YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Tarih: 17.02.2010 Esas: 2010 / 4-77 Karar: 2010 / 82

Köpek Isırması Sonucu Yüzünde İz Kalacak Şekilde Yaralanan Çocuğun Anne ve Babasının Manevi Tazminat Talebi Kabul Edilmelidir.

Özet:

Davacılar, köpek ısırması sonucu dokuz yaşındaki çocuklarının yüzünde iz kaldığını iddia ederek kendi adlarına asaleten, çocukları adına ise velayeten manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır. Cismani zarara uğrayan kimseye manevi tazminat verilebilir. Bir kimsenin cismani zarara uğraması sonucunda onun anne ve babası gibi çok yakınlarının da aynı eylem nedeniyle ruh sağlığı ağır şekilde zarar görmüşse bu durumda yansıma yoluyla değil doğrudan doğruya zarara maruz kalma söz konusu olacaktır. Bu halde anne ve baba, çocuklarının yaralanması nedeniyle manevi tazminat talep edebilir. Somut olayda da, davacıların çocukları yüzünde iz kalacak şekilde yaralanmıştır. Açıklanan nedenlerle, anne ve babanın manevi tazminat talebinin kabulü gerekir.

Taraflar arasındaki “Manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri Asliye 2. Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 05.06.2008 gün ve 208-266 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili ve davalı Ali vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 04.05.2009 gün ve 11216-6308 sayılı ilamı ile; (…1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacı Zeki ile davalı Ali’nin tüm, davacılar Tayyar ve Sibel’in aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2- Davacılar Tayyar ve Sibel’in diğer temyiz itirazına gelince; dava, hayvan sahibinin sorumluluğuna dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, davalı Ali’ye yönelik istemin bir bölümü kabul edilmiş; davalı Hamza’ya yönelik dava adı geçene husumet düşmediği gerekçesiyle reddedilmiş; karar; davacılar ile davalı Ali tarafından temyiz olunmuştur.

Kişilik hakları, kişinin yaşamı, sağlığı, vücut ve ruh bütünlüğü ile toplum içindeki yerini koruyan haklardır. Bunların fiziki, sosyal ve duygusal kişilik değerleri içerdiği gözetildiğinde, somut olaydaki duruma göre, davacının çocuğunun yaralanmasının sosyal ve duygusal kişilik değerler kapsamında olup olmadığı konusu üzerine durulmak gerekir. Sosyal ve duygusal kişilik değerler, kişinin toplum içindeki yeri, birlikte yaşadığı ailesi ve yakınlarının değer alanı içine giren haklardır. Bu haklar, doğrudan doğruya kişiliğe bağlı olmayan, özellikle Aile Hukuku içinde yer alan değerlerdir. Bu bağlamda BK’nın 49. maddesindeki düzenleme gereğince, kişinin doğrudan kendisinin değil de yakınlarının (karı-koca, ana-baba ve çocukları) ağır yaralanması gibi somut olayın kendisine özgü ağırlığının ve özelliğinin zorunlu kıldığı olguların kanıtlanması durumunda, aile birliği içinde korunması gereken sosyal ve duygusal kişilik değerlerinin zarar gördüğünün kabulü gerekir.

Somut olayda; davalı Ali’ye ait kangal cinsi köpeğin, davacıların misafirlik için geldikleri binanın girişindeki pencere demirine zincirle bağlandığı, uyarıcı önlemlerin alınmadığı, davacıların 9 yaşındaki müşterek çocuğu Zeki’nin, demir çubukla köpekle oynamak istemesi üzerine köpeğin saldırısına uğrayarak dosya arasındaki fotoğraf ve Kayseri Adli Tıp Şubesi Müdürlüğü tarafından düzenlenen rapor içeriğine göre, yüzünde sabit eser oluşacak biçimde yaralandığı anlaşılmaktadır.

Açıklanan olayın gelişim biçimi, yaralanma derecesi ile yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde manevi tazminat istemi koşulları oluşan davacı baba Tayyar ve anne Sibel yararına uygun bir manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, anılan kişilerin manevi tazminat istemlerinin, yerinde olmayan yazılı gerekçe ile tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacılar vekili.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, köpek ısırması sonucu yaralanan küçük Zeki’nin anne, babası olan davacıların kendi adlarına ve yaralanan Zeki adına manevi tazminat istemine ilişkin olup, yerel mahkeme ile özel daire arasında küçük Zeki’ye bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır.

Uyuşmazlık küçüğün anne ve babasına manevi tazminat hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasındadır.

Bilindiği üzere, BK. 49. maddede “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir. Maddede belirtilen kişilik haklarına, kişinin yaşamı, sağlığı, beden ve ruhsal bütünlüğü gibi varlıkların tümü girmektedir. Kişinin duygu yaşantısı ve düşünce dünyası da kişisel varlıklar olup, yasa tarafından korunmuştur. Duygu yaşantısı da ruhsal uyum ve denge, ruhsal sükun, yakınlarla olan gönül bağlılığı, aile birliği kişisel varlıklardır. Manevi acılar verdirilmek yolu ile de ruhsal varlıklara saldırılmış olur. Kişisel değerlere saldırı yolu ile kişiye manevi acılar verdirmek kişinin ruhi varlığına ve sonuçta kişilik hakkına saldırıyı ortaya koyar. Bunun gibi, küçüğün kişilik hakları ihlal edildiği gibi suç niteliğindeki haksız eylemle çocuğunun ana babasının da kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Çünkü bu eylem sonucu gerek küçüğün, gerekse ana babanın ruhsal dengeleri bozulacaktır.

Öte yandan BK. 47. maddede düzenlenen “Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara dûçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir” hükmünden de anlaşılacağı üzere cismani zarara uğrayan kimseye manevi tazminat verilebilecektir. Doktrinde ve yerleşik içtihatlarda da belirtildiği gibi cismani zarar kavramına ruhi bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin de girdiği, bir kimsenin cismani zarara maruz kalması sonucunda onun ana babası gibi çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle hukuken korunan ruhi ve asabi sağlık bütünlüğü ağır bir şekilde haleldar olmuşsa bu durumda yansıma yolu ile değil doğrudan doğruya zarara maruz kalmasının söz konusu olduğu, çocuklarının yaralanması nedeniyle ana babanın manevi tazminat isteyebileceği kabul edilmiştir. Bu husus Hukuk Genel Kurulu’nun 26.04.1995 tarih, 1995/11-122 Esas, 430 Karar sayılı ilamında da belirtilmiştir.

Somut olaya gelince; davalılardan Ali’ye ait köpeğin davacı ana babanın müşterek çocuğu olan Zeki’yi ısırması sonucu küçüğün yüzünde sabit iz kalacak şekilde yaralandığı, dinlenen tanık beyanlarına göre yaraların ağrısından inlediği, uyuyamadığı, ana babasının gerek hastanede gerekse evde bu acıya tanık oldukları ve bundan dolayı üzüntü duydukları açıktır. Yerel mahkemece çocuğun yüzündeki izlerin estetik ameliyatla düzelebileceği belirtilmişse de, ameliyat riski dahi anne babanın üzüntüsünün derinliğini ifade eder. Normal yaşantıda dahi çocuğun düşmesi, bir tarafının kırılması gibi kazalar veya çocuğun hastanede tedavi görmesi sırasında yanında o ortamda kalması, acısını hissetmesi, yapılan bir iğnenin dahi acısı, anne babayı derinden etkilemekte, yaşam kalitesini ruhsal yönden düşürmektedir. Kaldı ki eldeki davada köpeğin diş izlerinin çocuğun yüzünde sabit eser olarak kalacak olması, ona her baktıklarında aynı acıların da tekrarlanması sonucunu doğuracaktır.

Gerek BK. 47. maddedeki cismani zarar kavramından, gerekse BK. 49. maddedeki kişilik hakları kavramından yola çıkılsın, tüm bu olayların anne babada manevi zarar doğuracağı açık olduğundan, davacı anne ve baba da bir miktar manevi tazminata hak kazanacaktır.

Ayrıca, yerel mahkemece kurulan hüküm fıkrasında “…Davacı Zeki’nin davasının kısmen kabulü ile 3.000,00.-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 12.08.2006 tarihinden itibaren davalı Ali’den tahsiline…” denilmişse de, davacı tarafça dava dilekçesinde istemde bulunulan yasal faiz konusunda açıkça bir karar da verilmemiştir. Hükmün bu şekli ile infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bu hal dahi, direnme kararının bozulmasını gerektirmektedir.

Bu nedenle özel daire bozma ilamında belirtilen ve yukarıda açıklanan gerekçeler de gözetilerek, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacıların temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 17.02.2010 gününde, oybirliği ile karar verildi.