YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 30.04.2019 Esas: 2016/8941 Karar: 2019/2902

Tapu İptal ve Tescil – Yanılma – Hata – Hak Düşürücü Süre

Özet:

Dava, yanılma (hata) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Yanılma ve aldatma her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle de bağlı değildir. Öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, def’i yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL 

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

-KARAR-

Dava, yanılma (hata) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Davacı, davalının isteği üzerine … ada … parsel sayılı taşınmazın alt kısmında bulunan 4.255 m2 lik yer ile onun yan tarafında boşluk olarak yer alan 16.261 m2 lik kısım olmak üzere toplam 20.516 m2’nin davalıya satışı konusunda anlaştıklarını, davalının 40.000 TL ödemeyi kabul ettiğini, kendisine ait olduğunu düşündüğü 20.516 m2 lik yerin tapusunu davalıya devredip 40.000 TL bedeli aldığını, davalının ölçüm yaptırması üzerine satış için anlaşılan yer ile satılan yerin farklı olduğunun ortaya çıktığını, tapuda satışı yapılan yeri satmayı hiç düşünmediğini, tamamen zeytinlik olan … ada … parsel sayılı taşınmazın tamamı ile 6 parsel sayılı taşınmazın 4.613 m2 lik kısmının satışa konu olduğunu ancak bu yerin değerinin en az 500.000 TL civarında olup esaslı hataya düştüğü için sözleşmeyle bağlı olmadığını ileri sürerek 02.01.2014 tarihinde satışı yapılan … ada … parsel sayılı taşınmazın tamamı ile … ada … parsel sayılı taşınmazın 4.613 m2 lik kısmına ilişkin olarak satışın iptali ile anılan bölümlerin adına tescilini istemiş; 30.09.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle, dava konusu … ada … parsel sayılı taşınmazın değerinin 139.100,38 Tl, zeytin ağaçlarının değerinin 15.000 Tl olmak üzere toplam değerinin 154.100,38 TL olarak saptandığını, ödenen satış bedelinin ise 40.000 TL olup aradaki farkın esaslı hatayı ortaya koyduğunu, dava dilekçesinde her ne kadar dava konusu … ada … parsel sayılı taşınmazın tamamının 15.903 m2 olduğu belirtilmiş ise de 20.516,28 m2 olarak düzelttiğini beyan ederek dava konusu … ada … parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.

Davalı, dava konusu … ada … parsel sayılı, 20.516 m2 miktarlı taşınmazın satışı konusunda davacı ile anlaşıp 40.000 TL satış bedelini ödediğini, … ada … parsel sayılı taşınmazdan yer satın almadığını, dava konusu taşınmazın komşusu olan yerin ise orman arazisi olup özel mülkiyete konu olamayacağını, davacının kendi hilesine dayanarak hak iddia edemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu … ada … parsel sayılı, 20.516.28 m2 miktarlı taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, davacı tarafından mahkeme veznesine depo edilen 40.000 TL satış bedelinin ise davalıya ödenmesine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, … ada … parsel sayılı, 20.516,28 m2 miktarlı tarla vasıflı taşınmazın tamamı davacı adına kayıtlı iken 02.01.2014 tarihli satış işlemiyle tamamını davalıya temlik ettiği, davacının aynı tarihte … ada … parsel sayılı taşınmazda adına kayıtlı 1/3 payı da dava dışı oğlu …’a satış yolu ile temlik ettiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda (TBK) tıpkı 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) gibi esaslı hatanın (yanılmanın) tanımı yapılmamış, 31 ve 32. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.

Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi TBK’nin 35. (BK’nin 25.) ve TMK’nin 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın.

Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, TBK’nin 35. (BK’nin 26.) maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir.

Öte yandan, yanılma ve aldatma her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle de bağlı değildir. Öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, def’i yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

Somut olaya gelince, dosya içeriği ve toplanan delillere göre temlikin iradi olduğu ve hata (yanılma) koşullarının oluşmadığı sonucuna varılmaktadır.

Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

Davalının yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.