YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 19.12.2018 Esas: 2016/10116 Karar: 2018/9215

İnançlı İşlem – Tapu İptal Ve Tescil – Yazılı Delil – Alacak – İfa Olanağı – Zamanaşımı

Özet:

Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. İnançlı işlemin varlığını kanıtlayacak nitelikte bir yazılı belge ya da yazılı delil başlangıcı ibraz edemediği gibi dava dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanmadığından inançlı işlem iddiasını ispatlayamamıştır. Borçlar Kanunu’nun 128. maddesi uyarınca zamanaşımı alacağın muaccel olduğu tarihte başlar. Bu süre, mahkemece kabul edildiğinin aksine sözleşmenin yapıldığı tarih değil, alacağın muaccel hale geldiği tarihtir. Şahsi hak sahibi davacı, karşı tarafın ferağ talebinin reddini bildirmediği, başka bir deyişle ferağ umudunu taşıdığı sürece zamanaşımı işlemeye başlamaz. Davacı ifa olanağından umudunu davanın açıldığı tarihte yitirmiş olacağından zamanaşımının geçirildiğinin kabulüne olanak yoktur. 

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı tarafından, davalı aleyhine 03.04.2015 gününde verilen dilekçe ile inançlı işlemden kaynaklı tapu iptali ve tescil veya tazminat, itirazın iptali talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın usulden reddine dair verilen 09.12.2015 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil veya tazminat ve icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davacı 16/07/1996 tarihinde … Başkanlığı ile imzaladığı sözleşme ile davalı kızı adına daire satın alıp onun adına tescil ettirdiğini, daha sonra ihtiyacı olduğundan daireyi satmasını talep ettiğini ancak davalının yanaşmadığını, bunun üzerine daire için ödediği 74.820,22TL’nin tahsili amacıyla … … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, davalının takibe itiraz ederek durdurduğunu, … İli … İlçesi 208 ada 9 parsel BO … Kat … No:…’te davalı adına olan tapunun iptali ile adına tesciline aksi takdirde tarafınca ödenen 74.820,22TL’nin davalıdan tahsilini ve bu alacak nedeni ile … 2. İcra Müdürlüğünün 2015/2927 Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın kaldırılarak takibin devamını, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, dava konusu taşınmazın müvekkili adına tescilli olduğunu, taşınmaza ait taksit ve geri ödemeleri davacının babasına ödediğini, davacının alacak isteminin zamanaşımına uğradığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece davacının tapu iptali ve tescil talebinin hukuki yarar yokluğundan reddine, itirazın iptali talebinin takibe konu alacağının zamanaşımına uğraması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Hükmü davacı temyiz etmiştir.

İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.

İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.

İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.

İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.

Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.

Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 E. 2015/2838 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır.)

Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı, kızının malik olduğu dava konusu taşınmazı ileride kendisine devredilmesi amacıyla bedelini ödeyerek satın aldığını, davalının ise bu hususu bilmesine rağmen tapuyu devretmeye yanaşmadığını ileri sürerek inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuş; ancak inançlı işlemin varlığını kanıtlayacak nitelikte bir yazılı belge ya da yazılı delil başlangıcı ibraz edemediği gibi dava dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanmadığından inançlı işlem iddiasını ispatlayamamıştır.

Bu durumda mahkemece, ispatlanamayan davanın esastan reddine karar verilmesi gerekirken hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Davacının ikinci kademedeki alacak istemi yönünden ise; gerçekten, Borçlar Kanunu’nun 128. maddesi uyarınca zamanaşımı alacağın muaccel olduğu tarihte başlar. Bu süre, mahkemece kabul edildiğinin aksine sözleşmenin yapıldığı tarih değil, alacağın muaccel hale geldiği tarihtir. Şahsi hak sahibi davacı, karşı tarafın ferağ talebinin reddini bildirmediği, başka bir deyişle ferağ umudunu taşıdığı sürece zamanaşımı işlemeye başlamaz. Davacı ifa olanağından umudunu davanın açıldığı tarihte yitirmiş olacağından zamanaşımının geçirildiğinin kabulüne olanak yoktur.

Bu durumda mahkemece davacının alacak istemine yönelik çekişmenin esası hakkında tarafların göstermiş oldukları deliller toplanıp, davacı tarafından sunulan daire ödemesine ilişkin makbuz bedelleri bilirkişiye hesaplattırılıp, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.12.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.