YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 15.12.2016 Esas: 2015 / 17584 Karar: 2016 / 10409

Komşuluk Hukukuna Dayanan El Atmanın Önlenmesi Davasında Katlanılabilir Hoşgörü Sınırlarını Aşan Bir Zarar veya El Atmanın (Mülkiyetin Taşkın Kullanımı) Olup Olmadığı Usulünce Araştırılarak Sonucuna Göre Karar Verilmelidir.

Özet:

Dava, davalıların taşınmazlarında besicilik yapmaları nedeniyle yayılan koku ve ses nedeniyle oluşan rahatsızlığın sona erdirilmesi talebine ilişkindir. Uyuşmazlık, komşuluk hukukundan kaynaklanmaktadır. Komşuluk kavramı içerisine sadece birbirlerine sınır teşkil eden, yan yana, karşı karşıya olan veya birbirlerine çok yakın taşınmazlar değil, birinin taşkın ve sorumsuz kullanılması ile ötekini etkileyen, birbirlerinin etki alanı içerisinde kalan tüm taşınmazlar girmektedir. Komşuluk hukukuna dayanan el atmanın önlenmesi davalarında, katlanılabilir hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya el atmanın olup olmadığı usulünce araştırılmalıdır. Komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları dikkate alınarak normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir el atmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir.

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 07.10.2013 gününde verilen dilekçe ile el atmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12.02.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:

KA R A R

Davacı, davalıların taşınmazlarında yaptıkları besicilik sebebiyle yayılan koku ve sesin verdiği rahatsızlığın sonlandırılmasını istemiştir.

Davalılar, hayvancılığın yöresel âdete uygun olduğunu ve davacının da hayvancılık yaptığını ileri sürerek davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece, dava konusu taşınmazların belediye sınırlarında meskûn mahal olduğu, davalıların işletmesinin idari düzenlemelere uygun olmadığı, hayvan sayısı ve cinsi gözetilerek etrafa ses ve koku yayıldığı, davalıların eylemlerinin komşuluk hukukundan kaynaklanan katlanma yükümlülüğünün üzerinde olduğu gerekçeleri ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmü, davalı … vekili temyiz etmiştir.

Dava, komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi isteğine ilişkindir.

Başta 2872 sayılı Çevre Kanunu olmak üzere bazı özel kanunlarda da mülkiyet hakkının sınırlarına ilişkin hükümler getirilmiştir. Böylece, malikin hak ve çıkarları ile başka maliklerin ve hak sahiplerinin, kısaca toplumun ve çevrenin hak ve çıkarları dengelenmiştir. Nüfusun çoğalması, kentleşmenin hızlanıp nüfusun kentlerde yoğunlaşması, teknoloji ve sanayinin gelişmesi, mülkiyet hakkı ile toplum ve çevre ilişkisinin önemini daha da artırmıştır. Komşuluk kavramı içerisine sadece birbirlerine sınır teşkil eden, yan yana, karşı karşıya olan veya birbirlerine çok yakın taşınmazlar değil, birinin taşkın ve sorumsuz kullanılması ile ötekini etkileyen, birbirlerinin etki alanı içerisinde kalan tüm taşınmazlar girmektedir.

Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir el atmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre el atmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya el atmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.

Yukarıda değinilen ölçütler kullanılırken çok titiz davranılmalı, olayın özelliği gerektiriyor ise yöresel örf ve adetin mevcut olup olmadığı da araştırılmalıdır. Yöresel bir örf ve adetin mevcudiyetinden söz edilebilmesi için, o yörenin doğal ve ekonomik koşullarına, toplumun kültür seviyesine, telakkilerine, gelenek ve göreneklerine göre oluşan ve uzun süredir devam eden, pek çok kimse tarafından kabul edilen bir durumun söz konusu olması gerekir. Münferit ve devamlı olmayan olaylar örf ve adetin mevcudiyetini göstermez. Hakim örf ve adetin tespitinde, yerel bilirkişi ve tanıkların bilgilerinden, gerektiğinde uzman bilirkişi görüş ve raporundan yararlanacak, hak ve nesafet kuralını göz önünde tutacaktır.

Komşuluk hukukundan kaynaklanan el atmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, el atmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir.

Somut olayda yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle komşuluk hukukuna aykırılık nedeniyle davacının uğradığı zararlar ile bunların giderilmesine ilişkin önlem ya da önlemler kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi ve ondan sonra toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek infaza elverişli biçimde (alınacak önlemler belirtilmek suretiyle) hüküm kurulması gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.12.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.