YARGITAY 8.HUKUK DAİRESİ

Tarih: 10.12.2018 Esas: 2016/18502 Karar: 2018/19972

Mal Rejiminin Tasfiyesinden Kaynaklanan Alacak – Katkı Payı – Artık Değere Katılma Alacağı

Özet:

01.01.2002 tarihinden önce 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM mad.170). TKM’de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri mal varlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak “katkı payı alacağı” hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulacaktır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK mad.544, TBK mad.646). Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad.186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad.189). Kadın veya kocanın, diğerinin mal rejiminin devamı sırasında edindiği mal varlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteyebilmesi için, mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir. Bu katkı, ziynet, miras veya bağış yoluyla elde edilen başka mal varlıklarının kullanılması ile toplu olarak yapılabileceği gibi, çalışan eşin gelirleriyle de yapılması mümkündür. Çalışarak, düzenli ve sürekli gelire (maaş, gündelik, kar payı vb.) sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça diğer eşin sahip olduğu mal varlığına yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir.

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : Mal Rejiminin Tasfiyesinden Kaynaklanan Alacak

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı … vekili, tarafların … ili … ilçesi 700 ada 24 parselde kayıtlı taşınmazı 04.01.2001 tarihinde edindiklerini, taşınmazın davalı adına tescil edildiğini, boşanma davası devam ederken davalının 03.02.2010 tanzim 10.04.2014 vade tarihli bonoyu mal kaçırma kastı ile icraya koyduğunu, icra dosyası kapsamında yapılan değer belirlemesi sonucu 27.06.2012 keşif tarihi itibariyle parsel üzerindeki evin değerinin 55.100 TL, ağaçların değerinin 925 TL, parselin değerinin ise 29.251,80 TL olmak üzere toplam 85.276,80 TL olarak belirlendiğini açıklayarak, davaya konu ev, arsa ve ağaçlara ilişkin şimdilik 10.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsili talebinde bulunmuştur.

Davalı … vekili, dava dilekçesinin tebliğinin usulsüz olduğunu, davalının taşınmazın adına tescilinden sonra baharla birlikte evin yapımına başlayıp, Kasım ayı gibi bitirdiğini, davacının katkısının olmadığını açıklayarak, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece bozma öncesi verilen ilk kararda; davanın kısmen kabulü ile ev ve ağaçların edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiği, bu nedenle taşınmaz ve ağaçların güncel değerinin yarısı olan 29.026.25 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline, davacının arsa yönünden talebinin ise reddine karar verilmiş, hüküm, taraf vekillerinin temyizi sonunda, Dairemizin, 2014/22818 Esas, 2015/9567 Karar sayılı ilamı ile davalıya yapılan tebligatın usulsüz olduğu, davalı tarafın delillerinin toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur.

Mahkemece bozmaya uyulmuş, davalı tarafın delilleri toplanmış, ilk verilen karar doğrultusunda, davanın kısmen kabulü ile ev ve ağaçların edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiği gerekçesiyle, taşınmaz ve ağaçların güncel değerinin yarısı olan 29.026,25 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, davacının arsa yönünden talebinin ise reddine karar verilmiş, hüküm, taraf vekillerince süresi içinde temyiz edilmiştir.

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava katkı payı ve artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.

01.01.2002 tarihinden önce 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM mad.170). TKM’de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri mal varlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak “katkı payı alacağı” hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulacaktır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK mad.544, TBK mad.646).

Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad.186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad.189). Kadın veya kocanın, diğerinin mal rejiminin devamı sırasında edindiği mal varlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteyebilmesi için, mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir. Bu katkı, ziynet, miras veya bağış yoluyla elde edilen başka mal varlıklarının kullanılması ile toplu olarak yapılabileceği gibi, çalışan eşin gelirleriyle de yapılması mümkündür. Çalışarak, düzenli ve sürekli gelire (maaş, gündelik, kar payı vb.) sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça diğer eşin sahip olduğu mal varlığına yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir.

Yargıtayın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.

01.01.2002 sonrası evlilik birliği içinde edinilen mal varlığı değerleri için, mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK mad.229) ve denkleştirmeden (TMK mad.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK mad.219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK mad.231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK mad.236/1). Katılma alacağı, Yasa’dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.

Artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK mad.227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.

Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK mad.222).
Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.

Somut olaya gelince; eşler, 16.10.1996 tarihinde evlenmiş, 20.05.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 Sayılı TMK’nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 Sayılı TKM mad.170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202/1). Tasfiyeye konu 700 ada 24 parselde bulunan arsa vasıflı taşınmaz 04.01.2001 tarihinde davalı adına tescil edilmiştir. Bu arsa üzerinde inşaa edilen evin edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde inşaa edilip edilmediği taraflar arasında ihtilaflıdır. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK mad.179).

1.Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, dava konusu arsanın 04.01.2001 tarihinde eşler arasında mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde edinildiği ve davalı adına tescil edildiğine, bu dönemde davacının çalışarak gelir elde etmediğinin belirlendiğine, arsa üzerindeki bina ve ağaçların bilirkişi raporundaki açıklamalar, dinlenen tanık beyanları karşısında, taşınmazın edinildiği tarihte gözetildiğinde 01.01.2002 sonrası edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde binanın yapıldığı, ağaçların dikildiğinin anlaşıldığına, bu dönemde davacının maddi ve somut katkı sağlaması gerekmeksizin yasal olarak artık değerin yarısı üzerinde katılma alacağı hakkı bulunduğuna, davalı tarafça gerek bina gerek ağaçların 01.01.2002 öncesi meydana getirildikleri ispatlanamadığına göre, davalı vekilinin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2.Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; dava mal rejiminin tasfiyesine ilişkin olarak davacının katkısı da olduğu da ileri sürülerek katılma alacağı talebi ile harca esas değer 10.000 TL gösterilip, bu değer üzerinden harç yatırılmak suretiyle açılmış, Mahkeme tarafından 15.01.2013 tarihli celse de; icra dosyasında yapılan keşif sonunda düzenlenen bilirkişi raporuna göre hesap edilen ev, arsa ve ağaçların toplam değeri olan 85.276,80 TL üzerinden nispi harcın tamamlanması istenmiş, harç tamamlanması sonrası alınan bilirkişi raporundaki açıklamalara göre davacı vekili talebini 03.04.2014 havale tarihli dilekçe ile 29.393,75 TL olarak ıslah ettiğini bildirmiştir. Davanın açıldığı tarih itibariyle belirsiz alacak niteliğinde olduğu görülen davada 10.000 TL üzerinden harç yatırılmış olup, mahkemenin icra dosyasındaki değer üzerinden yasa gereği yarı oranda katılma alacağı hakkı olduğunu bilmesi gerektiği düşüncesi ile harcın tamamlattırılabileceği kabul edilebilir ise de, ev ağaçlar ve parselin toplam değeri olan 85.276,80 TL ‘nin dava değeri olarak kabul edilmesi doğru değildir. Katılma alacağının artık değerin yarısı oranında olması nedeni ile bu miktarın yarısı 42.638,40 TL ‘nin dava değeri olarak kabul edilip, harcının da tamamlanması, her ne kadar 29.393,75 TL olarak ıslah yapılmış ise de bu isteğin talebin daraltılması niteliğinde bulunması karşısında, Mahkemece kabul edilen 29.026,25 TL çıkarıldıktan sonra redde esas miktarın 13.612,15 TL olduğu, bu miktar üzerinden davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi, yargılama giderlerinin ise, belirtilen kabul ve reddedilen miktarlar gözetilmek suretiyle taraflara yükletilmesi gerekirken, yazılı şekilde dava değeri ve reddedilen miktarda hataya düşülerek davacı aleyhine olacak şekilde yargılama giderlerine hükmedilmesi ve davalı lehine fazla vekalet ücreti takdiri doğru olmamıştır. Bu nedenle davacı vekilinin yargılama giderleri ve vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazları yerinde olup hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün, 6100 Sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı vekilinin temyiz itirazlarının (1) nolu bentte yazılı nedenlerle reddine, taraflarca HUMK’un 440/1. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine ve 496,00 TL peşin harcın da onama harcına mahsubu ile kalan 1.486,78 TL’nin temyiz eden davalıdan alınmasına, 10.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.