YARGITAY 20.HUKUK DAİRESİ
Tarih: 20.12.2017 Esas: 2017/941 Karar: 2017/10824
Birden Fazla Parsel Üzerine Kurulu ve Toplu Yapı Yönetimine Geçmemiş Yerlerle İlgili Ortak Gider Uyuşmazlığında Kat Mülkiyeti Kanunu Hükümleri Değil Genel Hükümler Uygulanmalıdır.
Özet:
Dava; Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan kaynaklanan, kat malikinin icra tehditi altında fazladan ödemiş olduğu aidat bedellerinin iadesine yönelik menfi tespit ve istirdat talebine ilişkindir. Dosya kapsamından, dava konusu sitenin birden fazla parsel üzerinde kurulu olduğu, toplu yapılara ilişkin özel hükümler uyarınca sitede henüz toplu yapı yönetimine geçilmediği anlaşılmaktadır. Birden fazla parsel üzerine kurulu ve toplu yapı yönetimine geçmemiş yerlerle ilgili ortak gider uyuşmazlıklarında 634 SK hükümleri değil genel hükümler uygulanmalıdır. Hukuki uyuşmazlıklarda asliye hukuk mahkemelerinin görevi asıl, sulh hukuk mahkemesinin görevi ise istisnadır. Açıklanan nedenlerle, uyuşmazlığın çözümünde asliye hukuk mahkemesi görevlidir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin … İli,… İlçesi,…Köyü, 1542 ada 13 parselde kain,… Toplu Yapısı Mağaza blokunda 205 bağımsız bölüm numaralı mağazanın maliki olduğunu, davalı şirketin ise … Toplu Yapısını işleten şirket olduğunu, davalı şirketin … 17. İcra Müdürlüğünün 2011/7231 Esas sayılı dosyası ile yaptığı icra takibinde müvekkili davacıdan aidat alacağı olarak 7.072,49.-TL nin faizi ile birlikte ödenmesini talep ettiğini, müvekkilinin talep olunan bu borca ve takibe süresi içinde itiraz etmediğini, ancak borcu kabul anlamına gelmemekle ve istirdat hakkını saklı tutarak dosya borcunu icra dosyasına yatırdığını, davalı şirketin kat malikleri genel kurulu adına aidat toplamaya, aidatları tahsile ve icra takibi yapmaya yetkisinin olmadığını, kat malikleri kurulunca kabul edilmiş, yasaya uygun tespit edilip kesinleşmiş bir işletme projesi ve belirlenmiş bir aidat bedelinin de bulunmadığını beyan ederek, davacı müvekkilinin aidat borcu bulunmadığının tespiti ile dosyaya yatırılmış olan 8.300.-TL nin avans faizi ile birlikte davalıdan istirdadına, davalı aleyhine % 40 dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; toplanan delillere, … 17. İcra Müdürlüğünün 2011/7231 E. sayılı icra dosyasına ve hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre; davalının davacıya fazladan yansıttığı her hangi bir ortak gider payının bulunmadığı, yine aynı dönem için KMK’nın 20. maddesi uyarınca yıllık % 48 oranında gecikme faizi olarak 3.887,04.-TL’nin davacıdan istenebileceği, bu dönem için davalının gecikme faizi olarak 3.044,54.-TL talep ettiği, dolayısıyla davacıya fazladan yansıtılan her hangi bir gecikme faizinin de bulunmadığı, davacı tarafından yapılan 19.000,00.-TL’lik ödeme de dikkate alındığında icra takip tarihi itibariyle 4.027,99.-TL ortak gider ve 3.887,04.-TL gecikme faizi olmak üzere toplamda 7.915,03.-TL daha davacının davalıya borcunun bulunduğu gerekçesi ile, davacının menfi tespit talebinin yerinde olmadığına ve davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan kaynaklanan, kat malikinin icra tehditi altında fazla ödemiş olduğu aidat bedellerinin iadesi istemine ilişkin menfi tespit ve istirdat davasıdır.
Dosya kapsamından, dava konusu sitenin birden fazla parsel üzerinde kurulu olup, Kat Mülkiyeti Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 5711 Sayılı Kanunun 22. maddesi ile Kat Mülkiyeti Kanunu’na eklenen 66. ve devamı maddelerinde düzenlenen Toplu Yapılara İlişkin Özel Hükümler uyarınca sitede henüz toplu yapı yönetimine geçilmediği anlaşılmaktadır.
Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerinin değil, genel hükümlerin uygulanması gerekmektedir. Buna göre görev hususu da genel hükümler uyarınca belirlenmelidir. Hukukî uyuşmazlıklarda asliye hukuk mahkemelerinin görevi asıl, sulh hukuk mahkemesinin görevi ise istisnadır. Özel bir kanun hükmü ile açıkça sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı bildirilmeyen bütün dava ve işler asliye hukuk mahkemesinde görülür.
Bu nedenle mahkemece; asliye hukuk mahkemesinde bakılmak üzere dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 20.12.2017 günü oybirliğiyle karar verildi.