YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 25.02.2019 Esas: 2016/3619 Karar: 2019/1950

Destekten Yoksun Kalma Tazminatı – Süreklilik Arz Eden Fazla Çalışma Ücretinin Ortalamasının, Esas Ücrete Dahil Edilmesi Gerekir.

Özet:

Dava, trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle, ölenin yakınlarının, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53/3. maddesi gereğince, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. TBK’nun 53/3. maddesi gereği, ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir. Yoksun kalınan gerçek destek miktarının tespit edilebilmesi için de, öncelikle desteğin sağlığında elde ettiği net gelirin doğru saptanması icap eder. Davacı taraf, desteğin ölümünden önceki döneme ait 3 aylık bordroları sunarak bu belgelerdeki miktar üzerinden hesaplama yapılmasını talep etmiştir. Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından hükme esas alınan 18.08.2015 tarihli hesap bilirkişisi raporunda, sunulan bordrolarda yer alan fazla çalışma ücretlerinin süreklilik arz etmemesi nedeniyle hesaba dahil edilemeyeceği kabul edilerek asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmıştır. Oysa, davacılar desteğine ait SGK hizmet cetvelinde, desteğin kazadan yaklaşık 3 ay önce Çev-Kor Temizlik adlı işyerinde çalışmaya başladığı, bu işyerindeki çalışmasına ilişkin 3 aylık bordrolarından sadece ilk ay bordrosunda fazla çalışma ücretinin bulunmadığı ve 3 aya ilişkin bordroların 2 ayında fazla çalışma ücretinin bulunduğu görülmektedir. Bu itibarla; kazadan önceki çalışmasının süresi ile 3 aylık bu sürenin 2 ayında fazla çalışma ücreti elde eden desteğin fazla çalışma ücretinin süreklilik arz ettiğinin kabulü gerekir. Desteğin fazla çalışma ücreti de dahil olacak biçimde belirlenen geliri üzerinden hesap yapmayan bilirkişi raporu, bu yönüyle hükme esas almaya elverişli değildir.

MAHKEMESİ: Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün temyizen tetkiki davacılar vekili ile davalı … vekili tarafından talep edilmiş, davalı … vekilince de duruşma istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 19.02.2019 Salı günü davacılar vekili Av. … geldi. Davalılar tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacılar vekili dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü.

-K A R A R-

Davacılar vekili, davalı …nin trafik sigortacısı olduğu araç ile davacıların eşi/ oğlu olan …’in idaresindeki aracın karıştığı kazada davacılar yakınının öldüğünü, davacıların ölenin desteğinden yoksun kaldığını, kazada her iki araç sürücüsünün de kusurlu bulunduğunu, desteğin idaresindeki aracın trafik sigortası bulunmadığından davalı …’nın da zarardan sorumlu olduğunu belirterek, belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 45.000,00 TL. tazminatın temerrüt tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiş; 19.08.2015 tarihli artırım dilekçesiyle, toplam taleplerini 158.127,84 TL’ye yükseltmiştir.

Davalı … vekili, tazminat ödemeleri halinde sürücünün mirasçısı konumunda olan davacılara rücu hakları bulunduğundan alacaklı borçlu sıfatlarının birleştiğini ve borcun son bulduğunu, SGK tarafından yapılmış rücuya tabi ödemelerin tazminattan düşülmesi gerektiğini, sürücünün kusuru oranında ve limitle sınırlı biçimde zararda sorumlu olduklarını, motorsiklet sürücüsü olan desteğin gerekli güvenlik önlemlerini almamış olması nedeniyle de tazminattan indirim yapılması gerektiğini, ticari faiz isteminin yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı …Ş. vekili, ölenin mirasını reddeden davacıların destek tazminatı talep haklarının bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla poliçe limitiyle sınırlı biçimde ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında zarardan sorumlu olduklarını, SGK tarafından yapılmış ödemelerin tazminattan düşülmesi gerektiğini, ticari faiz isteminin yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Sigorta Hakem Heyeti tarafından, iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; başvurunun kabulü ile davacı … için 95.010,95 TL, Davut için 24.657,73 TL. ve … için 38.459,16 TL. olmak üzere toplam 158.127,84 TL’nin 30.03.2015 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiş; bu karara, davalılar vekilleri ve davacılar vekili İtiraz Hakem Heyeti nezdinde itiraz etmiştir. Sigorta İtiraz Hakem Heyeti tarafından, HGK kararları ve Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları gereği, zarar gören 3. kişi konumunda olan davacıların zararından davalı … Hesabının da sorumlu olduğu, bilirkişi raporundaki hesaplamaların uygun bulunduğu, kazaya karışan araçlar hususi araç olduğundan yasal faiz uygulanmasının doğru olduğu gerekçesiyle, tüm taraf vekillerinin Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararına karşı yaptığı itirazın reddine karar verilmiş; karar, davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; davacıların talebinin doğrudan kendileri üzerinde doğan destekten yoksunluk zararına ilişkin olması, bu zararın oluşumundaki desteğin kusurunun davacılara yansıtılamayacağı, sürücü desteğin kusurlu olmasının, onun desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceğine ilişkin HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas- 2012/92 Karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 Esas- 2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca, davalı …’nın tazminattan sorumluluğuna hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; destekten yoksun kalma tazminatının ifade olunan mahiyeti gereği, desteğin müterafik kusuru nedeniyle tazminattan indirim yapılamayacak olmasına; davacı tarafın zarar sorumlusu olan her iki araç sigortacısına da dava açtığı, davalılar arasında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 88. maddesi gereği müteselsil sorumluluğun cari olduğu gözetildiğinde, davalı …’nın sorumluluğunun kusur oranıyla sınırlı tutulmayışında bir isabetsizlik görülmemesine; kazaya karışan araçların hususi araç olması nedeniyle temerrüt faizi olarak yasal faizine hükmedilmesinin yerinde bulunmasına göre; davacılar vekili ve davalı … vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2-Dava, trafik kazası sonucu ölüm nedeniyle, ölenin yakınlarının, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53/3. maddesi gereğince, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.

TBK’nun 53/3. maddesi gereği, ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir. Yoksun kalınan gerçek destek miktarının tespit edilebilmesi için de, öncelikle desteğin sağlığında elde ettiği net gelirin doğru saptanması icap eder.

Davacı taraf, desteğin ölümünden önceki döneme ait 3 aylık bordroları sunarak bu belgelerdeki miktar üzerinden hesaplama yapılmasını talep etmiştir. Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından hükme esas alınan 18.08.2015 tarihli hesap bilirkişisi raporunda, sunulan bordrolarda yer alan fazla çalışma ücretlerinin süreklilik arz etmemesi nedeniyle hesaba dahil edilemeyeceği kabul edilerek asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmıştır. Oysa, davacılar desteğine ait SGK hizmet cetvelinde, desteğin kazadan yaklaşık 3 ay önce Çev-Kor Temizlik adlı işyerinde çalışmaya başladığı, bu işyerindeki çalışmasına ilişkin 3 aylık bordrolarından sadece ilk ay bordrosunda fazla çalışma ücretinin bulunmadığı ve 3 aya ilişkin bordroların 2 ayında fazla çalışma ücretinin bulunduğu görülmektedir. Bu itibarla; kazadan önceki çalışmasının süresi ile 3 aylık bu sürenin 2 ayında fazla çalışma ücreti elde eden desteğin fazla çalışma ücretinin süreklilik arz ettiğinin kabulü gerekir. Desteğin fazla çalışma ücreti de dahil olacak biçimde belirlenen geliri üzerinden hesap yapmayan bilirkişi raporu, bu yönüyle hükme esas almaya elverişli değildir.

3-Destekten yoksun kalma zararının hesabında, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu yardımın miktarı belirlenmelidir. Ölenin parasal veya bedensel destekliğinin derecesi ile bundan yoksun kalanların tazminat isteklerinin ölçüsü ya da hesaplama yöntemi konusunda, öğretide görüş birliği yoktur. Gerçek yardım miktarının yeterli delillerle ispat edilemediği durumlarda yargıç, takdir hakkını kullanarak yardım miktarını belirleyebilecektir. Bu belirlemede, destek ile destek olunan kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dahil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurlar da göz önünde bulundurulacaktır. Hayatın olağan akışı içinde, destek sayılan kimsenin baktığı kimselere gelirini belli paylara bölerek baktığı pek söylenemese de tazminat hesabında bir paylaştırma yapmak zorunlu hale gelmektedir.

Davacıların desteği olan …, evli ve çocuksuz olarak ölmüş, geride davacı eşi ile annesi ve babası kalmıştır. Sigorta Tahkim Komisyonu’nun hükme esas aldığı 18.08.2015 tarihli hesap bilirkişi raporunda; desteğin ölmeyip sağ kalmış olması halinde 2 yıl sonra çocuğunun olacağı kabul edilip bu sürede gelirinin % 45’lik kısmını kendisine ve kalan % 55’lik kısmını hak sahibi olan davacılara ayıracağı; çocuğunun olmasından sonraki 17 yıllık süre boyunca, kendisine ve çocuğuna % 45- davacı eşine % 35- davacı anne babasına % 10’ar pay ayıracağı; davacı babanın destek alma süresinin bitiminden sonraki 9 yıl boyunca, kendisine ve çocuğuna % 47,5- davacı eşine % 40- davacı annesine % 12,5 pay ayıracağı; davacı annenin destek alma süresinin bitiminden sonraki iki hak sahibinin bulunduğu dönemde ise % 55 kendisine ve % 45 davacı eşine pay ayıracağı kabul edilerek paylar belirlenip hesaplama yapılmıştır.

Evli ve çocuksuz ölen desteğin ileride en az iki çocuğunun olacağı, gelirinden davacılar ile birlikte çocuklarına da pay ayıracağı; yine, desteğin kendisine ve eşine ayıracağı pay ile anne babasına ve çocuklarına ayıracağı payın eşit olamayacağı dikkate alınarak; ölüm tarihinden itibaren ve çocuğunun olacağı varsayılan 2 yıl sonraki döneme kadar 2 pay desteğe ayrılacak, 2 pay eşe, birer pay anne babaya verilecek; ileriki yıllarda bir süre sonra ikinci çocuğun olacağı varsayılmak suretiyle çocukların olacağı süreler için desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocuklara birer pay, anne babaya birer pay ayrılarak hesaplama yapılması gerekecektir. Bu itibarla, çocuksuz olarak ölen 24 yaşındaki desteğin sadece bir çocuğunun olacağı kabul edilmek suretiyle hak sahiplerinin paylarının belirlenmiş olması nedeniyle de rapordaki hesaplamalar doğru olmamıştır.

Açıklanan vakıalar karşısında Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından; Dairemiz’in yerleşik uygulamaları ile belirlenen ve yukarıda açıklanan destek payları esas alınmak suretiyle davacıların talep edebileceği tazminat miktarlarının belirlenmesi; desteğin Şubat ve Mart 2015 bordrolarındaki fazla çalışma ücreti de dahil olacak biçimde elde ettiği geliri üzerinden, aktif dönem hesabının yapılması konularında, başka bir aktüerya uzmanından rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, hatalı tespitler içeren rapora göre karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

4-Davaya konu kaza ve dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesinin 4. fıkrasında “iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilir” düzenlemesine yer verilmiştir.

Davalılar vekilleri, davaya konu olayın iş kazası olarak kabulü suretiyle, dava dışı SGK Başkanlığı tarafından davacılara yapılmış rücuya tabi ödeme olup olmadığının araştırılması ile yapılmış ödeme varsa tazminattan düşülmesi gerektiği savunmasında bulunmuş; Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından bu hususta hiçbir araştırma yapılmadan karar verilmiştir.

Bu durumda Sigorta Tahkim Komisyonu’nca; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na müzekkere yazılarak, davaya konu kazaya ilişkin olarak iş kazası yönünden araştırma yapılıp yapılmadığı ve olayın iş kazası olarak kabul edilip edilmediği; olayın iş kazası olarak kabulü suretiyle, davaya konu kaza sonucu ölen … …’in hak sahibi olan davacılara gelir bağlanıp bağlanmadığı; gelir bağlanmış ise, rücuya tabi olup olmadığı; davacılara bağlanan rücuya tabi gelirin ilk peşin sermaye değerinin ne olduğu hususlarının sorulması; bağlanan gelir rücuya tabi ise, 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesi hükmü gereği tazminattan düşülmesi suretiyle davacı tarafın talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi de isabetli olmamıştır.

SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekili ve davalı … vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2), (3) ve (4) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davacılar vekili ile davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA ve 2.037,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacılara verilmesine, duruşmada vekille temsil olunmayan davalı … yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara ve davalı … Hesabına geri verilmesine, 25/02/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.