YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 

Tarih: 25.04.2018 Esas: 2018/54 Karar: 2018/942

Tüketici – Eksik İfa – Zamanaşımı

Özet :

Site oluşumunda belediyeye ait alanlar üzerine sosyal tesisler yapılacağı vaadiyle malın satışı anında alıcının etkilenmesinin sağlanmasından sonra, söz konusu tesislerin yapılmamış olması “eksik ifa” olup, zamanaşımı süresi bu duruma göre belirlenmelidir.

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 5. Tüketici Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.10.2012 gün ve 2011/472 E., 2013/659 K. sayılı kararın davalı …Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 27.06.2013 gün ve 2013/3125 E., 2013/17711 K. sayılı kararı ile;

“…Davacı, davalıdan … Çakmak mahallesi 189 ada 19 nolu parselde inşaa edilen Yenişehir … C-3 blok 12. Kat 48 nolu daireyi 27.11.1999 tarihli sözleşme ile satın aldığını, satış ilanlarında, reklam ve tanıtım broşürlerinde, satış maketlerinde , mahal listesi ve krokide ; kapalı otopark, futbol, voleybol, basket sahaları tenis kortları, çocuk oyun parkı, büfe, lokal gibi sosyal tesis ve alanların , etrafı çevrili site içinde bulunacağının belirtildiğini, inşaat tamamlandıktan sonra da bu tesislerin site alanına dahil edilerek etrafının duvarla çevrildiğini, ancak bu sosyal tesislerin Ümraniye Belediyesi’nin mülkiyetinde olan arazi üzerine inşaa edildiğinin anlaşıldığını, açıklanan nedenle konutunun değer kaybettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00- TL tazminatın teslim tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah ile talebini artırmıştır.

Davalı, herhangi bir ayıp ve eksik ifanın söz konusu olmadığını, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın edimini eksik olarak yerine getirdiğinin tespiti ile değer kaybı 5.809,00 TL’nin dava tarihinden, yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, satış esnasında sunulan katalog, proje ve tanıtımlarda belirtilen ancak bunlara uygun olarak yapılmayan veya eksik yapılan işler nedeni ile davacının satın aldığı dairede oluşan değer kaybının ödetilmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece, alınan bilirkişi raporunda açıklandığı üzere, tanıtım materyallerinde proje kapsamında ve vaziyet planı içerisinde gösterilerek taahhüt edilen sosyal tesislerin inşaa edilmiş olduğu ancak bu alanların sitenin bulunduğu 19 nolu parsel dışında kamuya açık alanda kaldığı, bu şekilde taahhüt edilen şekilde edimlerin yerine getirilmediği, bu durumun eksik ifa niteliğinde olduğu kabul edilerek, değer kaybına hükmedilmiştir.

Davaya konu projenin imal edildiği 19 nolu parselin bitişiğindeki parsellerin Ümraniye Belediyesi’ne terk edilen alanlar olduğu ve açık ve kapalı otopark ile park alanı ve spor sahalarının terk edilen kamuya açık alanda inşaa edildiği ve dava konusu 48 nolu dairenin davacı adına tapu devrinin yapıldığı tüm dosya kapsamı ile anlaşılmaktadır. Emsal dosyalarda alınan bilirkişi raporlarında ekli kroki ile açıklandığı üzere, otopark alanı ve spor alanlarının davaya konu 19 nolu parsel ve dava dışı 20 nolu parselde kurulu bulunan site sakinleri tarafından kullanıldığının belirtildiği görülmektedir.

Uyuşmazlık; dava konusu olayda “ayıplı ifa” mı, yoksa “eksik ifa”nın mı söz konusu olduğu; burada varılacak sonuca göre satıcının sorumluluğuna gidilebilecek ihbar ve zaman aşımı süreleri ile talep hakkının kapsamının ne olduğu noktalarında toplanmaktadır.

Davacı tüketici olduğuna göre, tüketici hukuku ile ilgili ayıba ilişkin düzenleme, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK)’un 4. maddesinde yer almaktadır.
Anılan maddenin birinci fıkrasında; “Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir.” denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna ilişkin biçimsel koşullar sayılmaktadır.

Ayıp kavramı ile eksik iş ise birbirinden farklıdır.

Ayıp; yasa ya da sözleşmede öngörülen unsurlardan birinin veya birkaçının eksikliği yada olmaması gereken vasıfların olmasıdır.

Eksik iş ise; sözleşme konusu işlerin yapılmaması yani hiç yapılmayan iştir.

Eksik ifa ise, kanunlarımızda tanımı yapılmamakla birlikte, 4077 sayılı Kanun’un 4 maddesinde sayılan ayıp kavramı içerisinde mütalaa olunmaktadır.

Yukarıda da ayrıntısı ile açıklandığı üzere; malın ayıplı olması halinde taraflara ait hak ve yükümlülüklerin nelerden ibaret olduğu, 4822 sayılı Kanun’la değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4.maddesinde düzenlenmiş; ayıbın gizli ya da açık olması halleri için ayrı ihbar süreleri getirilmiş; hatta ayıbın ağır kusur veya hile ile gizlenmesi halinde zamanaşımı süresinden yararlanılamayacağı, açıkça ifade edilmiştir.

Buna göre; satılan maldaki ayıp açık ayıp niteliğinde ise, 4077 sayılı Kanun’un 4.maddesi uyarınca malın teslim tarihinden itibaren 30 gün içinde; gizli ayıp niteliğinde ise, dava zamanaşımı süresi içinde ve ayıp ortaya çıktıktan sonra derhal (dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede), ihbar edilmesi; ayıbın açık mı, yoksa gizli mi olduğunun tayininde ise, ortalama (vasat) bir tüketicinin bilgisinin dikkate alınması, gerekmektedir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının 1999 yılında satın aldığı dairenin aralık 2001 tarihinde fiilen teslim edildiği , davacının satın aldığı bu taşınmazla ilgili ayıp ihbarını, dava tarihinden önce davalıya bildirdiğine ilişkin bir delil bulunmadığı ve sonrasında 30.11.2011 tarihinde açtığı eldeki dava ile de, taahhüt edilen tesislerin kamunun kullanımına da açıldığı gerekçesi ile bu ayıp nedeniyle satın aldığı taşınmazda meydana gelen ekonomik eksikliğin tazminini istediği anlaşılmaktadır.

Davacının dava dilekçesinde tanımladığı ve davalı tarafında da inşaa edildiği anlaşılan mevcut durumun satın aldığı bağımsız bölümün ekonomik değerini düşüren açık ayıp olduğu, davalıların bu ayıbı gizlemek için de herhangi bir hileye başvurmadıkları, davacının bu ayıplardan bağımsız bölümü satın ve teslim aldığı tarihte kolayca bilgi sahibi olabileceği kuşkusuzdur.
Davacının teslim aldığı bağımsız bölüm nedeniyle, 4077 sayılı Kanun’un 4.maddesi gereğince malın teslim tarihinden itibaren 30 gün içinde davalıya ayıp ihbarında bulunmadığı da anlaşılmaktadır.
Her ne kadar, 4.madde de konut satışlarında zaman aşımı süresi beş yıl olarak öngörülmüş ise de, konutu satın alan davacı, açık ayıp halinde, malı teslim aldığı tarihten itibaren otuz gün içerisinde satıcı veya malike ayıp ihbarında bulunur ise, bu durumda malı teslim aldığı tarihten itibaren beş yıl içerisinde 4077 sayılı Kanun’a dayanarak dava açabilecektir.

Hal böyle olunca, otopark ve spor alanlarına ilişkin mahkemece ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı gerekçesi ile davanın reddi gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir…” gerekçesi ile hüküm bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava eksik ifa iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.

Yerel mahkemece davacı isteminde dile getirilen sosyal donatı alanlarının davacının satın aldığı dairenin bulunduğu site içerisinde duvarla çevrili alanda bulunduğu, yönetim plânında ortak yerler arasında umumun istifadesine bırakılmış yeşil alan, sosyal donatı alanı, spor sahaları, genel aydınlatma gibi sitede bulunan bütün bağımsız bölümlerin yararlanacağı yerler ve havuzların da gösterildiği, davalı şirket tarafından inşa edilen tesisler tapu kayıtlarına göre Ümraniye Belediyesine hibe edilen yerler ve yeşil alan üzerinde bulunmakla birlikte tesislere site dışından ulaşılmasının ve site sakinleri dışında kullanılmasının mümkün olmadığının keşif incelemesi ile tespit edildiği, projenin tanıtımı ve tesislerin site içinde duvarla çevrili alanda bulunması nedeniyle davacıda bu yerlerin sitenin mülkiyet sınırları içerisinde olduğu izlenimi uyandırıldığı, bu durumun alıcının satın alma kararını etkilediği gibi, taşınmazın değerinin azalmasına neden olduğu ve eksik ifa teşkil etmekle satıcının uğranılan zarardan 10 yıllık genel zamanaşımı süresi dâhilinde sorumlu tutulması gerektiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyiz itirazları üzerine yukarıda karar başlığında yazılı gerekçelerle bozulmuş, mahkemece önceki karar gerekçeleri tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalı …Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; satın alınan taşınmazın bulunduğu site içerisindeki bir kısım sosyal donatı alanlarının, mülkiyeti siteye ait olmayan başka bir parsel üzerinde bulunduğunun çekişmesiz olduğu olayda, davalı satıcının bu durum nedeniyle doğduğu iddia olunan zarardan sorumluluğunun hukuki niteliğinin eksik ifaya mı yoksa ayıptan sorumluluk hükümlerine mi dayandığı, burada varılacak sonuca göre ihbar külfetinin bulunup bulunmadığı ve zamanaşımı süresinin ne olacağı noktalarında toplanmaktadır.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, yerel mahkeme kararında ve direnme gerekçelerinde açıklanan gerektirici nedenlere göre, yerel mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Bu nedenle usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.

SONUÇ: Davalı …Ş. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (310,50 TL) harcın temyiz edenden alınmasına, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440’ıncı maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 25.04.2018 gününde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.