YARGITAY 16. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 22.12.2017 Esas: 2015/13094 Karar: 2017/9287

Kadastro Tespitinden Önce Hissedarlar Arasında Zeminde Taksim Edilerek Kullanılan İmarsız Taşınmaz Fiili Duruma Göre Tespit/Tescil Edilmelidir.

Özet:

Davacı; irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazın bir bölümü hakkında tapu iptali ve adına tescil talebinde bulunmuştur. Dava, kadastrodan önceki haklara dayalı olarak açılmıştır. 3402 SK’nun 15. maddesi uyarınca, kadastro tespitinden önce hissedarlar arasında zeminde taksim edilerek kullanılan imarsız taşınmaz fiili durumuna göre tespit/tescil edilmelidir. Kadastro tespitinden evvel zeminde taraflar arasında taksim edilmek suretiyle kullanılma hususu göz önünde bulundurulmadan yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu,

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

Kadastro sonucu … Mahallesi çalışma alanında bulunan 387 ada 7 parsel sayılı 5.476,94 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davacı ve davalı murisi Selahattin adına tespit ve tescil edildikten sonra, 26.09.2012 tarihinde satış suretiyle davalı … adına tapuda kayden intikal ettirilmiştir.

Davacı …, irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, taşınmazın bir bölümü hakkında tapu iptali ve adına tescili istemiyle dava açmıştır.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, kadastrodan önceki haklara dayanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu’na 09.02.2007 tarihinde 5578 Sayılı Yasa’nın 2. maddesi ile bölünemez büyüklük kavramının eklendiği, bu tarihten önce çekişmeli kısmın, tarafların babası tarafından paylaştırdığının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan değerlendirme ve varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemiştir.

Dosya kapsamından; kadastro tespitinden evvel tarafların babası Selahattin tarafından çekişmeli taşınmazın davacı ve davalıya bağışlama suretiyle verilerek zilyetliğinin devredildiği, tarafların aralarında paylaşarak sınır belirledikleri ve kadastro tespitine kadar da kullandıkları anlaşılmaktadır.

3402 Sayılı Yasa’nın 15/son fıkrasında; “Kadastrodan önce hissedarlar veya mirasçılar arasında ayırma veya birleştirme suretiyle taksime konu edilmiş ve sınırları doğal veya yapay işaret ya da tesislerle belirlenmiş taşınmaz malların, imar plânı bulunmayan yerlerde zeminde fiilen oluşmuş sınırlarına göre tespiti yapılır.” hususu düzenlenmiştir.

Hal böyle olunca; kadastro tespitinden evvel zeminde taraflar arasında taksim edilmek suretiyle davacı tarafından kullanıldığı anlaşılan ve 08.04.2015 tarihli fen bilirkişi raporunda (7-A) harfi ile gösterilen 2.485,42 metrekarelik taşınmaz bölümünün davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 22.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.