YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 12.03.2019 Esas: 2018/13790 Karar: 2019/2561

Katkı Payı, Değer Artış Ve Katılma Alacağı – Borcun Ayın Olarak Ödenmesi

Özet:

Mal rejimi sona erdiğinde eşlerin ya da mirasçılarının tasfiye davası sonucunda katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı hakları doğar. Kural olarak, eşlerden birine ait mal varlığında, diğer tarafın mülkiyet veya başka ayni hak talebi söz konusu olamaz. Mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe ya da mirasçılarına tanınan hak ayni olmayıp, şahsi alacak hakkıdır (07.10.1953 tarihli ve 8/7 sayılı YİBK, 4721 sayılı TMK mad. 227/1, 231 ve 236/1). TMK’nin 239/1. fıkrasında; “katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir…” denilmektedir. 226/3.maddede ise “Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler” hükmüne yer verilmiştir. Anılan kanuni düzenlemelerden de anlaşılacağı gibi, borcun ayın olarak ödenmesi borçlu eşe tanınmış bir haktır. Başka bir anlatımla, tasfiye alacaklısı ayrık durumlar hariç ayni hak isteğinde bulunamaz, ancak borçlu eş isterse, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava sonuçlanıncaya kadar borcunu ayın olarak ödemeyi kabul edebilir. 

DAVA TÜRÜ : Katkı Payı, Değer Artış Ve Katılma Alacağı 

MAHKEMESİ : … 4. Aile Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş olup, Mahkeme hükmünü davalı-karşı davacı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiş, bu kez de hükmün duruşmalı yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davalı-karşı davacı … vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 12.03.2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı-karşı davacı vekili Avukat … ve karşı taraftan davacı-karşı davalı vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi gereği düşünüldü:

K A R A R 

Davacı-karşı davalı … vekili, evlilik birliği içinde davalı erkek adına edinilen taşınmazlar yönünden mal rejiminin tasfiyesini ve fazlaya dair haklarını saklı tutarak tespit edilecek alacağın faiziyle birlikte tahsilini talep etmiş, harca esas değer 1.000,00 TL olarak bildirilmiş, karşı davanın reddi savunulmuştur. Harcını yatırmak suretiyle sundukları 03.04.2017 tarihli dilekçeyle talep miktarı 1.885.312,00 TL’ye yükseltilmiştir.

Davalı-karşı davacı … vekili, evlilik birliği içinde bedelinin tamamı karşı davacı tarafından ödenerek satın alınıp ısrar üzerine karşı davalı kadın adına tescil edilen ve daha sonra gizlice satılan bir adet taşınmaz yönünden, fazlaya dair haklarını saklı tutarak 1.000,00 TL alacağın faiziyle birlikte tahsilini talep etmiş, asıl davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, asıl davanın kabulüne ve hesaplanan 1.910.139,00 TL katılma alacağından taleple bağlı kalınarak 1.885.312,00 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren başlayacak yasal faizi ile birlikte davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, karşı dava yönünden davaya konu taşınmazın davalı-karşı davacının davacı-karşı davalıya yapmış olduğu bağış neticesinde edinildiği ve kişisel mal niteliğinde olduğu kanaatine varıldığından, karşı davanın reddine dair karar verilmiş olup, davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusu bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddedilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davalı-karşı davacı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1.Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, asıl dava yönünden takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, Yargıtay ve Daire’nin yerleşik uygulaması gereği evlilik birliğinin ömür boyu süreceği inancının hakim olduğu düşüncesiyle, ortak yaşamı ve geleceği güvence altına almak amacıyla, beraberlikten doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak, örf ve adete uygun olarak eşlerin birlikte yatırım yapmaları bağış olarak değerlendirilemeyeceğine, ağır yükümlülük getiren kazandırmanın bağış olarak değerlendirilmesi için, bağış amacını taşıyan davranış ve iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde olması gerektiğine göre, somut olayda karşı davaya konu edilen ve üçüncü kişiden satın alınan taşınmazın, kadın adına tescil edilmesi işleminin bağış olarak değerlendirilmesi hatalı olmuş ise de dosya kapsamından evlilik birliği içinde edinilen bu taşınmazın boşanma davasından yaklaşık altı sene evvel üçüncü şahsa tapuda devredildiği ve mal rejimi sona erdiğinde mevcut olmadığı, tasfiyede dikkate alınma imkanı da bulunmadığı anlaşıldığından, karşı davanın reddine dair karar sonucu itibariyle doğru bulunduğunda, davalı-karşı davacı vekilinin karşı dava yönünden tüm, asıl dava yönünden aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Davalı-karşı davacı vekilinin asıl dava yönünden diğer temyiz itirazlarına gelince;

Mal rejimi sona erdiğinde eşlerin ya da mirasçılarının tasfiye davası sonucunda katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı hakları doğar. Kural olarak, eşlerden birine ait mal varlığında, diğer tarafın mülkiyet veya başka ayni hak talebi söz konusu olamaz. Mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe ya da mirasçılarına tanınan hak ayni olmayıp, şahsi alacak hakkıdır (07.10.1953 tarihli ve 8/7 sayılı YİBK, 4721 sayılı TMK mad. 227/1, 231 ve 236/1). TMK’nin 239/1. fıkrasında; “katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir…” denilmektedir. 226/3.maddede ise “Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler” hükmüne yer verilmiştir. Anılan kanuni düzenlemelerden de anlaşılacağı gibi, borcun ayın olarak ödenmesi borçlu eşe tanınmış bir haktır. Başka bir anlatımla, tasfiye alacaklısı ayrık durumlar hariç ayni hak isteğinde bulunamaz, ancak borçlu eş isterse, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava sonuçlanıncaya kadar borcunu ayın olarak ödemeyi kabul edebilir.

Somut olayda asıl dava yönünden davalı-karşı davacı vekilince sunulan 22.03.2017 tarihli dilekçeyle, davacı kadının katılma alacağını ayın olarak ödeme teklifinde bulunulmuştur. Mahkemece, bu hususta olumlu olumsuz bir değerlendirme yapılmaksızın karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı-karşı davacı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nin 373/1 maddesi uyarınca kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nin 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı-karşı davacının diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1). bentte gösterilen nedenle reddine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi hükümleri uyarınca 2.037,00 TL avukatlık ücretinin davacı-karşı davalı …’den alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalı-karşı davacı … Demirkol’a verilmesine ve peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı-karşı davacı … Demirkol’a iadesine, 12/03/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.