YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 21.03.2016 Esas: 2014 / 14726 Karar: 2016 / 3328

Muris Muvazaası – Muvazaa İddiasına Dayalı Davalar Hak Düşürücü Süre ve Zamanaşımına Tabi Değildir.

Özet:

Davacı, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis talebinde bulunmuştur. Muvazaa iddiasına dayalı davalar hiçbir hak düşürücü süreye ya da zamanaşımına tabi olmayıp, her zaman açılabilecek davalardandır. Çünkü, zaman geçmekle muvazaalı işlemin geçerli hale gelebilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Açıklanan ilkeler ve maddi olgu gözetilmek suretiyle toplanan deliller değerlendirilerek, işin esası yönünden bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

KARAR

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.

Davacı, mirasbırakan babası …’nın (1/2) paydaşı olduğu 488 ada, 51 parsel sayılı taşınmazdaki (300/1280) payı gelini …’nin babası …’ya satış suretiyle, kalan 490/1280 payı çocukları …, … ve …’e bağış şeklinde devrettiğini, daha sonra …’a devredilen payın oğlu …’ın eşi davalı …’ye temlik edildiğini, imar uygulaması sonucu 2757 ada 4, 7 ve 8 parsel olarak davalılar adına tescil edilen taşınmazların muvazaalı olarak devredildiğini, yapılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olduğunu ileri sürerek miras payı oranında tapu iptali ve tescile ya da tenkise karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, tapu iptal ve tescil davasında kayıt maliki olmayan davalılar … ve … yönünden husumetten, tenkis davasının da zamanaşımı nedeniyle reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı açılan davalarda zamanaşımı ve hak düşürücü süre söz konusu değil ise de, mirasbırakanın vefatından 44 yıl sonra dava açılmasının TMK. nun 2. maddesi hükmü ile bağdaşmayacağı gerekçesi ile tapu iptali ve tescil isteğinin reddine; TMK. nun 571/1. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesi ile de tenkis isteğinin reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan …’in (1/2) paydaşı olduğu 488 ada, 51 parsel sayılı taşınmazdaki (490/1280) payını üzerinde bırakarak, 25.11.1963 tarihinde (300/1280) payını …’ya satış suretiyle devrettiği, üzerinde kalan 490 payı ise 14.06.1967 tarihinde davalı çocukları …, … ve …’ye bağış suretiyle temlik ettiği, …’ya devredilen (300/1280) payın ise … mirasçıları tarafından 24.02.1971 tarihinde davalı …’ye devredildiği, bu taşınmazın imar uygulaması sonucu, 09.03.1989 tarihinde 2757 ada, 4 parsel olarak davalılar ve davadışı kişiler adına paylı tescil edildiği, davalılar …,…, …’in (316/329) paylarını 01.12.2009 tarihinde …’ya, …’nin de bu payı oğlu dava dışı …’ya satış suretiyle devrettiği, 2757 ada, 7 parselin imarla paylı olarak davalılar adına tescil edildiği, 01.12.2009 tarihinde paydaşlar …, … ve …’nin paylarını satış suretiyle davalı …’e devrettikleri, 8 parselin imardan davalılar adına paylı olarak tescil edildiği, 01.12.2009 tarihinde paydaşlar …, … ve …’nin paylarını davalı …’e satarak devrettikleri, dava tarihinde davalılar … ve …’nin kayıt maliki olmadığı sabittir.

Mirasbırakanın, davalılar …, … ve …’ye 14.06.1967 tarihinde bağış suretiyle (490/1280) pay temliki işleminde, 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri yoktur. Ancak, davacı tenkis isteminde de bulunmuştur.

Hemen belirtmek gerekir ki; mirasbırakan …’nın ölüm tarihi olan 21.08.1967 tarihinde yürürlükte bulunan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin tenkisle ilgili hükümlerinin davada dikkate alınacağı kuşkusuzdur. 743 Sayılı Yasanın 513. maddesi ile “Tenkis davasının mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten itibaren bir sene içinde açılabileceği, diğer tasarruflarda mirasın açılma tarihinden itibaren beş yıl geçmesiyle düşeceği “ hükme bağlanmıştır. Davalılar, …, … ve … süresinde zamanaşımı definde bulunmuşlardır. Mahkemece, mirasbırakanın ölüm tarihi gözetilmek suretiyle 01.06.2011 tarihinde açılan tenkis davasında, zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.

Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;

Bilindiği üzere; muvazaa iddiasına dayalı davalar hiçbir hak düşürücü süreye ya da zamanaşımına (3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin uygulanması gereken haller hariç) tabi olmayıp, her zaman açılabilecek davalardandır. Zira, süre ya da zaman geçmekle muvazaalı işlemin geçerli hale gelebilmesine yasal olanak yoktur.

Uygulamada ve öğretide “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Somut olayda, mirasbırakanın 25.11.1965 tarihinde oğlu …’ın kayınpederi ve gelini davalı …’nin babası …’ya, ondan da davalı mirasçılara yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu ileri sürülmüş, mahkemece temlikten 44 yıl sonra açılan davanın TMK’nun 2. maddesi hükmüyle bağdaşmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda, zamanaşımı ya da hak düşürücü sürenin uygulanma olanağı bulunmadığı, davanın niteliğine göre bu tür iddiaların süreye tabi kılınmaksızın her zaman ileri sürülmesinin olanaklı bulunduğu açıktır.

Hâl böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler ve maddi olgu gözetilmek suretiyle toplanan deliller değerlendirilerek, İşin esası yönünden bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

Davacı vekilinin temyiz itirazları değinilen yönler itibariyle yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 Sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.