YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 19.12.2017 Esas: 2015/16680 Karar: 2017/7457

Mirasta İade (Denkleştirme) ve Terditli Olarak Tenkis Talepli Olarak Açılan Davalarda Öncelikle ‘İade’ Talebi Yönünden Değerlendirme Yapılmalı, Bu Talep Yerinde Görülmezse ‘Tenkis’ Talebi Usule Uygun İncelenerek Bir Karar Verilmelidir.

Özet :

Asıl ve birleştirilerek görülen davalar; terekeye iade, tenkis ve tapu iptali-tescil isteklerine ilişkindir. Dosya içeriğinden, öncelikli isteğin «terekeye iade» (mirasta iade-denkleştirme) olduğu anlaşılmaktadır. Mirasta iade (denkleştirme) ve terditli olarak tenkis talepli açılan davalarda öncelikle “iade” talebi yönünden değerlendirme yapılmalıdır. İade talebi yerinde görülmezse “tenkis” talebi usule uygun incelenerek karar verilmelidir. Terekeye iade isteğinin tereke adına ileri sürülmesi gerekir. Terekeye iade davası, murisin sağlığında karşılıksız olarak yaptığı kazanımı elde eden yasal mirasçılara karşı açılabilir. Tenkis davası, mirasbırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlararası kazandırmalarının yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu davalardandır. Mahkemece öncelikli istek olan terekeye iade isteği yönünden herhangi bir hukuki değerlendirme yapılmamış; terditli tenkis isteği yönünden ise usule uygun araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Açıklanan hususlar dikkate alınmaksızın, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması hatalıdır.

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tenkis, tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın davacı-birleşen davacıların tenkis ve tapu iptali-tescil isteklerinin kısmen kabulüne, davalı-birleşen davalıların davalarının ise reddine ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19.12.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı fer’i müdahil … ve vekili Avukat …, yine temyiz eden davalılar … vd. vekili Avukat …, davalılar … vd. vekili Avukat …, davacı … vd. vekili Avukat …, davacılar … vd. vekili Av. … …, davacılar … vd. vekili Avukat …, ihbar olunan … … … ve ………Yardım Vakfı vekili Avukat … … geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR

Asıl ve birleştirilerek görülen davalar; terekeye iade, tenkis ve tapu iptali-tescil isteklerine ilişkindir.

Asıl ve birleşen davaların davacıları, mirasbırakanın para ve şirket hisseleri de dahil olmak üzere menkul ve gayrimenkul mal varlığını evlilik dışı birlikte yaşadığı … ile ondan olma çocuklarına aktardığını ileri sürerek terekeye iade, tapu iptali-tescil ve tenkis isteklerinde bulunmuşlardır.

Davalı-birleşen davaların davalıları, ileri sürülen iddialarının doğru olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlar; bir kısım davalılar ise bir kısım davacılar aleyhine açtıkları birleşen davalarında da terekeye iadeye, tapu iptali-tescile ve tenkise karar verilmesini istemişlerdir.

Mahkemece, asıl ve birleştirilen dava davacılarının ileri sürdükleri isteklerinden tenkis ve tapu iptali-tescil isteklerinin kısmen kabulüne karar verilmiş; davalı-birleşen davalıların davalarını ise reddetmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.

Hemen belirtilmelidir ki, dava dilekçelerinin içerikleri ve iddiaların ileri sürülüş biçiminden, gerek asıl gerekse birleştirilen davalarda öncelikli isteğin “terekeye iade”(mirasta iade-denkleştirme) olduğu anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 669- 675. maddelerinde terekeye iade (mirasta denkleştirme) hükümleri düzenlenmiştir.

Terekeye iade isteğinin tereke adına ileri sürülmesi gerektiği açık olup; tüm mirasçıların asıl ve birleşen davalarda davacı veya davalı olarak yer almaları, murisin …’den olma oğlu … …’nın fer’i müdahil olarak davaya muvafakatini göstermesi, murisin …’den olma oğulları … ve …’nın da açılan davalara muvafakat ettiklerini gösterir beyan ve taleplerde bulunmaları dikkate alındığında, davada taraf teşkilinin sağlandığı görülmektedir.

Bunun yanında, mirasta iade (denkleştirme) davası murisin sağlığında karşılıksız olarak yaptığı kazanımı elde eden yasal mirasçılara karşı açılabilir. Bu dava ile, mirasçıların murisin sağlığında muristen karşılıksız olarak aldığı mal ve kıymetlerin geri alınarak miras taksiminde tereke içerisinde yer alması sağlanır.

TMK’nın 669. maddesi uyarınca; “Yasal mirasçılar, mirasbırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlararası karşılıksız kazandırmaları, denleştirmeyi sağlamak için terekeye geri vermekle birbirlerine karşı yükümlüdürler. Mirasbırakanın çeyiz veya kuruluş sermayesi vermek ya da bir malvarlığını devretmek veya borçtan kurtarmak ve benzerleri gibi karşılık almaksızın altsoyuna yapmış olduğu kazandırmalar, aksi mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça denleştirmeye tabidir.” Altsoy dışındaki yasal mirasçılara yapılan kazandırmalarda ise miras payına mahsup edilmek üzere hareket edilmediği yönünde bir karine vardır. Bu karinenin aksinin davacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir.

Öte yandan, mirasta iade davalarında zamanaşımı taksimin yapılmasından sonra işlemeye başlayıp, taksim yapılmaması halinde zamanaşımı süresi işlememektedir.

Terekeye iade isteği mahkemece yerinde görülmediği takdirde terditli istek olan “tenkis” isteği üzerinde durulmalıdır.

Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür.

Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi uygulanacaksa bir aylık, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur.

Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (TMK m. 565) Miras bırakanın TMK’nin 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez.

Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunu’nun 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.

Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m. 564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.

Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmayacağından davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca sür’atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.

Terditli isteklerden “muris muvazaası” isteğine gelince; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olayda, mahkemece öncelikli istek olan mirasta iade (denkleştirme) isteği yönünden herhangi bir hukuki değerlendirme yapılmamış; terditli tenkis isteği bakımından da yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme gerçekleştirilmemiştir.

Hal böyle olunca; öncelikle TMK’nın 669-675. maddelerinde düzenlenen terekeye iade (mirasta denkleştirme) hükümleri uyarınca inceleme ve değerlendirme yapılması, olmadığı takdirde terditli isteklerin üzerinde durulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.

Diğer taraftan; mirasbırakanın malvarlığının 1/4’ünü vasiyet ettiği kendi adına kurulmuş olan “…….. Yardım Vakfı” 2008/345 es.s. birleşen davada davalı olarak yer aldığı halde, anılan vakfın gerekçeli kararda gösterilmemesi ve hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması da doğru olmadığı gibi; … v.d.nin açtığı 2008/143 es.s. ve Meryem’in açtığı 2008/119 es.s. birleşen davalarda 22 nolu parsele yönelik muris muvazaası iddiası anılan davaların davalılarından olan murisin …’den olma oğulları … ve … ile torunları … … … bakımından kabul edildiği halde; aynı parsele yönelik olarak murisin …’den olma çocukları … … … ‘in adı geçen davalılar aleyhine açtıkları 2008/146-147-148 es.s. birleşen davaların reddedilmesi suretiyle çelişki yaratılması da doğru değildir.

Tarafların temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraf vekilleri için 1.480.00.’er -TL. duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.