan yerel mahkemece 25.04.2012 tarih ve 582-153 sayı ile; sanıkların eylemlerinin ikna suretiyle irtikap suçunu oluşturduğu kabul edilerek, sanıkların 5237 Sayılı TCK’nun 250/2, 43/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına ve mahsuba karar verilmiş, bu hükümlerin katılan vekili ve sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 21.04.2014 tarih ve 14401-4388 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 04.11.2014 tarih ve 232817 sayı ile;

“…İrtikap suçu, 765 Sayılı Türk Ceza Kanununun, ‘Devlet İdaresi Aleyhinde İşlenen Cürümler’ başlığını taşıyan Üçüncü Babının İkinci Faslında 209. maddede düzenlenmiş ve maddenin birinci fıkrasında ‘icbar suretiyle irtikap’, ikinci fıkrasında ‘ikna suretiyle irtikap’, üçüncü fıkrasında ise, ‘hatadan yaralanmak suretiyle irtikap’ eylemleri suç olarak düzenlenip yaptırıma bağlanmış olup, bu düzenlemeye göre, irtikap suçunun memurun memuriyet sıfatını veya görevini kötüye kullanarak, kendisine veya başkasına haksız çıkar sağlaması veya bu yolda vaatte bulunulması için, bir kimseyi icbar etmesi veya ikna etmesi ya da kanunen almaması gereken bir şeyi diğerinin hatasından yararlanmak suretiyle alması ile oluşacağı kabul edilmiştir.

01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun ‘Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler’ başlığını taşıyan Dördüncü Kısmının, ‘Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar’ başlıklı Birinci Bölümünde yer alan ‘İrtikap’ başlıklı 250. maddesi;

‘(1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması halinde, icbarın varlığı kabul edilir.

(2) Görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) İkinci fıkrada tanımlanan suçun kişinin hatasından yararlanarak işlenmiş olması hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) (Ek: 2/7/2012-6352/86 md.) İrtikap edilen menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumu göz önünde Bulundurularak, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.’ şeklinde düzenlenmiştir.

İrtikap suçu, kamu görevlisinin, kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak, kendisine veya başkasına yarar sağlamaya veya vaat etmeye bir kimseyi icbar ya da ikna etmesi veya kanunen almaması gereken şeyi, muhatabının hatasından yararlanarak alması ile oluşmakta olup, davaya konu uyuşmazlık ikna suretiyle irtikap suçuna ilişkindir.

İkna suretiyle irtikap suçu; kamu görevlisinin görevine giren bir işle ilgili olarak nüfuz veya güveni kötüye kullanmak suretiyle, sağladığı çıkarın haksız olduğunu bilemeyecek olan mağduru yasa dışı çıkar sağlamaya ikna etmesi ile oluşur. Fail gerçekleştirdiği hileli davranışlarla mağduru ikna ederek çıkar sağlamak istemektedir. Aslında burada kamu görevlisinin dolandırıcılığı sözkonusu olup, mağdur kendisine sunulacak hizmet karşılığında meşru ve haklı bir ödemede bulunduğunu düşünerek hareket etmektedir.

Bu kısa açıklamadan sonra suçun manevi unsuru üzerinde de durmakta yarar vardır. Şöyle ki; Bu suç ancak kasten işlenebilir. Taksirle işlenebilmesi mümkün değildir. Kamu görevlisi nüfuz ve güveni kötüye kullanarak bir yarar sağlama veya bu hususta vaat elde etme bilinç ve iradesiyle hareket etmesi halinde kastın, dolayısıyla manevi unsurun varlığından bahsedilebilir. Suçun genel kast ile işlenebileceği öğretide kabul edilmektedir.

İtiraz konusu olayımızın değerlendirilmesine gelince; C.Savcısı mahkemece tanık olarak dinlenilmiş ve bahse konu soruşturmanın Kadastro Mahkemesine dava açan bazı kişilerin C.Savcısının yanına gelerek yazı işleri müdürü olan sanık …’ın kendilerinden 60.000.000 TL civarında para aldığını ve bunun doğru olup olmadığını sormaları üzerine başladığı anlaşılmıştır.

Yapılan soruşturma sonucunda; Korkuteli Adliye Yazı İşleri Müdürü olan sanık …’in …. Köyünde yapılan kadastro tespitine karşı dava açılması sırasında Kadastro Hakimi sanık …’ın talimatı doğrultusunda 40.000-50.000 TL civarında harç ve masraf adı altında davacı asil veya vekillerinden para aldığı, bu şekilde görevini kötüye kullanarak irtikap suçunu işlediklerinden bahisle haklarında kamu davaları açılmıştır.

Sanık Sanık … savunmasında; ‘…İddianamede isnat olunan suçları kabul etmediğimi yargılama başlangıcında savunmalarım tespit edildiği sırada belirtmiştim, iddia makamınca beyan edilen esas hakkındaki mütalaayı da kabul etmiyorum. Müdafiimin savunmasında da belirttiği gibi irtikap suçunun oluşabilmesi için kimseyi ikna ve icbar etmedik, kimseye cebir şiddet de kullanmadık, mal edinme gibi bir amacımız da yoktur, çünkü avans olarak alınan paranın da bankada vadesiz hesaba yatırıldığı dosya kapsamı ile bellidir, amirimin talimatı ile avansın alındığı da bellidir, amirim de bu şekilde talimat verdiğini savunmasında belirtmiştir. Buna dair tanık beyanları da dosyada mevcuttur, bilirkişi raporu ile de bu husus açıklığa kavuşmuştur….’ şeklinde beyanda bulunmuştur.

Sanık … ise savunmasında ‘…kadastro mahkemesinin 30. maddesi harca tabidir asliye hukuk mahkemesine dava açarken olduğu gibi kadastro mahkemesine dava açarken davacı hukuk mahkemeleri kalem yönetmeliği gereğince yazı işleri müdürüne dava harç ve giderlerinin dava açarken peşin olarak vermek zorundadır. Yazı işleri müdürünce de alınan masraf ve harç dava dilekçesinin arkasına işlenir. Harç ve giderleri alma görevi yazı işlerinin görevidir. 400 civarında açılan kadastro davalarında hazırlamış olduğu tensibi yazı işleri müdürüne verdim ve tensip gereğince harç ve masrafları alması gerektiğini söyledim. Tensiplerde Elmalı tapu müdürlüğüne yazılması gereken 4 adet müzekkere ve diğer kurumlara yazılacak müzekkereler olmak üzere on tane yazı yazılması gerekiyordu. O tarihte bir müzekkere gideri 3 YTL. idi yazılacak toplam müzekkere gideri 30 YTL. yapıyordu. Her bir davada taraflara çıkarılması gereken iki davetiye vardı. İki davetiye nin gideri de 6 YTL. idi. Buna rağmen ben yazı işleri müdürüne her dava için dava açan taraftan 30 YTL. civarında para almasını söyledim. Bu sebeple benim fazla harç gideri aldırmam söz konusu değildir.yazılı savunmamızda da belirttiğimiz gibi bu harç giderlerinden yapılan masrafların ne şekilde harcandığı belirtilmiştir. Harçlar maliyeye yatmıştır. Bazı tebligatların elden işlem görmesi sebebiyle alınan yargılama giderlerinde artmalar söz konusu olmuştur ve bu artan kısımların da iadesine karar verdiğim 170 karar da da belirtilmiştir. Artan kısımların iadesi ve alınan masrafların muhafazası yazı işleri müdürünün görevi dahilindedir. Yargılama giderlerinin kasa fazlası olarak bankaya yatırılmasında benim herhangi bir bilgim olmamıştır. Yazılı savunmam ekindeki belgelerden de görüleceği üzere yazı işleri müdürünce bankaya yatırılan paranın mahkeme hesabına alınması konusunda dilekçe yazılması haberi verilmesi üzerine haberdar oldum. Ve savunmamda belirtildiği üzere bu konuda gerekli yazılar yazılmıştır. Bu sebeple dava açan taraftan masraf adı altında fazla para aldırmam söz konusu yoktur parayı mal edinme konusu da söz konusu değildir. Yazı işleri müdüründen günü birlik 220 YTL. şahsi borç alma olayı olmuştur ve yazı işleri müdüründen almış olduğum bu borcu bir gün sonra iade ettim yazılı savunmam da da ve duruşma tutanağına geçen savunmalarımda da bu hususu dile getirmiştim. Yazı işleri müdürü de zaten müfettişe verdiği beyanda da bu hususu açıkça belirtmiştir. Ben bu konudaki isnatı hakkımda dava açıldıktan sonra öğrendim. Hakkımdaki isnat olunan bu suç oluşmamıştır…’ demiştir.

Gerek müfettiş raporu, gerekse bilirkişi raporlarının incelenmesinde, sanık …’in harç parası olarak tahsil ettiği paralara karşı makbuz kesmek suretiyle resmi kayıtlara intikal ettirdiği hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Masraf olarak dosya başına ortalama 30 YTL olarak tahsil ettiği ve 18.12.2006 tarihli sayıştay uzman denetçilerinin düzenlediği bilirkişi raporuna göre toplam 11.705 YTL avans miktarının bir kısmının (limit dahilinde) yazı işleri müdürlüğünün emanet kasasında muhafaza ettiği, kalan diğer kısmının ise maaş almakta oldukları Akbank nezdinde sanık …’in açtırdığı hesapta bulundurduğu anlaşılmaktadır.

Toplanan paraların hukuki dayanağı konusunun değerlendirilmesinde; Sayıştay uzman denetçilerinin verdiği raporlarda da ayrıntılı olarak belirtildiği üzere, 3402 Sayılı Kadastro Kanunun 36. Maddesi ve Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliğinin 12 ve 18. Maddelerine göre dava açanlardan harç ve masraf alınmasının mümkün olduğu, yargılamanın hızlı ve çabuk yürütülmesi bakımından resmi harçların dışında avans olarak para alınmasının mümkün ve hukuki olduğu da anlaşılmaktadır.

Dosya kapsamında dinlenen tanıkların büyük bir kısma da beyanlarında, bu paraların toplanması sırasında masraf olarak kullanılmayan kısımlarının iade edileceği hususunun, gerek Hakim … tarafından, gerekse sanık … tarafından kendilerine söylendiğini ifade etmişlerdir.

Diğer yandan sanık Yazı İşleri Müdürünün almış olduğu avansları 22 sahifeden oluşan bir cizelgeye davacı adı ve aldığı para miktarlarını da gösterir şekilde kaydettiği, bu çizelgeyi de müdürlüğün emanet kasasında bulundurduğu dosya kapsamından sabittir. Bu şekilde kaydedilen avans miktarının 383 dosya bakımından 11.705 YTL olduğu, bu paradan sanık …’ye verilen bir paranın olmadığı, sanık … tarafından düzenlenen ve mahkeme kasasında muhafaza edilen 22 sahifelik çizelgeye göre tahsil edilen 11.705 YTL miktarındaki paranın 10.013 YTL.lik kısmı ayrıca dava dilekçelerinin arkasına da işlendiği anlaşılmaktadır.

Aynı çizelgeye bir kısım yapılan giderlerin de işlendiği görülmektedir. Ayrıca hakim … harç ve masraf olarak alınan tutarlardan, yargıla gideri olarak kullanılan masrafların düşülmesinden sonra kalan paranın iadesi hususunda 170 dosyada iade kararı vermiştir.

Bu itibarla tanık beyanları, sanık ve vekillerinin savunmaları, tutanak ve belgeler ile bilirkişi raporları incelendiğinde avans olarak alınan paraların maledinilmesi veya bu amaçla paylaşılmasından söz edebilmek mümkün olmadığı gibi, mal edinme kastıyla hareket ettiklerine dair hiç bir delil bulunmadığından ikna suretiyle irtikap suçunun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığı, ancak, sanıkların 3402 Sayılı Kadastro Kanunu ve Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmelik hükümleri uyarınca hareket etmeyerek, düzensiz çalışmaları sebebiyle eylemlerinin görevi kötüye kullanma suçu kapsamında değerlendirilebileceği, bu suçun da zamanaşımına uğraması sebebiyle düşme kararı verilmesi gerektiği” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 24.11.2014 tarih ve 10382-11335 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

YARGITAY KARARI

Sanıklar … ve … hakkında ikna suretiyle irtikap suçundan açılan kamu davasının CMK’nun 223/7. maddesi uyarınca reddine, adı geçen sanıkların …’a yönelik aynı suçtan beraatlerine, sanık … hakkında görevi kötüye kullanma suçundan karar verilmesine yer olmadığına ve sanık …’ın irtikap suçundan beraatine dair hükümlerin Özel Dairece zamanaşımı sebebiyle düşmesine karar verilmiş, sanıklar … ve … hakkında görevi kötüye kullanma ve görevi ihmal suçlarından açılan kamu davalarının zamanaşımı sebebiyle ortadan kaldırılmalarına dair hükümlerin ise Özel Dairece düzeltilerek onanmasına karar verilmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanıklar … ve … hakkında ikna suretiyle irtikap suçundan kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların eylemlerinin irtikap suçunu mu, yoksa görevi kötüye kullanma suçunu mu oluşturduğunun, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğunun kabulü hâlinde ise dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

İnceleme dışı diğer eylemler ile birlikte, olay tarihinde Korkuteli Adliyesinde yazı işleri müdürü olarak görev yapan sanık …’ın, aynı yerde hâkim olarak görev yapan sanık …’nin talimatı ile dava harcı ve masrafı adı altında dava açan şahıslardan gereğinden fazla para alıp bu paranın bir kısmını sanık …’a verdiği, kalanını ise dövize çevirip bankadaki şahsi hesabına yatırarak mal edindiği iddialarıyla sanıklar hakkında ikna suretiyle irtikap suçundan cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı,

Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 14.07.2006 tarihli bilirkişi raporuna göre; alınması gereken harç miktarı dökümünün dilekçe arkasına yapıldığı ve buna uygun olarak makbuzunun kesildiği, keşif avansı için kesilen tahsilat makbuzlarının ara kararda belirtilen miktarlarda düzenlendiği, hangi miktarda avans alındığının bir kısım dava dilekçesi arkasında toplu olarak gösterildiği, bunlardan resmi olarak harcanan miktarın belirtildiği, resmi olarak harcanan masraflar dışında kalan miktarların hak sahiplerine iade edildiğine dair herhangi bir kaydın bulunmadığı, ancak hak sahiplerinden hiç kimsenin avans artığını almak amacıyla müracaatının bulunmadığı, ilgililerin beyanlarında geçen masraf beyanları ile Yazı İşleri Müdürünce tutulan imzasız listedeki miktarların birbirini tutmadığı,

Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 18.12.2006 tarihli bilirkişi raporuna göre; Korkuteli Adliyesinde yazı işleri müdürü olarak görev yapan sanık …’ın aynı yerde kadastro hâkimi olarak görev yapan sanık …’nin … köyünde açılan kadastro davalarının seri bir şekilde yürütülmesi amacına yönelik olarak davacılardan dosya başına 30 TL avans alınması yönündeki talimatı doğrultusunda 383 adet dosyaya dair olarak toplam 11.705 TL avans aldığı ve bu avansları davacı adı ve alınan para miktarı bilgilerine yer vererek 22 sayfadan oluşan bir çizelgeye eklediği, ayrıca almış olduğu avansın 10.013 TL’sini dava dilekçelerinin arkasına topluca kaydettiği, alınan bu avanslarla ilgili olarak davacılara bilgi verildiği, sanığın almış olduğu avansların bir kısmını pul gideri olarak tebligatlarda kullandığı, bir kısmını fotokopi çekiminde kullandığı, bir kısmı ile kartuş aldığı, mübaşir İsmail’e 25 TL yol parası verdiği, ayrıca belgesini henüz almadığı masraflar olduğunu ileri sürdüğü, yine 170 adet dava dosyasının karara bağlanıp avans iadelerinin yapılması istenmesine karşın Cumhuriyet Başsavcılığınca konulan tedbir sebebiyle davacılara herhangi bir iade yapılmadığı, 09.06.2003 tarihi itibarıyla yapılan kasa sayımında emanet para ve harç parası hariç kasada 600 TL ve 720 Amerikan Doları mevcut olduğunun tespit edildiği, bu paranın da TL karşılığının 1.624 TL olduğu, bu tutardan eksik çıkan 239 TL’nin çıkarılmasıyla kasadaki mevcut paranın 1.385 TL, banka mevcudunun ise 8.460 TL olduğu, buna göre masraflar çıktıktan sonra iade edilmesi gereken avans miktarının 9.845 TL olduğu, sanığın savunmasında belirttiği gibi Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğünün 14.01.2003 tarih ve 3 No.lu Genel Tebliği uyarınca kasada tutulması gereken 2.250 TL’lik tutarın üzerinde kalan paranın Amerikan Dolarına çevrilerek 6.000 Amerikan Doları olarak Akbank’taki vadesiz özel hesaba yatırıldığı, bu paranın TL karşılığının 09.06.2003 tarihi itibarıyla 8.460 TL olduğu, bu konuyla ilgili beyan, savunma ve belgeler dikkate alındığında, sanık …’ın tahsil ettiği bu paraları mal edinme gibi bir amacının olmadığı kanaatine varılması sebebiyle irtikap suçunun oluşmadığı, ancak tahsil edilen tutarlar için 3402 Sayılı Kanun ve Yönetmelik hükümlerine uygun olarak işlem yapılmaması ve düzensiz çalışılması sebebiyle sanığın görevini ihmal ettiği sonucuna varılması gerektiği, bununla beraber bir zarar olduğunun kanıtlanamadığı,

Anılan bilirkişi raporunda yalnızca sanık … ile ilgili değerlendirmelere yer verilmesi sebebiyle dosyanın aynı bilirkişi heyetine tekrar tevdi edilmesi sonucu düzenlenen 14.09.2007 tarihli rapora göre; sanıklar …, …, …. ve … ile ilgili iddiaların beyanlara dayandığı, beyan ve savunmalara göre sanıklar tarafından işlenen bir suçun bulunmadığı, kişi ve kamu zararının oluşmadığı, bununla birlikte beyanların takdirinin mahkemeye ait olduğu,

Anlaşılmıştır.

Şikâyetçi …; Korkuteli Kadastro Mahkemesine dava açmak için gerekli masrafı bizzat kendisinin yatırmadığını, 60 TL civarında bir parayı yatırması için…’a verdiğini, Cevat’ın söylediğine göre yatırılan para karşılığında makbuz verilmediğini, duruşma gününe dair tebligatı posta yoluyla aldığını, keşif yapılan dosyanın karara bağlanıp bağlanmadığını bilmediğini, dosya numarasını hatırlayamadığını, 2003/191 veya 192 olabileceğini, gereğinden fazla para alınmış olması hâlinde şikâyetçi olduğunu,

Şikâyetçi …; açtığı dava sebebiyle masraf olarak 52 TL para yatırdığını ve makbuzun dosya içerisinde olduğunun söylendiğini, miktarı bilmediğini, kendisine posta yoluyla tebligat yapıldığını, dosyasının karara bağlanmadığını, verdiği paranın amacı haricinde kullanılmış olması durumunda şikâyetçi olduğunu, açılmış iki davası olduğunu, bunlardan birinin 2003/353 esasına kayıtlı olduğunu, anılan davalardan birini avukat vasıtasıyla, diğerini ise kendisinin açtığını, kendi açtığı dosyanın esas numarasını bilmediğini, ancak bu davada Yazı İşleri Müdürü sanığa para ödediğini, avukatı vasıtasıyla açtığı dava için 52,50 TL’lik ödeme yaptığını, tebligatların posta yoluyla yapıldığını,

Şikâyetçi …; … köyünde haricen arsa satın aldığını, arazinin satın aldığı kişi adına tespit görmesi üzerine Kadastro Mahkemesine dava açtığını, dilekçesini havale ettirdikten sonra odasına gittiği Yazı İşleri Müdürünün kendisinden mahkeme harcı ve dava masrafı adı altında 53 TL para istediğini, parayı ödemesine rağmen kendisine herhangi bir belge verilmediğini, yanındakilerle birlikte sebebini sorduğunda Müdürün makbuzları sonradan toplu olarak keseceklerini söylediğini, herhangi bir usulsüzlük yapılmış olması hâlinde şikâyetçi olduğunu,

Şikâyetçi …; dava masrafı olarak toplam 52 TL para yatırdığını, ancak kendisine verilen makbuzun yaklaşık 15 TL’lik olduğunu, dosya numarasını hatırlamadığını, davanın henüz sonuçlanmadığını, kendisinden fazla para alınmış olması hâlinde şikâyetçi olduğunu,

Şikâyetçi …; … köyünden arsa satın aldığını, kadastro çalışmalarının ardından Korkuteli Kadastro Mahkemesine dava açtığını, Yazı İşleri Müdürünün dava harcı ve mahkeme masrafları adı altında kendisinden 52 TL civarında para aldığını ve karşılığında 15 TL civarında makbuz kestiğini, keşif masrafı olarak da ayrıca 250 TL yatırdığını, davasının sonuçlanıp sonuçlanmadığını bilmediğini, tapusunu henüz almadığını, tebligatları posta yoluyla aldığını,

Şikâyetçi …; … köyünde bulunan taşınmazlar ile ilgili olarak Korkuteli Kadastro Mahkemesine açtığı dava sebebiyle harç ve masraf olarak hatırladığı kadarıyla 45-46 TL’yi Yazı İşleri Müdürlüğünde şu an hatırlayamadığı bir görevliye ödediklerini, para ödediği kişinin sanık hâkim … olmadığını, ödemiş olduğu para karşılığında kendisine yalnızca 15-16 TL’lik makbuz verildiğini, ayrıca keşif gideri olarak 250 TL yatırdığını hatırladığını, dava açtığı sırada kendisinden alınan paranın iade edilmediğini, usulsüz bir para alınmış olması hâlinde şikâyetçi olduğunu,

Şikâyetçi … ile mağdurlar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve …; … köyünden haricen arsa satın aldıklarını, kadastro çalışmaları sırasında arsalarının satıcı adına tespit görmesi sebebiyle Korkuteli Kadastro Mahkemesine dava açtıklarını, Yazı İşleri Müdürünün dava harcı ve mahkeme masrafları adı altında kendilerinden 52 TL civarında para aldığını ve karşılığında 15,76 TL makbuz kestiğini,

Mağdur …; açtığı davaya karşılık 52 TL para yatırmasına karşın kendisine 17,50 TL’lik makbuz verildiğini, daha sonra kendisine herhangi bir ödemede bulunulmadığını, tebligatı kalemde aldığını,

Mağdur …; … köyünde haricen arsa satın aldığını, kadastro çalışmaları sırasında arsanın adı geçen kişi adına tespit görmesi sebebiyle Ramazan Özkan isimli arkadaşı vasıtasıyla Korkuteli Kadastro Mahkemesine dava açtığını, Yazı İşleri Müdürünün dava harcı ve mahkeme masrafları adı altında arkadaşından 50 TL civarında para aldığını, verdiği paranın ne kadarının kullanıldığını bilmediğini, mahkemece kendisine geri ödeme yapılmadığını, kendilerine kalemde tebligat yapıldığını,

Mağdur …; … köyünde Ali Çöl’den haricen arsa satın aldığını, kadastro çalışmaları sırasında arsanın adı geçen kişi adına tespit görmesi sebebiyle Korkuteli Kadastro Mahkemesine dava açtığını, Yazı İşleri Müdürünün dava harcı ve mahkeme masrafları adı altında kendisinden 52 TL civarında para aldığını, parayı verdiğinde Yazı İşleri Müdürü sanığın makbuzu kesip dosyaya bırakacağını söylediğini, bu sebeple makbuz suretini almadığını, verdiği paranın ne kadarının kullanıldığını bilmediğini, mahkemece kendisine geri ödeme yapılmadığını, keşif masrafı olarak da ayrıca 250 TL yatırdığını,

Mağdur …; … köyünde arsa satın aldığını, köydeki kadastro çalışmaları sebebiyle kendisine Kadastro Mahkemesine harç yatırması gerektiğinin söylenmesi üzerine adliyeye giderek Yazı İşleri Müdürüne 52 TL verdiğini, ancak karşılığında makbuz almadığını, Yazı İşleri Müdürünün, hâlihazırda makbuz kalmadığını ve sonradan gelip alabileceğini söylediğini,

Mağdur …; dava masrafı olarak yatırdığı paranın bir kısmı için makbuz kesildiğini, kalan miktarın masraflarda kullanılacağının kendisine bildirildiğini, Korkuteli Kadastro Mahkemesine açtığı davanın sonuçlandığını ve 23 Temmuz 2003 tarihinde 34487 sicil numaralı hâkim tarafından fazla yatırılan paranın masraf düşüldükten sonra iadesine karar verildiğini, bu kararın kendisine tebliğ edildiğini, tapusunu aldıktan sonra iade işlemlerinin yapılacağını,

Mağdur …; dava masrafı olarak yatırmış olduğu paranın tamamı yerine 15,76 TL’lik makbuz verildiğini, açtığı davanın sonuçlandığını, ancak masraf olarak yatırdığı paranın iade edilmediğini, tebligatı posta yoluyla aldığını,

Mağdur …; açmış olduğu davalara dair dava masrafı olarak 105 TL yatırdığını, iki dava açtığı için iki adet 15,76 TL’lik makbuz kesildiğini, 2003/316 esasına kayıtlı davasının sonuçlandığını, tebligatın posta yoluyla yapıldığını,

Mağdur …; Korkuteli Kadastro Mahkemesine açtığı dava için kendisinden dava masrafı olarak 53 TL istendiğini, anılan miktarı ödemesi üzerine kendisine 17 TL’lik makbuz verildiğini, tebligatın posta yoluyla yapıldığını,

Mağdur …; kendisi ve eşi …. adına … köyünden üç parsel satın aldığını, ancak parsellerin satın aldıkları kişiler adına tespit görmesi üzerine Kadastro Mahkemesine dava açtığını, odasına gittiği Yazı İşleri Müdürünün mahkeme harç ve masrafları adı altında toplam üç dosya için kendisinden 140 TL aldığını, paraların belirtilen amaçla kullanılıp kullanılmadığını bilmediğini,

Mağdur …; … köyünde haricen aldığı arsanın sonradan satıcı adına tespit görmesi üzerine Kadastro Mahkemesine dava açtığını, odasına gittiği Yazı İşleri Müdürünün mahkeme harç ve masrafları adı altında toplam üç dosya için kendisinden yaklaşık 50 TL aldığını, paraların belirtilen amaçla kullanılıp kullanılmadığını bilmediğini,

Mağdur …; … köyünde haricen aldığı arsanın sonradan satıcı adına tespit görmesi üzerine Kadastro Mahkemesine dava açtığını, dilekçesinin havale ettirdikten sonra odasına gittiği Yazı İşleri Müdürünün, mahkeme masrafı olduğunu söyleyerek kendisinden 52 TL aldığını,

Mağdur …; … köyünde Ali Çöl isimli şahıstan haricen aldığı arsanın sonradan satıcı adına tespit görmesi üzerine Kadastro Mahkemesine dava açtığını, dava işlemlerini kendisi adına babası olan ….’nın yürüttüğünü, öğrendiği kadarıyla Yazı İşleri Müdürünün babasından, mahkeme harç ve masrafı olduğunu söyleyerek 52,75 TL aldığını, ancak karşılığında makbuz vermediğini, paraların belirtilen amaçla kullanılıp kullanılmadığını bilmediğini,

Mağdur …; Korkuteli Kadastro Mahkemesine açtığı dava için kendisinden 52,50 TL istendiğini, anılan miktarı ödemesi üzerine kendisine 15,76 TL’lik makbuz verildiğini, ayrıca 8 TL’lik posta pulu verdiğini, yine keşif zamanında 250 TL yatırdığını, bunlar haricinde para yatırmadığını, fazla yatırılan miktarın iadesi hususunda kararda bir şerh bulunmadığını, tebligatın posta yoluyla yapıldığını,

Mağdur …; Korkuteli Kadastro Mahkemesine dava açmak için ödediği paranın bir kısmı için makbuz kesildiğini, ancak makbuzda yazan miktarı ve dosya numarasını hatırlayamadığını, dosyasının karara bağlandığını, tebligatın posta yoluyla yapıldığını,

Mağdur …; Kadastro Mahkemesine açtığı dava ile ilgili tüm işlemlerin… isimli öğretmen arkadaşı tarafından yapıldığını, arkadaşına yaklaşık 50 TL verdiğini, ancak arkadaşının kendisine makbuz verip vermediğini hatırlamadığını, davasının sonuçlandığını, tebligatların posta yoluyla yapıldığını,

Mağdur …; dava işlemleri ile kendisi adına eşinin ilgilendiğini, eşinin söylediği kadarıyla yaklaşık 52 TL yatırıldığını, makbuz verilip verilmediğini bilmediğini, dosya numarasının 2003/242 olduğunu, tebligatın posta yoluyla yapıldığını,

Mağdur …; … köyünde haricen arsa satın aldığını, kadastro çalışmaları sırasında arsanın adı geçen kişi adına tespit görmesi sebebiyle Korkuteli Kadastro Mahkemesine dava açtığını, Yazı İşleri Müdürünün dava harcı ve mahkeme masrafları adı altında kendisinden yaklaşık 52 TL aldığını ve yaklaşık 17 TL’lik bir makbuz kesildiğini, arta kalan miktar için makbuz kesilmediğini, 2003/241 esasına kayıtlı davasının sonuçlandığını, tebligatın posta yoluyla yapıldığını,

Mağdur …; İsmail Demir vekili sıfatıyla dava açtığını, davaya dair tebligatı posta yoluyla aldığını, davanın sonuçlandığını, ancak henüz kesinleşmediğini, birleşen dosyalar sebebiyle fazla ödenen masrafın iade edilip edilmediğini bilmediğini, dosya numarasını hatırlayamadığını,

Mağdur …; Korkuteli Kadastro Mahkemesine açtığı dava sebebiyle Yazı İşleri Müdürü sanığa yaklaşık 55 TL verdiğini, aldığı makbuzun üzerinde yazan miktarı hatırlamadığını, makbuzun ödediği miktarın tamamı için mi yoksa bir kısmı için mi kesildiğini bilmediğini, tebligatın posta yoluyla yapıldığını,

Mağdur …; müvekkilleri adına, esas numaraları 2003/248 ile başlayıp 2003/263 ile biten 16 dosyaya vekil sıfatıyla iştirak ettiğini, her dosya için 52 TL’lik ödeme yaptığını, her dosya için ayrı ayrı 17,20 TL’lik makbuz kesildiğini, masraf iadesi istemediğini, kararlara dair tebligatları elden aldığını,

Mağdur …; açtığı davaya karşılık kendisinden masraf olarak 53 TL istendiğini, buna karşın herhangi bir belge verilmediğini ve makbuzların toplu olarak kesilerek dosyaya konulacağının söylendiğini, bu sebeple hangi miktarda makbuz kesildiğini bilmediğini, açtığı davanın henüz sonuçlanmadığını, dosya numarasını hatırlamadığını, duruşma gününün kendisine posta yoluyla bildirildiğini,

Mağdur …; Korkuteli Kadastro Mahkemesine açtığı dava sebebiyle masraf olarak 52 TL, keşif aşamasında ise 250 TL yatırdığını, hatırladığı kadarıyla kendisine 250 TL’lik makbuz kesildiğini, ancak yatırdığı 52 TL için makbuz kesilmediğini, davaya dair işlemleri yeğeni olan Mustafa Şanlı’nın takip ettiğini,

Mağdur …; Korkuteli Kadastro mahkemesinde beş ayrı dava açtığını, davalısı … olan yerlerin toplamda 12-15 dönüm arasında olduğunu, dava masrafı olarak avukatı olan ….’a 300 TL verdiğini, tebligatları posta yoluyla aldığını, davalarının henüz sonuçlanmadığını, avukat ….’ın, kendisine “10 dönümlük kısmı bize verirsen senin davalarını pürüzsüz halledeceğiz”, tanık Ali Kırgöz’ün ise sanık …’ı kastederek “Müdür 10 dönüm yer istiyor, eğer 10 dönüm yer verirsen 80 dönüm arazinin hepsini pürüzsüz senin adına tapu vereceklermiş” dediğini, Korkuteli’nde, bir kısmını köy senediyle aldığı bir kısmı ise babasından kalan 70 dekarlık arazisi olduğunu, dava açtığı 12-15 dönüm arasındaki yerlerin 70 dönümden ayrı olduğunu, 70 dekarlık arazinin kadastro tespiti sırasında adına tescil edildiğini ve bu işleme itiraz eden olmadığı için dava açmasına gerek kalmadığını, adına tescil eden arazilerden 28 dönümlük bölüm için tapu aldığını, bir kısım yerler için ise Maliye Hazinesinin itirazda bulunduğunu, tanık Ali’nin kendisinden 10 dönüm yer istendiğine dair beyanı sebebiyle Yazı İşleri Müdürü sanık …’le görüşmediğini, para istemesi hâlinde sanık …’in bu talebi doğrudan kendisine yönelteceğini,

Mağdur …; Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğu ifadenin doğru olduğunu, dosyaların karara bağlandığını, ancak kararların kesinleşmeyip tebliğe çıkmadığını, açmış olduğu davaların masraflarına dair zabıtlara şerh konulmadığını sonradan öğrendiğini, tebligatları avukat ….’ın yazıhanesinden aldığını,

Mağdur …; Korkuteli Kadastro Mahkemesi’nin 2003/319 esas sayılı dosyasında davacı Nur Özen’in vekili olduğunu, davayı kendisinin açmadığını, duyduğu kadarıyla müvekkilinin 55 TL ödediğini, alınan paraların harcanıp harcanmadığını bilmediğini,

Mağdur …; … köyünde Ayşe Yılmaz’dan haricen arsa satın aldığını, kadastro çalışmalarının ardından Korkuteli Kadastro Mahkemesine dava açtığını, Yazı İşleri Müdürünün mahkeme harcı adı altında kendisinden yaklaşık 50 TL aldığını ve karşılığında 15,76 TL makbuz kestiğini,

Mağdur …; yaklaşık 7 yıl önce … köyünden haricen arsa satın aldığını, kadastro çalışmalarının ardından Korkuteli Kadastro Mahkemesine dava açtığını, Yazı İşleri Müdürünün dava harcı ve mahkeme masrafları adı altında kendisinden 52,50 TL aldığını, bu ödeme karşılığında kendisine makbuz verilmediğini, makbuz istediğinde Yazı İşleri Müdürünün konuyu geçiştirdiğini, kayıt için geldiğinde de kalemdeki görevlilerin kendisinden 0,60 TL para aldıklarını, gerçek masrafların ne kadar tuttuğunu bilmediğini, dosyasının esas numarasının 2003/114 olduğunu,

Mağdur …; … köyünden haricen satın aldığı arsanın satıcı üzerine yazıldığını öğrenince Korkuteli Kadastro Mahkemesine dava açmaya karar verdiğini, dava dilekçesini bitişik taşınmazda kooperatif arsası sahibi olan Cevat isimli kişiyle gönderdiğini, harç ve masraf olarak istenen yaklaşık 50 TL’yi de adı geçene verdiğini, bunun dışında bir bilgisinin bulunmadığını,

Mağdur …; … köyünde bulunan taşınmazı ile ilgili olarak Korkuteli Kadastro Mahkemesinde açtığı dava sebebiyle Yazı İşleri Müdürü sanık …’e 120 TL verdiğini, harç ve masraf adı altında alınan bu parayla ilgili olarak kendisine makbuz verilmediğini, mahkeme hâkiminin talimatı doğrultusunda ödediği miktardan ilgili masraflar düşüldükten sonra bakiyenin ilerde iade edileceğine dair kendisine bir şey söylenmediğini, taşınmazına dair keşif yapılıp yapılmadığını bilmediğini, ancak bu yerle ilgili verilen kararın kesinleştiğini ve tapusunu aldığını, dosyada ne kadar masraf yapıldığını bilmediğini,

Mağdur …; Yazı İşleri Müdürünün harç ve masraf adı altında her dosya için kendisinden 52 TL aldığını, mahkeme hâkiminin talimatı doğrultusunda ödediği miktardan ilgili masraflar düşüldükten sonra bakiyenin ilerde iade edileceğine dair kendisine bir şey söylenmediğini, dava açtığı taşınmazların keşfi sırasında ise daha önce harç ve masraf olarak yatırdığı paraların bakiyesinin iade edileceğinin söylendiğini, keşif ücreti olarak 300 TL yatırdığını, dava açtığı sırada her bir parsel için kendisinden alınan 52 TL karşılığında 15,75 ya da 17,50 TL’lik makbuzlar verildiğini,

Mağdur …; tam olarak hatırlayamamakla birlikte masraf olarak kendisinden 52 ya da 56 TL alındığını, kendisine, tebligat giderlerinin de söz konusu miktara dâhil olduğunun söylendiğini, alınan para karşılığında yaklaşık 15 TL’lik makbuz verildiğini, ayrıca ödemede bulunulmadığını, söz konusu giderler kendisinden alındığında davanın henüz sonuçlanmamış olduğunu,

Mağdur …; tam olarak hatırlayamamakla birlikte yaklaşık iki yıl önce … köyünde yapılan kadastro faaliyetleri sonucunda yapılan tespite itiraz etmek amacıyla Korkuteli Kadastro Mahkemesinde iki dava açtığını, bu davaları kendisinin takip ettiğini, ismini hatırlamadığı görevlinin harç ve masraf olarak para yatırması gerektiğini ve yargılama sonucunda fazla olarak alınan paranın iade edileceğini söylediğini, iki dava dosyası için toplam 50 TL yatırdığını, yaklaşık 3-5 ay kadar önce mahkeme kalemine uğradığında zabıt katibi olarak görev yapan ….’ın kendisine davaların sonuçlandığını ve fazla olarak yatırdığı harç ve masrafın bakiyesini geri alması gerektiğini söylediğini, ancak işleri olduğu için parayı almaya gitmediğini, Korkuteli Kadastro Mahkemesinde yapılan ilk duruşmadan çıktıktan sonra mahkeme kapısında bekleyen mübaşir ve polisin Cumhuriyet savcısına uğraması gerektiği konusunda kendisini uyardıklarını, Cumhuriyet savcısının “Bir takım şeylerden kuşkulanıyoruz, yardımcı olur musunuz?” demesi üzerine nedenini bilmediği bir şekilde farklı ifade verdiğini, mahkemeye verdiği ifadesinin doğru olduğunu, açtığı iki dava için masraf ve harç olarak yaklaşık 50 TL’yi bakiyenin ileride kendisine ödeneceği düşüncesiyle yatırdığını, hangi miktarda harcama yapılacağının belli olmaması ve bakiyenin iade edileceğinin söylenmesi sebebiyle yatırmış olduğu para karşılığında kendisine makbuz verilmediğini, keşif bedeli olarak her dosya için 250 TL para yatırdığını ve buna dair makbuz aldığını,

Mağdur … Altıntaş; Korkuteli Kadastro Mahkemesinde açtığı dava sebebiyle harç ve masraf olarak yaklaşık 50-60 TL ödediğini, bu ödeme karşılığında kendisine makbuz verilip verilmediğini hatırlamadığını, yargılama sırasında tapuyu almak amacıyla 250 TL daha ücret yatırdığını, harç ve masraf olarak yatırdığı paranın bakiyesinin ödeneceğine dair kendisine beyanda bulunulup bulunulmadığını hatırlamadığını, bakiyenin de ödenmediğini,

Mağdur …; kendisiyle birlikte toplam beş kişi tarafından … köyünde yapılan kadastro tespitine itiraz edilip dava açıldığını, harç yatırmak için mahkeme kalemine gittiklerinde kendilerinden kişi başı 15 TL yatırmalarının istendiğini, toplam 75 TL’yi kendisinin yatırdığını, yazı işleri müdürü olarak görev yapan sanık …’in masraf ve harçlardan geriye kalan miktarın kendilerine iade edileceğini söylediğini, yatırılan paranın tamamı için değil 35 veya 50 TL’lik kısım için makbuz kesildiğini, dosyanın ikinci duruşmasından çıktıklarında adliyede görevli bekçi veya polisin ifade vermek üzere kendisini Cumhuriyet savcısına yönlendirdiklerini, ifade sırasında Cumhuriyet savcısının ödenen paranın şahsi işler için kullanıldığını ima ederek “Oh oh şu kadarı devlete bu kadarı cebe, nerede böyle bir uygulama?” dediğini, görevi gereği şehir dışındaki şantiyelerde bulunduğu için yargılamanın devamını takip edemediğini, bu sebeple alınan 75 TL’nin iade edilip edilmediğini bilmediğini,

Mağdur …; … köyünde bulunan adına kayıtlı taşınmazları satmış olmasına rağmen kadastro çalışmaları sırasında anılan yerlerin kendi adına tespit görmesi sebebiyle arazileri sattığı kişilere bu konuda Kadastro Mahkemesine dava açmaları gerektiğini söylediğini, dava dilekçelerini kendisinin yazarak ilgililere imzalattığını, davalı olmasına rağmen avukat olduğu için davacılar adına işlemleri kendisinin takip ettiğini, kadastro mahkemesine dava açmak için dilekçeleri götürdüğünde Yazı İşleri Müdürü olan sanık …’in dava masrafı olarak tam olarak hatırlayamadığı bir miktarı yatırmasını istediğini, istenen paranın fazla olduğunu söylemesi üzerine sanık …’in, mahkeme hâkiminin tensiple birlikte bazı müzekkereler yazılacak olması sebebiyle tüm masrafları tensip aşamasında bitirmek istediğini söylediğini, bu sebeple fazla para aldıklarını, fazladan alınan paraların daha sonra iade edileceğini ifade ettiğini, konuya dair görüştüğü mahkeme hâkiminin, yargılamanın tensiple birlikte hızlı yürümesi açısından paranın avans olarak alınması ve liste tutulması konusunda Yazı İşleri Müdürüne kendisinin talimat verdiğini, isteyenin fazla miktar vermeyebileceğini beyan ettiğini, kendisinin de yargılamanın hızlandırılması açısından Yazı İşleri Müdürüne hatırlayamadığı miktarda bir para ödediğini, kendisine alınması gereken harç miktarı ile aynı tutarda makbuz verildiğini, yargılama sürerken koridorların kapatıldığını ve Cumhuriyet savcısı tarafından ifadelerine başvurulduğunu, şikâyetçi sıfatıyla ifadesini verdiği sırada Cumhuriyet savcısına “Böyle seri çalışan, güler yüzlü, devamlı kapısı açık bir hâkimin önünü kesmeyin, hızını kesmeyin, eğer kalem müdürünün, Yazı İşleri Müdürünün bir suçu varsa soruşturmayı hızlı bir şekilde yürütün, ancak soruşturmayı hâkimle ilişkilendirmeyin, bunlar yargıyı yaralar, yargı mensubu olarak ben de bu işlere üzülürüm, bu işlerin tamiri zordur” şeklinde beyanda bulunduğunu, yine Korkuteli Belediye Başkanı ile yapmış oldukları sohbet esnasında Belediye Başkanının “Hâkim ile başkâtip paraları zimmetine geçirmiş” şeklinde sözler söylemesi üzerine “Böyle bir olay yok, hâkim bey davayı hızlı yürütmek için tensiple birlikte bir miktar fazla para almış olabilir, siz hukukçu olmadığınız için bilmezsiniz, yasada hâkimin davayı hızlı yürütmesi için her türlü tedbiri alacağına dair hüküm vardır, hâkim dürüst ve çalışkan, bu şekilde bir düşünce ve intibaınız yanlıştır” şeklinde cevap verdiğini, konuyu kimden duyduğunu sorduğu Belediye Başkanının “Cumhuriyet Başsavcısı Hakan Bey’den duydum” dediğini, sanıkların kadastro mahkemesinde dava açacak şahısları bazı avukatlara yönlendirdiklerine dair bir duyumunun olmadığını, böyle bir yönlendirme olsaydı avukat olarak kendisine de ulaşılmış olacağını, her ne kadar ödediği paranın tamamı için makbuz verilmese de Yazı İşleri Müdürünün alınan para miktarını listeye yazdığını söylediğini,

Mağdur …; sanıklara son soruşturma kararında isnat olunan olaylar hakkında bilgi sahibi olmadığını, Korkuteli Kadastro Mahkemesi’nin 2003/188-199-200-201 ve 202 esas sayılı davaları vekil olarak kendisinin açtığını, üçüncü kişinin taraf olduğu dosyaları davacılar vekili olarak topluca açtığını, sanık …’in davaların harcını aldığını, pul götürmedikleri için pul karşılığı ve yapılacak yazışmalarla ilgili masrafları da ödediğini, vermiş olduğu her makbuzun üzerine kendisinde kalan fazla paranın miktarını yazdığını, buna dair makbuz suretlerini müfettişlere verdiğini, yine sanık …’in kendisinden almış olduğu paraları ayrı bir listeye de kaydederek “Hangi dosyadan ne kadar para aldığımı yazıyorum” şeklinde beyanda bulunduğunu, 2003/198-199 ve 200 esas sayılı davaların keşfine bizzat katıldığını, taşınmazların başına tek tek gidildiğini, zabıtların taşınmazların başında tanzim edildiğini, kendi katıldığı keşiflerin usulüne uygun şekilde icra edildiğini, birleştirilen 2004/510 esas sayılı dosya bakımından şikâyetinin bulunmadığını,

Tanık …; Korkuteli Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığını, doktor Hasan Karataş’ın bir gün kendisini arayarak kadastro mahkemesinde annesinin davalı olduğu bir dosya bulunduğunu, çalıştığı polikliniğe gelen hâkim olan sanığın kendisinden adliyeye uğramasını istediğini, adliyeye gittiğinde hâkim olan sanığın “Anneniz bu davayı kabul etsin, biz size sorunsuz bir yerden toprak veririz, zaten orada Hazine yeri var” dediğini, bu duruma çok kızdığını söyleyerek şikayet etmek istediğini kendisine bildirdiğini, bu olaylardan kuşku duyması üzerine soruşturma başlattığını, bu kapsamda ifadelerine başvurduğu tüm davacıların; dava açıldığı sırada kendilerinden yaklaşık 52,50 TL toplandığını, makbuzda ise yaklaşık 15-17 TL yazdığını, bakiyenin tebligat ve müzekkere masrafı olarak açıklandığını, incelediği bir kısım dosya ile duyum ve tespitlerine göre tebligat ve müzekkerelerin elden yapıldığını öğrenince sanık …’i gözaltına aldırdığını, adı geçen sanığın gözlem altında bulunduğu sırada adliyede görevli polis memuru Metin Bilici vasıtasıyla avukat olan inceleme dışı sanık …’e haber göndererek Akbank’ta bulunan döviz hesabının TL’ye çevrilmesini istediğini, bunun üzerine aynı zamanda Akbank vekili olan inceleme dışı sanık … aracılığıyla hesaptaki 6.000 Amerikan Dolarının TL’ye çevrildiğini, sanık …’in 10.06.2003 tarihli ifadesi sırasında; bütün işlemleri hâkim olan sanığın talimatıyla yaptığını, kasada bulunan fazlalığın Akbank’taki paranın devamı olduğunu, gülerek “Bu parayı kadastro mahkemesi hesabına yatırmış olsaydım, şimdi bulamazdınız” dediğini, sanık …’i ikna suretiyle irtikap suçundan tutuklamaya sevk ettiğini, tutuklanan bu sanığın itiraz üzerine sanık … tarafından serbest bırakıldığını,

Tanık…; Korkuteli Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığını, keşiflerin devam ettiği bir gün sanık …’ın odasına gelerek “Ben buradaki kadastrocuların raporlarını beğenmiyorum, onun için bilirkişileri Antalya’dan seçip getirttim, bu sebeple kadastrocular Hazine vekilini dolduruşa getirip ortada bir şey varmış gibi laf çıkartıyorlar” dediğini,

Tanık ….; Korkuteli adliyesinde hâkim olarak görev yaptığını, ikna suretiyle irtikap suçlamasıyla sorguya sevk edilen sanık …’in sorgusunu kendisinin yaptığını, adı geçen sanığın ifadesinde; hâkim olan sanığın talimatı doğrultusunda harç dışındaki tebligat ve müzekkere masraflarını davacılardan tahsil ettiğini, dosya başına 50 TL tahsil ettiğini ve iş yoğunluğu sebebiyle harç dâhil bu giderleri dilekçe arkasına işlemediğini, miktar fazla olduğu için paranın tümünü kasada tutamayacağını, emanet hesabına yatırmanın aklına gelmediğini söylediğini, tutuklama kararı üzerine ağlamaya başlayan sanık …’in bu sırada “Paraları kadastro hesabına yatırsaydım hesapta hiç para kalmazdı” dediğini, bunu neden söylediğini sorması üzerine “Siz daha iyi bilirsiniz” şeklinde cevap verdiğini, sanık hâkim Abdullah’ı mı kastettiğini sorması üzerine kafasını salladığını, tuttuğu çizelgede 200 TL ve 20 TL’lik para miktarlarının karşısına “Hâkim bey” yazmasının sebebinin davacılardan avans şeklinde topladığı paralardan sanık hâkime ihtiyacı sebebiyle para verdiğini itiraf ettiğini, sanık …’i tutukladıktan sonra kendisine “Hâkim Abdullah Bey’e itiraz edersin o seni bırakır” demesi üzerine sanığın “Hâkim bey de olayın içerisinde, nasıl bakacak, yetkisi yok” şeklinde karşılık verdiğini, sanıkların çok samimi olduklarını,

Tanık… Elmalı Kadastro Müdürlüğüne bağlı olarak Korkuteli kadastro şefi sıfatıyla 2001 ve 2003 yılları arasında iki yıl görev yaptığını, kadastro müdürlüğü ile mahkemler arasında yazışmalar hakkında bilgi sahibi olduğunu, zira bu konuda aralarında bir anlaşmazlık olduğunu, kadastro mahkemesince kadastro tutanağı ve belgeler haricinde kendilerinden pafta örnekleri ve koordinat değerlerinin istendiğini, anılan hususların döner sermayeye tabi olup olmadığı konusunda bölge müdürlüğünden görüş istediklerini ve olumlu yanıt aldıklarını, arazilerin görülmesi için mühendis tarafından ölçeği büyük olan bir pafta örneğinin arşivden çıkartılarak verildiğini bildiğini, şimdiye kadar mahkemelerden böyle bir talep almadıklarını, bunun dışında bilgisi olmadığını, kardeşi olan avukat …. tarafından Finike’den talimat yoluyla kadastro tespitine itiraz için süresi içinde dava açıldığını, ancak Yazı İşleri Müdürü sanık …’in eksik yatırıldığı belirtilen harcın tamamlanması için kendisinden para istendiğini, her dosya için 20 TL olmak üzere toplam 40 TL’yi Yazı İşleri Müdürüne verdiğini, duruşma gününü bildiren davetiye zarfını Yazı İşleri Müdürlüğünden alıp elden kardeşi Bayram’a verdiğini,

Tanık ….; soruşturma sırasında müfettişe eşlik ettiğini ve ifadelerine başvurulan şahısların anlatımları üzerine konuya vakıf olduğunu, daha öncesinden suçlamalarla ilgili bilgisi bulunmadığını, soruşturması evresinde banka yazışmalarının kendisi tarafından gerçekleştirildiğini, Akbanktan gelen yazı cevabında sanık … adına dolar hesabı açıldığına ve daha sonra bu hesabın TL’ye çevrildiğine yer verildiğini, alınan harçların fazla olduğu ve yalnızca bir kısmının belgeye yansıdığı hususlarının adliye görevlileri ve halk arasında konuşulduğunu duyduğunu,

Tanık ….; Korkuteli Kadastro Mahkemesinde zabıt kâtibi olarak görev yaptığını, para teklifleri ve taşınmaz talebi konularında bilgisi olmadığını, yapılan keşiflerde taşınmaz başına gitmediğini, mahkeme hâkimi, bilirkişiler ve taraflarca taşınmazların bulunduğu yere gidildiğini, keşiflerle ilgili yazım işlerinin ise bilgisayar bulunan okulda yapıldığını, heyetçe keşif mahalline gidilmemesi iddiasının gerçek olmadığını, sanık hâkiminin kendisine “Ben ne yapabilirim” şeklinde soru soran vatandaşlara, “Aynı şekilde aynı parsel hakkında davası var, Seha Hanımla, yani dosyanın avukatıyla görüşebilirsiniz” dediğini, ancak doğrudan avukat Seha Civelek’e gitmeleri konusunda tavsiyede bulunmadığını,

Tanık …k; iddianamede belirtilen suçlar konusunda görgüye dayalı bilgisinin olmadığını, bir takım işleri sebebiyle Yazı İşleri Müdürü sanık …’e uğradığını, bu sırada gelen vatandaşların para yatırdıklarını gördüğünü, sanık …’in talimatlar doğrultusunda keşif ve dava masrafı olarak vatandaşlardan aldığı paralara dair liste yaptığını söylediğini, müfettişler tarafından alınan ifadesinin son bölümünde geçen, dışarıda gördüğü şahısların “Adliyede işler iyi gidiyormuş, parayı veren işini hallediyormuş” şeklinde sözler söylediğini duymadığını, yine ifadesinde geçen Yazı İşleri Müdürü Mehmet ile Hâkim Abdullah bey arasında aşırı derecede samimiyet bulunduğu hususunun doğru olmadığını, aralarında normal bir amir memur ilişkisi olduğunu, söz konusu ifadesini ayrıntılı olarak okuyamadan imzaladığını,

Tanık …; keşif mahalline gittiğini, keşif mahallinde düzenlenen tutanağı imzaladığını, müfettişe verdiği ifadesinin de bu şekilde olduğunu, 52 TL’yi Yazı İşleri Müdürü sanık …’e verdiğini, ancak makbuz almadan çıktığını, makbuzun kendisinden sonra gelen arkadaşlarından biri tarafından getirildiğini,

Tanık Bilal Turgut Sütçüoğlu; … köyünde arsa alıp üzerine ev yaptığını, kadastro sırasında yapılan tespite itiraz ettiğine dair dilekçeyi kardeşi olan Süleyman Sütçüoğlu’na verdiğini, ancak kardeşi tarafından masraf olarak 52,50 TL’nin kendisi adına ödendiğini, karşılığında da 17,50 TL’lik bir makbuz aldığını, tebligatı posta yoluyla yapıldığını, kesilen makbuz tutarı haricinde kalan paranın masraflar düşüldükten sonra iade edileceği hususunun kardeşi tarafından kendisine söylendiğini,

Tanık … … köyünde arsa alıp üzerine ev yaptığını, kadastro sırasında yapılan tespite itiraz ettiğine dair dilekçeyi mahkemeye kendisinin sunduğunu, yaklaşık 50 TL’yi masraf olarak ödediğini, ödediği paranın bir kısmı için makbuz kesildiğini, masraftan arta kalan paranın da ileride iade edileceğinin kendisine söylendiğini,

Tanık … … köyünden arsa aldığını, kadastro çalışmaları sırasında yapılan tespite itiraz etmek amacıyla Korkuteli Kadastro Mahkemesine dilekçeyle başvurduğunu, hatırladığı kadarıyla masraf olarak 52 TL ödediğini, bunun karşılığında kendisine 15,76 TL’lik makbuz verildiğini, Yazı İşleri Müdürü sanık …’in paranın bir bölümünün mahkeme masrafı olarak harcanacağını geriye kalanın ise iade edileceğini kendisine söylediğini,

Tanık… … köyünden arsa aldığını, kadastro çalışmaları sırasında yapılan tespite itiraz etmek amacıyla Korkuteli Kadastro Mahkemesine dilekçeyle başvurduğunu, masraf olarak Yazı İşleri Müdürüne yaklaşık 50 TL ödediğini, bunun karşılığında kendisine 15 TL’lik makbuz verildiğini, alınan paranın pul parası olduğunun söylendiğini, artan paranın iade edileceğine dair kendisine bilgi verilmediğini, posta yoluyla yapılan tebligatı Antalya’da bulunduğu sırada aldığını, taşınmaz başında yapılan keşfe katıldığını,

Tanık …; … köyünden arsa aldığını, kadastro çalışmaları sırasında yapılan tespite itiraz etmek amacıyla Korkuteli Kadastro Mahkemesine başvurduğunu, masraf olarak hatırlamadığı bir miktarda para ödediğini, bunun karşılığında kendisine ödediği miktarın bir kısmı kadar makbuz verildiğini, “Geri kalanı ne olacak?” diye sorduğunda, mahkeme hâkiminin paranın masraf için alındığını, artan kısmın ise sonradan iade edileceğini söylemiş olabileceğini,

Tanık ……. köyünden aldığı arsa ile ilgili Korkuteli Kadastro Mahkemesine dava açtığını, masraf olarak Yazı İşleri Müdürüne 50 TL ödediğini, bu sırada yanında eşinin de bulunduğunu, harçla ilgili makbuzun dosyaya konulacağının ifade edildiğini, işleri yoğun olduğu için makbuz almadığını, tebligatı posta yoluyla aldığını, artan paranın iade edileceğine dair kendisine bilgi verilmediğini, eşine bu konuda herhangi bir açıklama yapılıp yapılmadığını bilmediğini, keşif ücreti olarak yaklaşık 150 TL yatırdığını,

Tanık …; … köyünden aldığı arsa ile ilgili Korkuteli Kadastro Mahkemesine kendisi ve kardeşi adına dava açtığını, masraf olarak Yazı İşleri Müdürüne ne kadar para ödediğini ve makbuz alıp almadığını hatırlamadığını, masraf olarak yatırdıkları paranın artması hâlinde artan kısmın kendilerine iade edileceğinin söylendiğini,

Tanık …; Korkuteli Belediye Başkanı olması sebebiyle adliyeyi sıklıkla ziyaret ettiğini, bu ziyaretleri sırasında yoğun bir kalabalık olduğunu fark ederek nedenini araştırdığında kadastro davaları sırasında parasal olayların yaşandığını, vatandaşların bu duruma itiraz etmek amacıyla toplandığını öğrendiğini, bu konuda kendisine yakınan kimsenin olmadığını,

Tanık …; Yazı İşleri Müdürü sanık …’in harç ve masraflar haricinde kendisinden para alıp bir çizelgeye işlediğini, bunu yaparken masraf olarak yatırdığı paranın artması hâlinde artan kısmın kendisine iade edileceğini söylediğini, keşiflerin usulüne uygun olarak icra edildiğini, keşif avansı olarak yatırdığı miktar kadar makbuz kesildiğini,

Tanık…; dava açarken yanında … ve ….’ın da bulunduğunu, üçü adına parayı ….’ın yatırdığını, kendisi adına ne kadar para yatırıldığını bilmediğini, parayı kendisi vermediği için makbuz kesilip kesilmediğinden haberdar olmadığını, tebligatın posta yoluyla yapıldığını,

Tanık …; dava açmak için gerekli masrafı kendisinin değil eniştesi olan …’ın yatırdığını,

Tanık….; TRT’de muhabir olarak görev yaptığını, Kadastro mahkemesinde dosyası olduğunu, Yazı İşleri Müdürüne yaklaşık 50 TL ödediğini ve bunun karşılığında kendisine yaklaşık 16 TL’lik makbuz verildiğini, paranın dosyanın harcamaları için alındığı ve artan kısmın iade edileceği hususunun kendisine açıkça söylendiğini, yaptığı ödemenin Yazı İşleri Müdürünce bir listeye kaydettiğini gördüğünü, davaya dair tebligatı elden aldığını,

Tanık ….n; yurt dışında ikamet eden müvekkili Mehmet Ağıllı’nın, kendisini telefonla arayarak Korkuteli ilçesi … köyündeki taşınmazıyla ilgili olarak dava açılması gerektiğini duyduğunu belirterek kendisinden hukuki yardım talebinde bulunduğunu, kabul etmesi üzerine yakınlarından birinin kendisine getirdiği örnek dilekçeyi bilgisayarında temize çekip Antalya’da görev yapan bir hâkime havale ettirip mahkemesine gönderdiğini, bunun haricinde olaya dair bir bilgisi bulunmadığını, Korkuteli Kadastro Mahkemesindeki dosya numarasını hatırlamadığını, duruşma günü ile ilgili tebligatın meslektaşı … tarafından kendisine iletildiğini, masrafların müvekkili tarafından yatırıldığını, kendisiyle görüştüğünde fazla para talebinde bulunulmadığını ve keşif masrafı dışında kendisinden bir ücret alınmadığını söylediğini,

Tanık …; sanıklara isnat olunan olaylar hakkında bilgisinin bulunmadığını, adalet müfettişlerine verdiği ifadenin doğru olduğunu, sanık hâkimin vatandaşlarla iç içe olduğuna, araya pek sınır koymadığına dair beyanın kendisine ait olduğunu, ancak bu beyanla hâkimin baktığı davaları kastetmediğini, yalnızca vatandaşları sevdiğini ifade etmek istediğini,

Tanık …; … köyünde bir arsası olduğunu, Korkuteli Kadastro Mahkemesi’nin 2003/101 esas sayılı dosyasında davacı olduğunu, avukatının … olduğunu, sanık …’i aynı yapı kooperatifine üye olmaları sebebiyle tanıdığını, kendisine bir arsayla ilgili olarak dava açacağını söyleyince sanığın, bir avukat aracılığıyla dava açmasının daha iyi olacağını belirttiğini ancak kendisine bir avukat ismi önermediği gibi kartvizit de vermediğini, müfettişe verdiği ifadede geçen bazı hususların doğru olmadığını, zira ifadesini alan müfettişin kendilerine yönlendirici nitelikte sorular sorduklarını, örneğin sorulardan birinin “… Bey ile Yazı İşleri Müdürünün kızı okulda arkadaş mıydı?” şeklinde olduğunu, …’ı vekil tayin etmesi konusunda kimsenin yönlendirmesi olmadığını, arsayı …’den aldığını, adı geçene aynı kişiyi vekil tayin etmesini kendisinin söylediğini,

Tanık… … köyünde bulunan mülkiyeti kendisine ait iki parseli … ve ….’a sattığını, adı geçenlerin tapularını alabilmek amacıyla dava açtıklarını, daha sonraki gelişmeler hakkında, özellikle dava masrafı ve harçlarla ilgili bilgisi olmadığını,

Tanık….; Korkuteli Kadastro Mahkemesinde beş dava açtıklarını, dosya numaralarını ve dava tarihlerini bilmediğini, dava dilekçelerini kime havale ettirdiğini hatırlamadığını, ancak havale ettirilen dilekçeleri Korkuteli’nde komşusu olan ve bu işleri takip eden …’na bıraktığını, hatırladığı kadarıyla beş dava için harç ve masraf olarak 250 TL ödediğini, davaların açılmasının ardından kendisine gelen tebligatların mahalle muhtarına bırakıldığını, Korkuteli’ndeki işlerini takip eden ve davaları ile ilgili kendilerine bilgi veren …’nun kendisini arayarak keşif yapılması için para yatırmaları gerektiğini söylediğini, bunun üzerine beş dava dosyası için keşif gideri olarak 1.250 TL’yi ….’a verdiğini, yine Korkuteli ilçesinde avukatlık yapan Seha Civelek Kaptan’a davalarını takip etmesi için vekâlet verdiğini, adı geçen avukatı vekil tayin etmeleri yönünde kimsenin kendisini yönlendirmediğini, ….’ın, yapmış oldukları bir telefon görüşmesinde bazı para olaylarının olduğunu söylediğini, bu hususta danıştığı Cumhuriyet savcısının kendisine telefonda söylenenleri doğrulayarak şikâyet dilekçesi vermesini istediğini, bunun üzerine konunun araştırılması amacıyla dilekçe verdiğini, daha sonra adalet müfettişlerinin kendisini telefonla arayarak ifade için çağırdıklarını, bunun üzerine Korkuteli’ne giderek müfettişlere ifade verdiğini, müfettişlerin yazdıkları ifadeyi kendisine imzalattıklarını, dava açmak için gerekli masrafı sanık …’e doğrudan vermediğini, adı geçenin de kendisinden para isteminde bulunmadığını, parayı verdiği ….’ın kendisine makbuz vermediğini, makbuz verildiyse kendisinde veya dosya içerisinde olabileceğini, müfettişlerin ifadesini baskı ile aldıklarını, zamanının yetersiz olduğu söylediği için bazı hususların ifade tutanağına yazılmadığını, davanın ilk duruşmasına katılmak amacıyla adliyeye gittiğinde sanık hâkimin duruşma sırasında kendisine ve vekiline masraf ve harç olarak alınan paranın bakiyesinin iade edileceğini söylediğini, bu beyanının müfettişler tarafından tutanağa geçirilmediğini, müfettişlerin “Şu sizden para aldı mı?” şeklinde yönlendirici sorular sorduklarını,

Tanık İsmet Yarar; avukat olan ….’in ablasının oğlu olduğunu, bütün işlemlerinin yeğeni ….. tarafından takip edildiğini, imza atmaları veya para ödemeleri gerektiğinde kendilerine haber verdiğini, yeğeni …..’nın, … köyünde kendisinden satın aldığı arsa ve ev ile ilgili sorun çıktığını ve dava açmaları gerektiğini söylemesi üzerine Korkuteli Kadastro Mahkemesinde dava açtıklarını, yeğeninin kendisini Korkuteli’ne çağırması üzerine adliyeye giderek birlikte duruşmaya girdiklerini, keşif gideri ile yargılama harç ve masrafı olarak ne kadar para yatırıldığını bilmediğini, ilk duruşma öncesindeki tebligatı elden aldığını, hatta ilk duruşma sırasında sanık hâkimin davalıyı kastederek “Zaten davayı kabul ediyor” şeklinde beyanda bulunduğunu,

Tanık ….; … köyünden iki arsa satın aldığını, bu taşınmazların kadastro tespitine dair ilan süresinin son gününde iki ayrı dava açtığını, kendisinden harç ve masraf adı altında toplam 105,25 TL alındığını, davayı açtığı gün ilan süresinin son günü olduğu için mahkeme kaleminin çok kalabalık olduğunu, parayı ismini bilmediği kalem müdürüne ödediğini, bu kişinin kendisine gösterilen sanık …’e benzediğini, ancak emin olamadığını, makbuz istemesi üzerine kalem çok kalabalık olduğu için makbuzun daha sonra dosya arasına konulacağının ve makbuzlar için daha sonradan müracaat etmesi gerektiğinin söylendiğini, köy muhtarlığına gelen tebligatı alarak duruşmaya gittiğini, keşif günü tayin edildiğini ve her dosya için 250 TL’yi keşif masrafı olarak yatırdığını, dava açarken sanık hâkimin alınan masrafların bakiyesini iade edeceklerini söylediğini, ancak daha sonra kendisine ödeme yapılmadığını, Korkuteli Kadastro Mahkemesindeki dosyalarının esas numaralarını 2003/132 ve 2003/134 olarak hatırladığını, soruşturma aşamasında ifadesinin alındığı sırada Cumhuriyet savcısının tebligatlarda pul olup olmadığını sorduğunu, muhtar tarafından verilen tebligatlar üzerinde pul olup olmadığı hususunun dikkatini çekmediğini, ancak kendisine gelen iki tane tebligatta pul olmadığı için diğer tebligatlarda da olmadığını tahmin ederek tebligatlarda pul olmadığı yönünde ifade verdiğini, karar kesinleştikten sonra karar harcı yatırmak amacıyla mahkeme kalemine gittiğinde daha önce yatırılan masraflardan kalan olması hâlinde ödeyeceği miktardan düşülmesi talebinde bulunduğunu, ancak soruşturmanın devam etmesi sebebiyle ödeme yapılamayacağının kendisine bildirildiğini,

Tanık ….; … köyü muhtarı olarak görev yaptığını, Korkuteli Kadastro Mahkemesine dava açmadığı için alınan harç ve masraflar konusunda bilgi sahibi olmadığını, müfettişlere ifade verileceği tarihte jandarmanın köy halkından 25-üçüncü kişiyi adliyeye götürdüğünü, ifadelerin alınması işleminin akşam saatlerine kadar devam ettiğini, kendi ismiyle 20.06.2003 tarihinde Adalet Bakanlığına hitaben yazılan dilekçedeki imzanın kendisine ait olmadığını, imza kendisine ait olsaydı üzerinde muhtarlık mührünün de bulunacağını,

Tanık ….; aile dostu olan avukat ….’den beş arkadaş olarak taşınmaz aldıklarını, ancak kadastro tespiti esnasında aldıkları arsanın …..’nın üzerine yazılması sebebiyle adı geçenin kendilerini uyararak dava açmaları gerektiğini söylediğini, bu konuda kendilerine yardımcı olarak davayı da kendi adlarına açtığını, bu sebeple harç ve masraf karşılığında kendisine bir miktar para verdiklerini, ne kadar para yatırıldığı konusunda bilgisi olmadığını, aile dostu olduğu için bu konuyu kendisine hiç sormadığını,

Tanık …..; teyzesinin eşi olan avukat ….’den beş arkadaş olarak taşınmaz aldıklarını, ancak kadastro tespiti esnasında aldıkları arsanın …..’nın üzerine yazılması sebebiyle adı geçenin kendilerini uyararak dava açmaları gerektiğini söylediğini, harç ve masrafların bu konuda kendisine yetki verdikleri ….. tarafından ödendiğini, duruşma gününe dair tebligatın da mahkeme kaleminde ….. tarafından kendisine verildiğini, diğer dört davacı ile birlikte duruşmaya girdiklerini, dosyanın keşfi sırasında hazır bulunmadığını, almış oldukları parsele müştereken artezyen kuyusu kazdırdıklarını, artezyen gideri, elektrik ve su giderleri ile mahkeme harçları olarak …..’ya tahminen 500-600 TL verdiğini,

Tanık …..; Adalet Bakanına hitaben kendi ismiyle yazılmış 25.08.2003 tarihli dilekçedeki imzanın kendisine ait olduğunu, içeriğinin doğru olduğunu, ancak yazıyı bir başkasına yazdırmış olabileceğini, kendilerine ifade verdiği sırada müfettişlerden birisinin cep telefonunun çaldığını, telefona cevap veren müfettişlerden birinin “Sayın Başsavcım soruşturma sizin isteğinize göre yürüyor” şeklinde beyanda bulunduğuna tanık olduğunu, müfettişe gelen bu telefondan sonra sanık hâkimin Korkuteli’nden tayininin çıkarılmaya çalışıldığı kanaatine vardığını, Korkuteli adliyesinin sanık hâkime karşı cephe aldığı kanaatinde olması sebebiyle Adalet Bakanına hitaben yazdığı dilekçede bu hususlara yer verdiğini,

Tanık …; mağdur sıfatıyla mahkemede daha önce vermiş olduğu ifadesini aynen tekrar ettiğini, dava açtığı sırada ödemiş olduğu 52 TL’ye dair kendisine makbuz verildiğini ve daha önce söylendiği şekilde yargılama sonunda fazla alınan paranın kendisine iadesine karar verildiğini, ancak paranın iade edilmediğini, bu hususa dair Korkuteli Adliyesine gidip kararı göstermesine rağmen ilgili görevlinin paranın ödenmeyeceğini söylediğini, fazla paraların şu anda ödenmeye başlandığını duyduğunu, tebligatların çoğunlukla posta yoluyla yapıldığını bildiğini, ancak her hafta Korkuteli’ne gidip geldiği için tebligatı mahkeme kaleminde elden aldığını, Korkuteli Adliyesindeki ilk duruşmaya katılarak beyanda bulunduğunu, duruşmadan çıktıktan sonra da polis nezaretinde Korkuteli Cumhuriyet Başsavcısının odasına götürüldüğünü, neden getirildiklerini sorduklarında polis memurlarının yalnızca savcının emri olduğunu, bir yere gidemeyeceklerini söylediklerini, ifade vermek için bir süre de beklediklerini, adalet müfettişlerinin kendilerine yönelik ifadelerinin yönlendirici nitelikte olduğunu, hatta tuttukları ifade tutanaklarını, kendisine ait beyanları içermemeleri sebebiyle iki kez imzalamak istemediğini, bunun üzerine müfettişlerce üçüncü kez tutanak tanzim edildiğini, kendisinin de bu tutanağı imzaladığını, müfettişler ifade alınırken bildiklerini sormaları yerine “Şöyle şöyle bir olay var, bu olayla ilgili beyanın nedir?” şeklinde soru cevap şeklinde ifadesini almaya çalıştıklarını, hatta rahatsız olduğu için müfettişlerin yönlendirici sorularından sıkıldığını kendilerine de söylediğini,

Tanık ….; 2003 yılı içerisinde Korkuteli Cumhuriyet savcısı olarak görev yaparken … köyündeki taşınmazlarla ilgili kadastro mahkemesine tespite itiraz davaları açıldığını, davacılardan bir kısmının o zamanki Cumhuriyet savcısı …’nin yanına gelerek Yazı İşleri Müdürü sanık …’in kendilerinden harç ve masraf adı altında yaklaşık 60 TL aldığını, bunun doğru olup olmadığını sormaları üzerine soruşturmanın başladığını, dosyada herhangi bir masraf bulunmamasına rağmen sanık …’in diğer davacılardan da harç ve masraf adı altında neredeyse aynı miktarda para aldığının tespit edilmesi üzerine adı geçenin gözaltına alınıp tutuklandığını, sonradan sanık …’in almış olduğu paraları kendi adına döviz olarak bankaya yatırdığının ortaya çıktığını, ifadesinde de sanık hâkimin talimatı ile artan kısım iade edilmek üzere herkesten bu miktarda parayı aldığını ve kendi adına bankaya yatırdığını kabul ettiğini, daha sonra asliye ceza mahkemesi hâkimi de olan sanık tarafından, dosyada kendi adı da geçmesine rağmen tahliye edildiğini, tahliye olduktan sonra mahkemece yapılan keşiflere bilirkişi olarak götürülüp götürülmediğini bilmediğini,

İnceleme dışı sanık …; Yazı İşleri Müdürü sanık …’in … köyüne dair kadastro tespit davalarını kartvizitler aracılığıyla kendisine yönlendirdiği hususunu kabul etmediğini, sanık …’le yaklaşık dört yıldır tanıştıkları için birbirlerine kartvizitlerini vermiş olabileceklerini ancak bunun davaların yönlendirilmesi amacıyla yapılmadığını, Korkuteli Kadastro Mahkemesine kadastro tespitine dair 400 civarında dava açıldığını, ancak bu davalardan yalnızca 13’ünde vekil sıfatının bulunduğunu, iddia edildiği şekilde bir yönlendirme olsaydı daha fazla dosyası olması gerekeceğini, eski müvekkili Mestan’dan davaların pürüzsüz halledilmesi vaadiyle taşınmaz istediği iddiasının da gerçek dışı olduğunu, bilirkişi raporu alınıncaya kadar adı geçenin dört veya beş dosyasında vekil sıfatıyla bulunduğunu, ancak ısrarlarına rağmen adı geçenin vekâlet ücretini ödemediğini ve kendisini azlettiğini, Mestan’ın adalet müfettişlerine verdiği ifadesinde 12 dönüm yeri olduğundan ve bunun 10 dönümünün istendiğinden bahsettiğini, bu durumun akıl ve mantığa aykırı olduğunu,

İnceleme dışı sanık …; önceden harç makbuzu kestirip sonradan dava açması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, aldığı bütün davalar ile ilgili dava dilekçelerini gününde hâkimine havale ettirdiğini ve harçlarını yatırıp davaları da süresinde açtığını, müdür, hâkim veya adliyedeki herhangi bir personelle çıkar ilişkisine girmediğini, kadastro mahkemesince yapılan keşiflerde mübaşirleri aracıyla götürdüğünü, bilgisayarını da yargılamanın hızlanması amacıyla kullanılmak üzere verdiğini, bu hususun diğer avukatlar ve personel tarafından menfaat birliği şeklinde algılandığını, sanık …’in kendisinden para talebinde bulunmadığını

Beyan etmişlerdir.

Sanık …; Korkuteli Kadastro Mahkemesine açılan davaların yargılamasının hızlı şekilde tamamlanması için hazırladığı tensip zaptının son maddesine Kadastro Kanununun 36. maddesine uygun olarak “Yargılama masraflarının dava açan taraflardan alınması” ibaresini eklediğini, Yazı İşleri Müdürü sanık …’e de masrafları tahsil etmesi, bu masrafların listesini tutması ve arta kalan miktarın yargılama sonunda iade edileceği hususunu ilgililere iletmesi hususlarında talimat verdiğini, amacının yargılamanın süratli bir şekilde sonuçlandırılması olduğunu, zabıt kâtibi ….’ı da gerekli diğer işlemleri yapması konusunda uyardığını, işlemleri tamamlanan dosyalara keşif günü verdiğini, keşiflerin usulüne uygun olarak icra ettiğini, arazi değerlerinin taşınmazların bulunduğu … köyünde aşırı şekilde artması sebebiyle bilirkişilerin seçiminde gerekli özeni gösterdiğini, daha ehil oluşları sebebiyle Antalya’dan seçtiğini, sanık …’i, daha önce mülk bilirkişisi olarak görev yapmış olması sebebiyle mülk bilirkişisi sıfatıyla keşiflere götürdüğünü, teknik bilirkişileri Korkuteli’nden seçmemesinin nedeninin ise tespit tutanaklarının daha önce esasen davanın pasif tarafı konumundaki bu bilirkişilerce hazırlanması olduğunu, zira anılan bilirkişilerin kendi imzalarını taşıyan tespit tutanaklarına aykırı görüş belirtemeyeceklerinin açık olduğunu, tespitlerin de Kadastro Kanunun 15. maddesindeki fiili duruma göre tespit yapılacağı hükmüne aykırı olarak yapıldığını, teknik bilirkişilerin buradaki amaçlarının, kadastro davalarında keşfe götürüleceklerini düşünerek gereğinden fazla dava açılmasını sağlamak olabileceğini, bu sebeple normalde açılması gereken dava sayısının 60-70 civarında olması gerekirken 400-500 olduğunu, keşifler yapılırken birçok ölçüm hatasına rastladıklarını, mahkemede verilen pafta ve krokilerin tapu dairesinde tutulan ve diğer kurumlara verilen kroki ve paftalarla çeliştiğini, üzerinde evler olmasına rağmen hiç tespiti yapılmamış taşınmazlar olduğunu, askı ilanında da bu taşınmazların başka parsellere ait olduğunu tespit ettiklerini, asıl paftaları istemelerinin nedeninin bu olduğunu, paftaları getirttikten sonra hataları giderecek şekilde özel aletli olarak taşınmazlarda ölçümler yaptırarak hataları giderdiğini, mahkeme Yazı İşleri Müdürü sanık … hakkında Korkuteli Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma yapıldığını, iki polis tarafından zorla götürüldüğünü, sanık …’in sicil amiri olmasına rağmen kendisine bu konuda bilgi verilmediğini, soruşturma sırasında Cumhuriyet savcısının yetkilerini aşarak yargılaması yapılmakta olan kadastro mahkemesinin dosyalarına kendisinden izin almaksızın el koyduğunu, yine adliyenin giriş ve çıkışlarını kapatarak duruşmaya gelen şahısları beyanda bulunmaya zorladığını, ifade sırasında “Yazı İşleri Müdürü, Hâkim paranızı yemiş, ne diyorsunuz?” şeklinde sorular yönelterek gelenleri yönlendirdiğini, yargılama sırasında tanık olarak ifadesine başvurulan….’nin de bu savunmasını doğruladığını, Cumhuriyet savcısının aleyhine ifade vermeye zorladığı şahısların yargılama sırasında kendisine gelerek bu durumdan rahatsızlık duyduklarını duruşma tutanaklarına geçirttiklerini, kendi araştırmalarına göre hakkındaki soruşturmanın kadastro müdürlüğü ve adliye çalışanları ile Hazine vekilinin dedikodularından kaynaklandığını, çünkü Hazine vekilinin, açtığı 50 civarındaki davanın keşiflerinden elde edeceği gelir ile 100.000 TL’ye yakın vekâlet ücretini, davaların ve keşiflerin gidişatına bakarak kaybetmekten korktuğunu, yine adliye mübaşirlerinden ….’ın davası açılan dosyaların keşifleri başlamadan kendisine gelerek araçları ve bilirkişileri hazırladığını, Korkuteli ve Antalya’ya yazılacak müzekkereleri elden götürebileceğini, pul paralarının asliye hukuk mahkemesinde kendilerine lazım olacağını söylediğini, bunun üzerine yaptığı araştırmada adı geçenin sistemli şekilde keşfe giden araç sürücülerinden ve bilirkişilerden cüzi miktarlarda da olsa paralar aldığını öğrendiğini, yine dosyalardaki tebligatların elden yapılarak her ay mahkeme kaleminde pul paylaşımı yapıldığını belirlediğini, soruşturmaya gelen müfettişlere de bu konuda bilgi verdiğini, anılan hususların müfettişlerce de tespit edilmesi üzerine ilgili mübaşir ve katipler hakkında Korkuteli Asliye Ceza Mahkemesine 2003/114 esas sayılı davanın açıldığını, Korkuteli Adliyesinde zabıt katipleri ve mübaşirlerin mülk bilirkişisi olarak keşiflere götürülmesi konusunda karar alındığını ve keşiflerde toplanan yolluklardan bir havuz yapıldığını, buna izin vermediği için tepki çektiğini, kendilerini TBMM’ye şikâyet ettiği için Antalya Cumhuriyet Başsavcısı ve Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanının sanık …’e husumet duyduklarını, Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca bu konuda yürütülen soruşturmanın bakanlık muhabere numarasının 2003/221 olduğunu tespit ettiğini, yine sanık …’in Antalya Komisyon Başkanı, Cumhuriyet Başsavcısı, Korkuteli Cumhuriyet Başsavcısı …ve eşi olan Hâkim …. hakkında Bakanlığa şikâyet dilekçesi gönderilmesi üzerine Isparta Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldığını ve numarasının 2003/1798 olduğunu, önce sanık … sonra kendisi hakkında başlatılan soruşturmanın bu şikâyetlerden bir ay sonra başlatılmış olduğunu, … köyünde oturan Mehmet Yılmaz tarafından Bakanlığa gönderilen bir dilekçede; ifade verirken müfettişe telefon geldiğini, müfettişin de “Sayın Başsavcım işler iyi gidiyor, sizler merak buyurmayın, istediğiniz gibi yoluna koyacağız” şeklinde beyanda bulunduğunun ve soruşturmaya sebep olan kişinin Antalya Cumhuriyet Başsavcısı olduğunun belirtildiğini, mahkemece tanık olarak ifadesine başvurulan … ve ….’in bu hususu doğruladığını, Antalya Komisyon Başkanı ve Cumhuriyet Başsavcısının Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanı ….ile Teftiş Kurulu Başkanı ….’ın yanında Korkuteli’deki olaylardan yanlı bir şekilde bahsederek müfettiş istediklerini, görevlendirilen müfettişin Cumhuriyet Başsavcısının resmi aracı ile Korkuteli’ne geldiğini, bu sebeplerle Antalya Cumhuriyet Başsavcısı ve Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanının, hakkında soruşturma başlatılmasına sebebiyet verdiklerini düşündüğünü, başlangıçta Yazı İşleri Müdürü hakkında yolsuzluk yaptığından bahisle başlatılan soruşturmanın arkasında kendisiyle ilgili şikâyetlerin bulunduğunu, soruşturma sırasında sanık …’in tutuklandığını, tutukluluğa yapılan itirazı Asliye Ceza Hâkimi sıfatıyla kendisinin incelediğini, tutuklama şartlarını yerinde bulmadığı için sanık …’in tahliyesine karar verdiğini, tahliye kararı vermesinin ardından Antalya Adli Yargı Komisyon Başkanı ve Cumhuriyet Başsavcısı hakkındaki şikâyet dilekçeleri kendisi tarafından gönderilmiş gibi soruşturmanın içerisine çekildiğini, 13.06.2003 tarihinde Antalya Komisyon Başkanlığı tarafından olaylarda adının geçtiği belirtilerek gereği için bakanlığa başvurulduğunu, bununla da yetinilmeyerek … köyü muhtarının ismini taşıyan sahte bir dilekçenin Bakanlığa gönderildiğini, görevlendirilen müfettişlerin taraflı bir şekilde teftişe başladıklarını, bu konudaki uyarısına rağmen müfettişlerin taraflı olarak teftişe devam etmeleri sebebiyle haklarında Adalet Bakanlığına şikâyet dilekçesi gönderdiğini, buna rağmen görevlendirilen müfettişlerin teftişten çekilmeyip yanlı olarak soruşturmaya devam ettiklerini, müfettişler tarafından tanzim olunan inceleme raporlarını kabul etmediğini, iddianamenin “1-a” bendinde sanık …’in, kendi talimatı doğrultusunda dava harcı ve masrafı adı altında dava açan şahıslardan gereğinden fazla para alıp bu paranın bir kısmını kendisine verdiğine dair iddianın gerçeği yansıtmadığını, Kadastro Mahkemesindeki davaların 30 günlük askı süresi içerisinde açılması gerektiğini, tarafların kendi iddialarını açıklamak zorunda olduklarını, hâkimin doğrudan araştırma yapma yetkisi bulunmadığını, Kadastro Kanununun 36, HUMK’nun 414 ve 423. maddeleri gereğince yargılama masraflarının dava açılırken peşin olarak ödenmesinin zorunlu olduğunu, bu ödemelerin de avans niteliği taşıdığını, Yazı İşleri Müdürüne bu konuda beyanda bulunmasının kanuni emir olduğunu, harç ve masrafların tahsil edilmesi, muhafaza altına alınmaları ve dava dosyası ile ilgili yapılacak harcamalarla ilgili çıkışların yapılması işlerinin Yazı İşleri Müdürünün görevi kapsamında olduğunu, tensiplerin yapıldığı tarihte bir müzekkerenin gidiş dönüş masrafının 3 TL olduğunu, her dosyada en az iki tebligat yapılması gerektiğini, bu hâlde dahi tebligat masrafının 6 TL, 10 müzekkere yazılması hâlinde ise masrafın 30 TL olacağını, dolayısıyla fazladan masraf alınması yönünde talimat vermesinin söz konusu olmadığını, masraf olarak toplanan paraların artmasının nedeninin bilgisi dışında mahkeme kalemi tarafından Elmalı Tapu Müdürlüğüne gidecek müzekkerelerin elden gönderilip yazı cevaplarının da elden getirtilmesi ve davaları sormaya gelen vatandaşlara tebligatların elden yapılması olduğunu, ancak sonuçlanan dosyalarda artan meblağın iadesi yönünde karar verdiğini, dava açıldığı sırada alınan paralar avans niteliğinde olduğu için muhafaza ve sorumluluğunun Yazı İşleri Müdürüne ait olduğunu, sanık …’in de tüm aşamalarda vermiş olduğu ifadelerde avans olarak alınan paraların bir kısmının kasa fazlası olarak elinde kaldığını, bir kısmını da bankaya yatırdığını beyan ettiğini, işlenmeyen bir suça iştirakinin mümkün olamayacağını, sanık …’ten günübirlik para aldığı hususunun doğru olduğunu, Korkuteli Adliyesinde görev yaptığı sırada Antalya’da oturduğu için üzerinde para taşımadığını, sanık … odasına geldiğinde önünde kredi kartları ile yaptığı harcamalara dair ekstre olduğunu, sanık …’in “Şayet kredi borcunu yatıracaksanız bunu bankaya göndereyim” dediğini, kendisinin de “Üzerimde fazla para yok, bu sebeple şu anda yatıramıyorum, birilerinden bulma imkânınız var mı, ödemenin son günü” dediğini, bunun üzerine sanık …’in borç olarak kendisine günübirlik para verdiğini, vermiş olduğu bu paranın kendi parası olduğunu düşünerek aldığını, avans parası olduğunu bilmediğini, aldığı parayı bir gün sonra sanık …’e geri verdiğini, bu savunmasının sanık …’in beyanı ile de doğrulandığını, sanık …’in açığa alındıktan sonra bilirkişi olarak keşiflere götürmesinin nedeninin açığa almaya dair adalet komisyonundan kendilerine resmi yazı yazılmaması olduğunu,

Sanık …; olay tarihlerinde Korkuteli Adliyesinde hem mahkeme hem de savcılık birimlerinde Yazı İşleri Müdürü olarak görev yaptığını, kadastro davalarının açılması sırasında yargılamanın hızlı yürütülmesi bakımından, aynı zamanda sicil amiri olan hâkim olan sanığın talimatı doğrultusunda dava açmak isteyen vatandaşlardan resmî harçlar haricinde 30 TL, bir kaç dosyada ise 90 TL’ye varan miktarlarda para tahsil ettiğini, tebligat, yazışma ve fotokopi masraflarının toplanan bu avanslardan karşılandığını, toplanan paralardan kasa limitinin üzerinde olan miktarı maaş almakta oldukları …. Şubesine yatırdığını, 2003 yılında kasa limitinin Maliye Bakanlığının ilgili genelgesi uyarınca 2.250 TL olduğunu, anılan miktarın üzerindeki kısmın bankaya yatırılması gerektiğini, harcanabilecek 2.250 TL’yi kasada muhafaza ettiğini, geriye kalan kısmı ise değer kaybetmemesi bakımından aynı bankaya döviz olarak yatırdığını, bu paraların toplanması sırasında kararla birlikte taraflara harcanmayan miktarın iade edileceği hususunun gerek sanık hâkim gerek kendisi tarafından ilgililere söylendiğini, emekli olduktan sonra mahkemece anılan paraların iadesine karar verildiğini, sanık hâkimin talimatı doğrultusunda topladığı paraları tanzim ettiği bir cetvele isim ve miktar olarak işlediğini, dava dilekçelerinin büyük bir kısmına da bu bilgileri yazdığını, kadastro mahkemesine bir hafta içinde 400 dava açıldığı için işleyemediği masraflar olabileceğini,

Savunmuşlardır.

İrtikap suçu, 765 Sayılı Türk Ceza Kanununun “Devlet İdaresi Aleyhinde İşlenen Cürümler” başlığını taşıyan Üçüncü Babının İkinci Faslında 209. maddede hüküm altına alınmış, maddenin birinci fıkrasında “icbar suretiyle irtikap”, ikinci fıkrasında “ikna suretiyle irtikap”, üçüncü fıkrasında ise, “hatadan yaralanmak suretiyle irtikap” eylemleri suç olarak düzenlenip yaptırıma bağlanmıştı.

Suç tarihinde yürülükte bulunan 765 Sayılı TCK’nun 209. maddesi;

“Memuriyet sıfatını veya görevini kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına haksız olarak para verilmesine veya sair menfaatler sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına, bir kimseyi icbar eden memura altı yıldan az olmamak üzere ağır hapis cezası verilir.

Yukarıdaki fıkrada yazılı cürüm, ikna suretiyle işlenirse faile dört yıldan altı yıla kadar ağır hapis cezası verilir.

Memur Kanunen almaması gereken bir şeyi diğerinin hatasından yararlanarak almış bulunursa iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir.” hükmünü içermekteydi.

Bu düzenlemeye göre irtikap suçunun, memurun bu sıfatını veya görevini kötüye kullanarak, kendisine veya başkasına haksız çıkar sağlaması veya bu yolda vaatte bulunulması için bir kimseyi icbar veya ikna etmesi ya da kanunen almaması gereken bir şeyi diğerinin hatasından yararlanmak suretiyle alması ile oluşacağı kabul edilmişti.

01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlığını taşıyan Dördüncü Kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı Birinci Bölümünde yer alan “İrtikap” başlıklı 250. maddesi ise;

“(1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) İkinci fıkrada tanımlanan suçun kişinin hatasından yararlanarak işlenmiş olması hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” şeklinde iken, 02.07.2012 tarihli ve 6352 Sayılı Kanun ile maddede değişiklik yapılarak, 1. fıkrasına “Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması halinde, icbarın varlığı kabul edilir” şeklindeki cümle eklenmiş, ayrıca maddeye “irtikap edilen menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumu göz önünde bulundurularak, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir” biçimindeki 4. fıkra ilave edilmiştir.

İrtikap suçu, kamu görevlisinin, kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak, kendisine veya başkasına yarar sağlamaya veya vaatte bulunmaya bir kimseyi icbar ya da ikna etmesi veya kanunen almaması gereken şeyi, muhatabının hatasından yararlanarak alması ile oluşmakta olup, uyuşmazlık konusu ile ilgili olarak ikna suretiyle irtikap suçunun incelenmesi gerekmektedir.

Türk Dil Kurumu Sözlüğünde, “Bir konuda birinin inanmasını sağlama, inandırma, kandırma” şeklinde tanımlanan ikna kavramı öğreti ve uygulamada ise; “kamu görevlisinin, görevinin sağladığı güveni suiistimal ederek hileli davranışlarla herhangi bir kimseyi kendisine veya başkasına haksız bir menfaat sağlama veya vaat etme gereğine inandırması” biçiminde açıklanmıştır.

İkna suretiyle irtikap suçuna dair madde gerekçesinde de “…İkna suretiyle irtikâp suçunun oluşabilmesi için; kamu görevlisinin, hileli davranışlarla bir kimseyi kendisine veya başkasına yarar sağlamaya veya bu yolda vaatte bulunmaya ikna etmesi gerekir.

İkna suretiyle irtikâp suçunu oluşturan hileli davranışların da kişinin yerine getirdiği kamu görevinin sağladığı güven kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesi gerekir.

İkna suretiyle irtikâp suçunu oluşturan hilenin icraî veya ihmali davranışla gerçekleştirilmesi mümkündür. Bu bakımdan, hatadan yararlanmak suretiyle irtikap, ikna suretiyle irtikap suçunun sadece bir işleniş şeklinden ibarettir. Maddenin üçüncü fıkrasına göre, bu durumda ikna suretiyle irtikap suçunun cezasında indirim yapılması gerekmektedir.” açıklamalarına yer verilmiştir.

İknanın varlığının kabulü için, mağdurun iradesinin etki altına alınmış olması gerekir. Bu itibarla sadece tavsiye, ikna sayılmaz. Mağdur, sözle veya yazıyla ya da her iki vasıtanın birlikte kullanılması suretiyle ikna edilebilir. (Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 16. Bası, Ankara 2017, s. 765 vd.)

Hileli davranışlarla ikna edilme ile anlatılmak istenen, mağdurun aslında sağlaması gerekmeyen bir yararın sağlanması gerektiğine inandırılmasıdır. Fail, mağduru ikna için çıkarın görev ve işlem gereği verilmesini ileri sürmekte, mağdur ise kamu görevlisinin istediği çıkarın kanun ve görev gereği verilmesi gerektiğine hileli davranışlarla inandırılmaktadır. Bu bakımdan, kamu görevlisi tarafından yapılan iş aslında kanuna uygundur, ancak bu iş için sağlanması gerekmeyen bir çıkar temin edilmektedir. (Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-R. Murat Önok, Teori ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Seçkin Yayınevi, 9. Bası, Ankara 2013, s. 867 vd.)

Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere ikna suretiyle irtikap icrai davranışla işlenebilen bir suçtur. Fiilin ihmali davranışla gerçekleştirilmesi ise hatadan yararlanma suretiyle irtikap suçunu oluşturacaktır.

İkna suretiyle irtikap suçunda yarar, failin aldatıcı nitelikteki davranışları sonucu elde edilmektedir. Bu anlamda mağdur, yararı sağlamak zorunda olmadığını bilmekle birlikte failin manevi baskısı sonucu bu yararı sağlamak zorunda kalmakta ise icbar suretiyle irtikap, buna karşılık sağladığı yararın haksız olduğunu bilmemekte ise ikna suretiyle irtikaptan söz edilir. Örneğin, mahkeme kalemine ilâm sureti almak için gelen vatandaşa gerçeğe aykırı olarak “Önce 150 TL ilâm harcı vermeniz gerekiyor” diyen kalem müdürünün eylemi, ikna suretiyle irtikap suçunu oluşturmaktadır. (Tezcan-Erdem-Önok, s. 868)

İkna suretiyle irtikap suçu, failin yaptığı hileli davranışlarla mağduru hataya sevk edip haksız yarar temin etmesi yönüyle dolandırıcılık suçuna benzemektedir. Ancak failin kamu görevlisi olması ve fiili görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle işlemesi bu suçu dolandırıcılıktan ayırmaktadır.(Artuk-Gökcen, s. 744)

Uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi için, “görevi kötüye kullanma suçu”, “kadastro davalarında yargılama giderleri”, “kadastro harcı ve tahakkuku” ile suç tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk ve Ticaret Mahkemelerinin Yazı İşleri Yönetmeliğinin “davanın açılma tarihi”, “temyiz tarihinin tespiti” ile “harç ve masraflar için avans olarak para yatırabileceği”ne dair hükümlerine değinilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.

Suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan 765 Sayılı TCK’nun 240. maddesinde düzenlenen “Görevi kötüye kullanma” suçu, ceza uygulamasında memur sayılan kimsenin, kanunda yazılı hallerden başka her ne şekilde olursa olsun, görevini kanunun gösterdiği usul ve esaslardan başka bir surette ifa etmesi veya kanunun koyduğu usul ve şekle uymadan yapması ile oluşur.

01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı TCK’nun 257. maddesinde düzenlenen “Görevi kötüye kullanma” suçu ise; 765 Sayılı Kanun’un 240. maddesinde düzenlenmiş olan “Görevde yetkiyi kötüye kullanma”, 230. maddesindeki “Görevi ihmal” ve 228. maddesinde yer alan “Görevde keyfi davranış” suçlarının karşılığını oluşturmaktadır.

5237 Sayılı TCK’nun görevi kötüye kullanma başlıklı 257. maddesinin birinci fıkrası; “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde iken, maddede 19.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6086 Sayılı Kanunla değişiklik yapılarak “kazanç” ibaresi “menfaat”, “bir yıldan üç yıla kadar” olan yaptırımı da “altı aydan iki yıla kadar” biçiminde değiştirilmiştir.

257. maddenin birinci fıkrasında düzenlenen “Görevi kötüye kullanma” suçu; kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu davranışı sebebiyle kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına sebebiyet verilmesi ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması ile oluşur. Bu suçun oluşabilmesi için norma aykırı davranış yeterli olmamakta, norma aykırı hareketin yanında, bu davranış sebebiyle kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması da gerekmektedir.

Görüldüğü gibi 765 Sayılı TCK’nun 240. maddesindeki görevde yetkiyi kötüye kullanma suçu, memur sayılan kişinin kasten görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ile oluşurken; 5237 Sayılı Kanun’un 257. maddesinde düzenlenmiş olan görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, kamu görevlisinin kasten görevinin gereklerine aykırı davranmasının yanında, bu davranış sebebiyle kişilerin mağduriyetinin, kamunun zararının ya da kişilere sağlanmış haksız bir menfaatin bulunması gerekmektedir.

Öte yandan, suç tarihinde yürürlükte bulunan 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 36. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları;

“Taraflardan her biri dava harcını, dinlenmesini talep ettiği tanık ve bilirkişi ücretini ve diğer yargılama giderlerini karşılamak zorundadır. Davacı hakim tarafından belirlenecek süre içinde gerekli giderleri mahkeme veznesine yatırmadığı takdirde, onunla ilgili delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılır. Bu Kanun gereğince resen yapılması gereken soruşturma ve tebligat işlemleri için zaruri giderler, ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere bütçeye konulan ödenekten karşılanır.

Kadastro hakimi, dava harcı, yargılama giderlerinin tespit ve hesaplanmasında ilgili taşınmaz mala ait son beyan dönemi emlak vergisi değerini esas alır.” “Taraflardan her biri dava harcını, dinlenmesini talep ettiği tanık ve bilirkişi ücretini ve diğer yargılama giderlerini karşılamak zorundadır. Davacı hakim tarafından belirlenecek süre içinde gerekli giderleri mahkeme veznesine yatırmadığı takdirde, onunla ilgili delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılır. Bu Kanun gereğince resen yapılması gereken soruşturma ve tebligat işlemleri için zaruri giderler, ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere bütçeye konulan ödenekten karşılanır.

Kadastro hakimi, dava harcı, yargılama giderlerinin tespit ve hesaplanmasında ilgili taşınmaz mala ait son beyan dönemi emlak vergisi değerini esas alır”,

Suç tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk ve Ticaret Mahkemelerinin Yazı İşleri Yönetmeliğinin 18. maddesi;

“Dava dilekçeleri, yetkili ve görevli hâkimler veya bunların bulunmaması halinde mahkeme yazı işleri müdürü tarafından, dilekçe üzerine başvuru tarihi yazılarak doğrudan kaleme verilir.

Harca tabi olmayan davalara ait dilekçeler, esas, muhabere ya da tevzi defterlerine kaydedilir.

Harca tabi olan davalarda dilekçenin kaleme verilmesi üzerine, gerekli harç tahakkuk ettirilerek ilgilisinden tahsil edilir ve ondan sonra esas, muhabere ya da tevzi defterine kaydedilir. Harcın Maliyece tahsili gerektiği hallerde ilgilisine tahakkuk belgesi verilerek, harcın tahsil edildiğine dair belgenin yazı işleri müdürüne ibraz edilmesi üzerine yukarda sözü edilen defterlere kayıt işlemi yapılır.

Vezne teşkilatı bulunan yerlerde dava dilekçesinin kabulüyle harcın yatırılmasında yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.

Dava dilekçesinin esas veya muhabere ya da tevzi defterine kayıt tarihi davanın açıldığı tarihtir.

Dava dilekçesinin esas, muhabere ya da tevzi defterine kaydedilmesi üzerine ilgilisine kayıt gün ve sayısını gösterir ücretsiz bir alındı belgesi verilir. Alındı belgesinin verildiği tarih dava dilekçesine de kaydedilir.

Temyiz dilekçesi, verildiği mahkeme temyiz defterine kaydolunur ve temyiz edene bir alındı belgesi verilir. Temyiz isteği, harca tabi değilse dilekçenin temyiz defterine kaydedildiği, harca tabi ise yatırıldığı tarihte yapılmış sayılır. Alındı belgesinin verildiği tarih temyiz dilekçesine de yazılır”,

Anılan Yönetmeliğin 35. maddesi ise;

“Kolaylık olmak için taraflar dilerse o dava dolayısıyle ödemeleri icap edecek harç ve masraflara karşılık olmak üzere peşin bir miktar para yatırabilirler.

Bu şekilde para yatırılmak istenilirse yazıcı tutanağa (Mahkemenin tarafıma yükleyeceği harç ve masrafları ödemek üzere …kuruş yatıracağım ve müracaatım olmadan harç ve masraflar bu paradan ödenerek muamelelerin yapılmasını isterim) cümlesini yazarak müracaat sahibinin altına imzasını alır ve yazı bilmediği takdirde sol elinin baş parmağını bastırır.

Paranın miktarını, yatıracak olan kimse serbestçe tayin eder.

Bir dava dolayısıyle bu şekilde para yatırılırsa tutanağın başına ve dosyanın kapağına tutanak yazıcısı tarafından (harç ve masraflar için avans olarak …kuruş yatırıldı) ibaresi yazılır.

Avans olarak yatırılmış olan para bitinceye kadar mahkemece verilen kararlar mucibince muktazi muameleleri yaptırmak için iş sahibinin müracaatına lüzum kalmadan zapta çıkan yazıcı doğrudan ara kararı uyarınca yapılması gereken muamele için sarfı muktazi harç ve masrafları vezneden veya Kalem Şefi veya Muavininden alarak muameleyi yapar.

Bu işi tutanak yazıcısı, kararın verilmesinden iki gün içinde yapmakla mükelleftir. Bu nevi yatırılacak paralar deftere emanet olarak kayıt olunur”

Şeklinde düzenlenmiştir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Korkuteli Adliyesinde yazı işleri müdürü olarak görev yapan sanık …’in, aynı adliyede hâkim olarak görev yapan sanık …’ın talimatı doğrultunda Korkuteli Kadastro Mahkemesine dava açan şahıslardan dava harcı ve masrafı adı altında gereğinden fazla para alıp bu paranın bir kısmını sanık …’a verdiği, kalanını ise dövize çevirip, bankadaki şahsi hesabına yatırarak bilirkişi raporlarında belirtildiği üzere toplam 9.845 TL’yi mal edindiği hususunda bir uyuşmazlık bulunmayan olayda; sanık …’ın, sanık …’nin talimatı ile kadastro mahkemesine dava açmak isteyen şahıslardan, ödemeleri gereken miktarı fazla olarak bildirmek suretiyle dava masrafı adı altında para tahsil ettiğine dair ikrarda bulunması, bu ikrarın sanık …’ın savunması ile doğrulanması, sanık …’in; tamamını kayıtlara işlemediği bu paralar karşılığında ya hiç makbuz kesmemesi ya da tahsil ettiği miktarın çok altında makbuz kesmesi, paraların önemli bir kısmını …. Şubesinde kendi adına açtığı döviz hesabına yatırıp, gözaltında bulunduğu sırada TL’ye çevirtmesi, Korkuteli Adliyesinde görev yapan tanıklar …., …., …., …., …., …. ve ….’in sanıklar arasında aşırı derecede samimiyet bulunduğuna dair beyanları, sanık …’in sorgu sırasında sanık …’ı kastederek tahsil ettiği paraları emanet hesabına yatırması hâlinde hesapta para kalmayacağını söylediğine dair tanıklar …. ve ….’in anlatımları, fazladan tahsil edilen paraların iadesine dair kararların, sanıklar hakkında müfettiş incelemesi başladıktan sonra verilmesi, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 14.07.2006 tarihli bilirkişi raporunda, ilgililerin beyanlarında geçen masraf beyanları ile sanık … tarafından toplanan paralara dair tutulan imzasız listedeki miktarların birbirini tutmadığının belirtilmesi, söz konusu çizelgede sanık …’a da para verileceğine dair ibarelere yer verilmesi, sanık …’ın irtikap suçu sebebiyle tutuklanan sanık …’i itiraz üzerine Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi sıfatıyla serbest bırakması, resmi olarak harcanan masraflar dışında kalan miktarların hak sahiplerine iade edildiğine dair herhangi bir kaydın bulunmaması ve Korkuteli Adliyesinin iş hacmi birlikte değerlendirildiğinde; sanık …’ın, sicil amiri olduğu sanık …’in gerçekleştirdiği eylemlerden haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olacağı cihetle sanık …’in, görevi sebebiyle kendisine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla kendisine ve sanık …’a yarar sağlamak suretiyle irtikap suçunu işlediği, bilgisi ve talimatı doğrultunda gerçekleştirilen bu eylemler sebebiyle de sanık …’ın, sanık …’in eylemlerinden TCK’nun 38. maddesi kapsamında azmettiren olarak sorumlu tutulması gerektiği kabul edilmelidir.

Bu itibarla, sanıkların eylemlerinin ikna suretiyle irtikap suçunu oluşturduğuna dair Özel Daire onama kararı isabetli olup, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Ulaşılan bu sonuç karşısında ikinci uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1-) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2-) Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.05.2018 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.