YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Tarih: 17.10.2012 Esas: 2012 / 8-471 Karar: 2012 / 717

Mal Ayrılığı Rejimine Tabi Mala İlişkin Katkı Payı Alacağı Hesabında Her İki Eşin Gelirleri Birlikte Dikkate Alınmalıdır.

Özet:

Davacı kadın, mal ayrılığı rejimi döneminde edinilen taşınmaz için katkı payı alacağı talebinde bulunmuştur. Uyuşmazlık, katkı payı alacağının hesaplanmasında eşlerden birisinin gelirinden hareketle hesaplama yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır. Mal ayrılığı rejimine tabi mallara ilişkin katkı payı alacağı hesabında, eşlerin karşılıklı katkı oranlarının sağlıklı şekilde belirlenebilmesi için eşlerin gelirleri birlikte dikkate alınmalıdır. Mal ayrılığı rejiminde edinilen mallara ilişkin katkı payı alacağı hesabında, taraflardan her birinin toplam gelirinden kişisel harcamaları ile kocanın evi geçindirme yükümlülüğü uyarınca yapması gereken harcamalar çıkarıldıktan sonra yapabilecekleri tasarruf miktarı belirlenmeli, bundan sonra toplam tasarruf miktarı karşısında eşin tasarruf oranı bulunmalı, bulunan oran dava konusu binanın dava tarihindeki değeri ile çarpılarak katkı payı alacağı tespit edilmelidir. Davalının kişisel harcamalarına etkili olacak yaşam tarzı ile yukarıda açıklanan ilkeler dikkate alınmaksızın sonuca gidilmesi hatalıdır.

Taraflar arasındaki “katkı payı alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 10. Aile Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 12.10.2010 gün ve 2009/820 E., 2010/903 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 27.10.2011 gün ve 2011/539 E., 2011/5448 K. sayılı ilamı ile;

(…Davacı Mürüfe, evlilik birliği içinde satın alınan arsa üzerine yine bedeli birlikte ödenmek suretiyle iki katlı bina inşa edildiğini, taşınmazın alımına ve binanın inşasına gerek takılarını vermek gerekse aralıksız çalışmak suretiyle davalı eşten daha fazla katkıda bulunduğunu açıklayarak, katkısı karşılığı evin 2/3’ünün adına tescilini; olmadığı takdirde şimdilik 30.000.-TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsilini; 6.4.2010 tarihli ıslah dilekçesiyle 58.863.-TL’ye hükmedilmesini istemiştir.

Davalı Hasan, niza konusu binanın ikinci katının halen tamamlanmamış olduğunu, babasının da katkısı bulunduğunu, değerinin 1/3’ünü davacıya vermeye razı olduğunu bildirerek, fazla talebin reddini savunmuştur.

Mahkemece, dava konusu binanın dava tarihi itibariyle belirlenen değerinin 1/3’ü karşılığı 16931,66.-TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline, fazlaya dair isteğin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar 28.05.1993 tarihinde evlenmiş, 16.03.2009 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 28.10.2009 tarihinde kesinleşmesiyle evlilik birliği sona ermiştir. Dava konusu üzerinde bina bulunan taşınmazın taraflarca evlilik birliği içinde 1995 yılında özel parselasyonla haricen satın alındığı, binanın bilahare yapıldığı anlaşılmaktadır. Dava konusu binanın, 171 ada 16 parselin bir bölümüne inşaa edildiği; 4890 m2 yüzölçümlü ve bağ vasıflı 171 ada 16 parselin 25/1956’şar payının boşanma davasının ve temyiz incelemesine konu davanın açıldığı tarihten sonra, 07.07.2009 tarihinde tapuda yapılan satış işlemiyle taraflar adına ayrı ayrı tescil edildiği belirlenmiştir.

TMK’nun 225. maddesinin 2. fıkrasına göre evliliğin boşanma ile sona erdirilmesi durumunda, eşler arasında mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle son bulur. Sözleşme ile başka mal rejimi seçilmediğinden eşler arasında evlenme tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı MK’nun 170. maddesi gereğince mal ayrılığı, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı 16.03.2009 tarihine kadar ise 4721 sayılı TMK’nun 202. maddesi uyarınca yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Dava konusu üzerine bina yapılan taşınmaz bölümünün haricen 1995 yılında satın alındığı bildirilmiş ise de, dava tarihinden sonra tapuda yapılan satış ve devir işlemiyle taraflar 25/1956’şar payla hissedar olduklarına göre, çözümlenmesi gereken uyuşmazlık üzerinde inşa edilmiş binaya ilişkindir. Dava konusu iki katlı bina, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde yapıldığından, uyuşmazlık Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine göre çözüme kavuşturulacaktır. Buna göre, eşlerin birbirlerinin malvarlıklarının edinilmesine katkılarının kanıtlanması durumunda, katkı oranında alacak hakkı doğar. Davacı, evlilik birliği içinde inşa edilen binanın yapımına kişisel malı olan ziynet eşyalarının paraya çevrilmesi ve çalışmak suretiyle katkıda bulunduğunu, davalı eşin sürekli çalışmadığı gibi, alkol alışkanlığı nedeniyle geçim yükümlülüğünü dahi yerine getiremediğini açıklayarak, katkı payı alacağı isteğinde bulunmuştur.

Davalı, binanın yapımına babasının da yardımcı olduğunu, davacı eşin katkısının binanın 1/3 değerine karşılık geldiğini bildirmiştir. Davacı tanıkları, tarafların evlendiklerinden bu yana asgari ücretle çalıştıklarını, binanın yapımına 1998 yılında başlanarak, 2002 Ocak ayında inşa faaliyetinin bırakıldığını, halen 2. katın tamamlanmamış olduğunu, davalının kazancının bir bölümünü alkol alışkanlığına sarf ettiğini bildirmiştir. Davalı delilleri ise usule uygun kesin mehile rağmen sürede bildirilmediğinden mahkemece nazara alınmamıştır. Mahkemece, nizalı yapının değeri tespitle, somut olayda katkı oranlarının tespiti bakımından bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de, bilirkişi raporunda ulaşılan katkı payı alacağının dosya kapsamıyla örtüşmediği, davacının katkısının hiç değilse davalının kabulü oranında olması gerektiğinden bahisle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Somut olayda, dava konusu bina eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiğine, binanın inşa döneminde tarafların asgari ücretle çalıştıkları davacı tanıkları tarafından bildirildiğine, davacının kişisel malı-ziynet eşyaları ile katkısı kanıtlanamadığına ve kararlılık kazanmış Yargıtay uygulamalarına göre; 743 sayılı MK’nun 170. maddesine göre eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu tarihte edinilen taşınmaz için katkı payı alacağı belirlenirken, tarafların her birinin toplam gelirinden kişisel harcamaları ile kocanın 743 sayılı MK’nun 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü uyarınca yapması gereken harcamalar çıktıktan sonra yapabilecekleri tasarruf miktarı belirlenmeli, bundan sonra toplam tasarruf miktarı karşısında davacı eşin tasarruf oranı bulunmalı, bulunan bu oran dava konusu binanın (bulunduğu haliyle) dava tarihindeki değeri ile çarpılarak katkı payı alacağı tespit edilmelidir. Davalının kişisel harcamaları hesaplanırken davacı tarafından ileri sürülen, bazı tanık beyanları ve boşanma dosyası kapsamı ile de doğrulanan olağan dışı yaşantısının (alkol vb) dikkate alınması ve değerlendirilmesi gerekmektedir. MK’nun 152. maddesi ve davalının kişisel harcamalarına etkili olacak yaşantı tarzı ile yukarıda belirtilen ilkeler dikkate alınmaksızın hüküm verilmesi doğru değildir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı vekili.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen taşınmaz için katkı payı istemine ilişkindir.

Yerel mahkemece, davacı kadının dava konusu binanın yapım sürecindeki gelirinin tamamı ve kişisel harcaması dikkate alınarak, yapabileceği tüm tasarruf miktarının hesaplandığı ve bu miktarın taşınmazın davalı koca tarafından ödenmesi kabul edilen 1/3 oranındaki karşılığının dahi altında kaldığından, davalı kocanın geliri, alkol alışkanlığı ve kişisel harcamalarının belirlenmesine gerek bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ilişkin kararda direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmektedir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, katkı payı alacağının hesaplanmasında eşlerden birisinin gelirinden hareketle hesaplama yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiş mala ilişkin katkı payı alacağı hesabında, eşlerin karşılıklı katkı oranlarının sağlıklı olarak belirlenebilmesi için, her iki eşin gelirinin birlikte dikkate alınmasının gerekmesine ve bu nedenle eşlerden sadece birinin geliri dikkate alınarak hesaplama yapılamayacağına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı kanunun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.10.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.