YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 12.12.2018 Esas: 2016/9879 Karar: 2018/8954

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesine Dayalı Tapu İptali Ve Tescil – Bakım Borçlusunun Edimini Yerine Getirmediği Savunması – Sözleşme Ehliyeti

Özet:

Dava, ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Açılan davada bakım alacaklısı mirasçılarının, bakım borçlusunun edimini yerine getirmediği savunması, sözleşmenin bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla feshini isteme hakkı bakım alacaklısının sağlığında kullanması gereken bir hak olduğundan, dinlenmez. Ne var ki, ölünceye kadar bakım sözleşmesi taraflarının Yasanın öngördüğü herhangi bir nedenle ehliyetten yoksun bulunduğu iddiası her zaman ileri sürülebilir.

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 12.06.2014 gününde verilen dilekçe ile ölünceye kadar bakım sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 19.11.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkili ile tarafların ortak murisi (babası) … arasında noterde yapılan 06.09.2000 tarihli düzenleme şeklinde ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile murisin maliki olduğu 1782 ve 2039 parsel sayılı taşınmazları ölünceye kadar kendisine bakması karşılığında müvekkiline devretmeyi taahhüt ettiğini, müvekkilinin sözleşme gereklerini yerine getirdiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini talep etmiştir.

Davalı …, sözleşme tarihinde murisin fiil ehliyetine sahip olmadığını, davacının bakım borcunu yerine getirmediğini ve murisin başkaca taşınmazlarını da sattırıp satış bedellerini tahsil ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı …, ortak murisleri …’in davacı tarafından kandırıldığını ve sözleşmenin kendilerinden mal kaçırmak amacıyla yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Diğer davalılar, davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, murisin sözleşmenin yapıldığı tarihte ehliyetsiz olduğunun ispatlanamadığı, sözleşmenin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak da yapıldığının kanıtlanamadığı, aksine davacının bakım borcunu yerine getirdiği gibi bakma akdinin gereğinin yerine getirilmediği iddiasının muris tarafından da ileri sürülmediği, muris ile mirasçıları arasında husumet olmadığı, murisin başkaca taşınmazlarının da bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu taşınmazların tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.

Hükmü, davalı … vekili temyiz etmiştir.

Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir.

Kaynağını Borçlar Kanununun 611. ve devamı maddelerinden alan ölünceye kadar bakım sözleşmeleri, anılan Kanunun 612. ve Türk Medeni Kanununun 545. maddesi gereğince resmi şekilde düzenlenmelidir. Resmi şekilde düzenlenmeyen ölünceye kadar bakım sözleşmelerine değer verilerek tapu iptali ve tescil hükmü kurulması mümkün değildir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6.2.2008 tarihli ve 2008/14-70 2008/104 sayılı kararı)

Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametgâh temini, besleme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bu görevlerin yerine getirilmesi halinde ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflarına kişisel hak sağladığı için tapu iptali ve tescil davasını bakım borçlusu ya da onun külli halefleri, bakım alacaklısının mirasçılarına karşı açabilirler.

Açılan davada bakım alacaklısı mirasçılarının, bakım borçlusunun edimini yerine getirmediği savunması, sözleşmenin bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla feshini isteme hakkı bakım alacaklısının sağlığında kullanması gereken bir hak olduğundan, dinlenmez.

Ne var ki, ölünceye kadar bakım sözleşmesi taraflarının Yasanın öngördüğü herhangi bir nedenle ehliyetten yoksun bulunduğu iddiası her zaman ileri sürülebilir. Gerçekten de davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını algılama, değerlendirebilme ve ayırt edebilme gücü bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kazanma ve borç altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Türk Medeni Kanununun “ayırt etme gücü” başlıklı 13. maddesinde yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biri ile akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan bir kimsenin ayırt etme gücüne sahip olduğu vurgulanmış, bu arada ayırt etme gücünü ortadan kaldıran önemli bazı nedenlere değinilmiştir. Öte yandan, Yasanın 15. maddesinde kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiillerinin hukuki sonuç doğurmayacağı hükme bağlanmıştır. Aynı kural 11.6.1941 tarih ve 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da benimsenmiştir.

Bunun yanı sıra, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığı iddiası da her zaman ileri sürülebilir.

Kısaca ifade etmek gerekirse, muvazaa irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır. Böyle bir savunma ileri sürülmüşse, mahkemece dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarının Borçlar Kanununun 19. maddesi hükmünden yararlanarak açıklığa kavuşturulması gerekir. Zira bu gibi durumlarda ölünceye kadar bakım sözleşmesinin ivazlı olarak (bedel karşılığı) değil de bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilmelidir.

Somut olaya gelince; bir kısım davalılar, murisin ölünceye kadar bakım sözleşmesini yaptığı esnada ehliyetsiz olduğunu ileri sürdüklerine göre mahkemece öncelikle yapılması gereken iş, hukuki ehliyetsizlik savunmasını incelemek olmalıdır.

Bu durumda mahkemece, hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu ve ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenmesi gereğinin ortadan kalkacağı gözetilerek tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, sözleşme tarihinde alınan rapor ve varsa murise ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kayıtları, reçeteler vs. temin edilerek tüm dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmek suretiyle (2659 sayılı Yasanın 7 ve 16.maddesi gereğince) sözleşme tarihinde murisin ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, murisin hukuki ehliyeti haiz olduğunun anlaşılması halinde ise sözleşmenin muvazaalı olarak yapılıp yapılmadığının incelenmesi ve daha sonra oluşacak sonuca göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekir.

Mahkemece, bir kısım davalıların savunmaları üzerinde durulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş; bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 12.12.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.