YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 09.05.2018 Esas: 2018 / 359 Karar: 2018 / 1053
Torunla Dede Arasında Kişisel İlişki Kurulması – Velayetin Kaldırılması
Özet:
Asıl dava, torunla dede arasında kişisel ilişki kurulması, birleşen dava ise velayetin kaldırılması istemine ilişkindir. Çocuğun anne-baba ve kardeşi ile birlikte büyümesinin, hem onun fiziksel ve ruhsal gelişimi; hem de analık babalık duygularının tatmini yönünden en faydalı çözüm olacağı tabiidir. Kaldı ki, babanın çocuğa yönelik cinsel taciz iddiasının, davanın devamı sırasında ileri sürüldüğü ve ispatlanamadığı; çocuğun ailesi ile birlikte yaşaması halinde, mevcut veya muhtemel başkaca bir tehlikenin de bulunmadığı ve aslolanın küçüğün anne babanın velayeti altında bırakılması olduğundan mahkemenin, velayetin anne babadan kaldırılmasına karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup; bozmayı gerektirmiştir
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında birleştirilerek görülen “torunla kişisel ilişki kurulması ve velayetin kaldırılması” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ilgın Asliye Hukuk Mahkemesince (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) “her iki davanın kabulüne” dair verilen 31.05.2011 gün ve 2009/507 E., 2011/187 K. sayılı karar, davalılar vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 7.06.2012 gün ve 2011/19851 E., 2012/15504 K. sayılı kararı ile;
“…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalıların kişisel ilişki düzenlenmesi davasına yönelik temyiz itirazları yersizdir.
2-Davalıların velayetin kaldırılması davasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Toplanan delillerden …’un davacı dede yanında eğitimine devam amacıyla bir süre kaldığı, dedenin çocuğu anne-baba ile görüştürmemesi üzerine, babanın bir kaç kez yasal yollara başvurmak suretiyle çocuğunu teslim aldığı ve küçüğün halen anne-baba yanında yaşadığı, bizzat çocuğun mahkeme huzurundaki beyanından, çocuğun anne babası ile kalmaya alıştığı ve bu duruma uyum sağladığı anlaşılmaktadır. Çocuğun anne-baba ve kardeşi ile birlikte büyümesinin, hem onun fiziksel ve ruhsal gelişimi; hem de analık babalık duygularının tatmini yönünden en faydalı çözüm olacağı tabiidir. Kaldı ki, babanın çocuğa yönelik cinsel taciz iddiasının, davanın devamı sırasında ileri sürüldüğü ve ispatlanamadığı; çocuğun ailesi ile birlikte yaşaması halinde, mevcut veya muhtemel başkaca bir tehlikenin de bulunmadığı ve aslolanın küçüğün anne babanın velayeti altında bırakılması olduğundan mahkemenin, velayetin anne babadan kaldırılmasına karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup; bozmayı gerektirmiştir…”
gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl dava, torunla dede arasında kişisel ilişki kurulması, birleşen dava ise velayetin kaldırılması istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin oğlu olan Mevlüt’ün alkol kullandığını, işsiz olduğunu, 1999 yılında oğlunun eşinden boşanacağını söyleyerek birlikte kaldıkları evden ayrıldığını, davalı annenin ise, ilk doğduğunda çocuğu istasyona terk ettiğini, müvekkilinin çocuğu elleri donmuş ve şişmiş vaziyette bulup o tarihten beri yanına alıp büyüttüğünü, on yıl sonra davalıların velayet hakkına dayanarak çocuğu müvekkilinin elinden aldıklarını, davalıların çocuklarını hiç sevmediğini, çocukla görüşmediklerini ileri sürerek asıl davada müvekkili ile torunu arasında kişisel ilişki kurulmasını, birleşen davada ise velayetin kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacı ile müvekkilleri arasında husumet olduğunu, davacının çocuğu sürekli kaçırdığını, savcılık kanalı ile çocuğun teslim alındığını, davacının müvekkillerine iftira attığını belirterek asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece küçük …’un bir yaşından itibaren on yıla yakın bir süre davacı ile yaşadığı, tüm ihtiyaç bakım ve giderleri ile davacının ilgilendiği, küçüğün davacının şefkatine alıştığı gerekçesiyle küçük ile davacı dedesi Necati arasında kişisel ilişki tesisi isteminin kabulüne, davacıyla yaşayan küçük Elem Melike’nin bu süreç içerisinde davalı baba ile ara sıra görüştüğü, annesi ile görüşmediği, davalı …’ün aldırılan bilirkişi raporunda psikopatik davranışlar sergilediği belirtildiğinden küçüğün bakım ve geçimi ile yeteri kadar ilgilenemeyeceği, anne Yasemin’in de baba Mevlüt ile birlikte yaşıyor oluşu dikkate alınarak küçüğün psikososyal gelişiminin daha sağlıklı olabilmesi için anne ve baba üzerinde bulunan velayet hakkının TMK’nın 348. maddesi gereği kaldırılmasına, küçüğe vasi atanması için Ilgın Sulh Hukuk Mahkemesine ihbarda bulunulmasına karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık kısmında gösterilen gerekçelerle ve oy çokluğuyla bozulmuştur.
Mahkemece müşterek çocuğun hâlen dedesinin yanında kaldığı, küçüğün duruşmada dinlendiği ve gözlemlendiği, ayrıca küçükten velayete ilişkin düşüncelerini yazmasının istendiği, duruşmada ve kendi el yazısında dedesiyle kalmak istediğini, onlarla daha mutlu olduğunu beyan ettiği, küçüğün annesi ve erkek kardeşi ile ilişkilerinin gelişmesi amacıyla İbrahim Kala eşliğinde görüşmesi için celsenin ertelendiği, dava süresindeki bu görüşmede küçüğün erkek kardeşi ile bir sefer görüştüğü, annesi ile görüşmek istemediğinin öğrenildiği, mahkeme huzurunda da annesinin küçüğe sarılarak hasret gidermesi istenildiğinde küçüğün öpme nedeniyle çok rahatsız olduğunun gözlemlendiği, küçüğün hâlen dedesi ile yaşadığı, Ilgın’da okula devam ettiği, giyim kuşam ve bakımının iyi olduğu belirtilerek velayetin kaldırılması talebinin kabulüne yönelik olarak direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalılar vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda velayetin kaldırılması için gerekli koşulların oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce velayetin kaldırılması istemine konu 20.09.1999 doğumlu çocuk …’un inceleme tarihi itibariyle ergin (reşit) olduğu anlaşılmakla, davanın konusuz kalıp kalmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
İlke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması, eş söyleyişle tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması hâlinde bu olayın hükümde göz önüne alınması ve böyle bir durumda mahkemenin, davanın konusuz kalması sebebiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermesi gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.
Somut olaya gelince, küçük …’un 20.09.1999 tarihinde doğduğu, direnme kararının temyiz incelemesinin yapıldığı 09.05.2018 tarihinde 18 yaşını doldurduğu dosyada bulunan nüfus kayıt örneğinden açıkça anlaşılmaktadır.
Dava açıldıktan sonra ortaya çıkan bir olgu nedeniyle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir.
Görülmekte olan davada, …’un ergin olması nedeniyle velayet kendiliğinden sona erdiği için yerel mahkemece bu durum gözetilerek velayet talebinin konusuz kalması nedeni ile esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmelidir
O hâlde yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının davalılara geri verilmesine, aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.05.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.