YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
Tarih: 18.01.2017 Esas: 2014 / 1718 Karar: 2017 / 67
Fiili Bir Olgu Olan Fazla Çalışma Her Türlü Delil ile İspat Edilebilir; İşe Giriş-Çıkış Kayıtlarının Bulunmadığı (Dosyaya Sunulmadığı) Dönem İşçi Aleyhine Yorumlanamaz.
Özet:
Dava, işçilik alacaklarının tahsili talebine ilişkindir. 4857 SK’da fazla çalışmanın ispatı ile ilgili olarak özel bir hüküm bulunmamaktadır. Fiili bir olgu olan fazla çalışma, kural olarak her türlü delille ispat edilebilir. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. İşe giriş-çıkış kayıtlarının bulunmadığı (dosyaya sunulmadığı) dönem işçi aleyhine yorumlanamaz. İşe giriş çıkış kayıtlarının bulunmadığı dönem yönünden, dosya kapsamında mevcut deliller değerlendirilmelidir.
Taraflar arasındaki “işçilik alacakları” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kütahya İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.03.2014 gün ve 2012/616 E., 2014/357 K. sayılı kararın incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 05.05.2014 gün ve 2014/13358 E., 2014/14455 K. sayılı kararı ile:
(…1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Mahkemece ilk kararın fazla mesai ve tatil alacakları yönünden “davacı kamu kurumuna ait giriş ve çıkış kaydı tutulan işyerinde çalıştığına göre var ise mesai ve nöbet çizelgeleri getirtilerek, davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı, tatillerde çalışıp çalışmadığı belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” gerekçesi ile bozulması üzerine bozmaya uyularak kayıtlar getirtilmiş ve getirtilen kayıtlara göre anılan alacaklar hesaplanıp hüküm altına alınmıştır. Ancak getirtilen kayıtlar davacının tüm çalışma süresini kapsamayıp 15.02.2011-28.12.2011 tarihleri arası giriş ve çıkış kayıtları olup hüküm altına alınan fazla mesai ve tatil çalışmaları ücret alacağı bu kayıtlar esas alınarak hesaplanmıştır. Davacı tüm çalışma süresine ait fazla mesai ve tatil çalışmaları karşılığı ücret alacağı istediğine göre tüm çalışma süresine ait kayıtlar getirtilmeli ve alacaklar hesaplanmalıdır. Eksik inceleme ile bozma gereği tam olarak yerine getirilmeden karar verilmesi hatalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin davalı … Bakanlığına bağlı ……….. Hava Er Eğitim Tugay Komutanlığının yemek ihalesini kazanan dava dışı ……….. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti.’nde çalıştığını, iş sözleşmesinin haklı sebep olmaksızın feshedildiğini, asıl işvereninin … olduğunu, işe başladığı günden itibaren fazla mesai yaptığını, ulusal bayramlarda çalıştığını, Ramazan Bayramında 1 gün, Kurban Bayramında ise 2 gün izin kullandığını, çalışmasına rağmen alamadığı hafta sonu çalışma ücretleri bulunduğunu, ayrıca müvekkilinin kullandırılmayan ve ücreti ödenmeyen yıllık izin alacağı olduğunu ileri sürerek işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, davanın öncelikle süre aşımı ve sıfat yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, kaldı ki davanın yetkisiz mahkemede açıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel Mahkemece, davalı idare ile yemek hizmeti ihalesini alan şirketler arasında asıl-alt işverenlik ilişkisi bulunduğu, davacının iş sözleşmesinin haksız ve önelsiz olarak feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalı Bakanlık vekili tarafından temyizi üzerine;
Özel Dairece; davalının sair temyiz itirazlarının reddi ile davalı aleyhine dava açan işçilerin tanıklıklarına kural olarak itibar edilmemesi gerektiği, bu beyanların diğer yan delillerle birlikte değerlendirilerek sonuca gidilmesinin doğru olacağı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda fazla mesai ve tatil ücret alacaları hesaplanırken, davacı tanık anlatımlarının delil olarak değerlendirildiği, oysa davacı tanığı olarak dinlenen işçilerin aynı şekilde davalı aleyhine dava açan kişiler olduğu gibi işyerinde ikili vardiya esası ile çalışıldığını belirttikleri ve hükme esas bilirkişi raporunun tanık beyanına dayanmasına rağmen, tek vardiya çalışma esasına göre fazla mesai ve tatil ücret alacaklarının hesaplandığı, davalı vekilinin temyiz aşamasında, dosyaya sunulan işin yapıldığı Hava Er Eğitim Tugay’ına giriş ve çıkış kayıtlarını gösteren imzalı çizelgelerin dikkate alınmadığını ve alacakların fahiş hesaplandığını savunduğu, davacının, kamu kurumuna ait giriş ve çıkış kaydı tutulan işyerinde çalıştığına göre var ise mesai ve nöbet çizelgelerinin getirtilerek, davacının fazla çalışma yapıp yapmadığının, tatillerde çalışıp çalışmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, bozmaya uyularak dosyaya sunulan davacıya ait işe giriş çıkış kayıtlarına göre hesaplanan bilirkişi raporuna itibarla davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekillerince temyizi üzerine,
Özel Dairece, davalının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddi ile mahkemece getirtilen kayıtların davacının tüm çalışma süresini kapsamayıp 15.02.2011-28.12.2011 tarihleri arası giriş ve çıkış kayıtları olduğu, hüküm altına alınan fazla mesai ve tatil çalışmaları ücret alacaklarının bu kayıtlar esas alınarak hesaplandığı, davacının, tüm çalışma süresine ait fazla mesai ve tatil çalışmaları karşılığı ücret alacağını istemesine göre tüm çalışma süresine ait kayıtların getirtilmesi ve alacakların hesaplanması gerektiği, eksik inceleme ile bozma gereği tam olarak yerine getirilmeden karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, davalı kuruma yazılan üç adet müzekkere ile tüm kayıtların istendiği, gelen belgelere göre dosyanın bilirkişiye verildiği, son yazılan müzekkereye cevap verilmemesi üzerine davalı vekiline duruşmada tüm kayıtları sunmak üzere iki haftalık kesin süre verildiği, bu süre içerisinde kayıtların sunulmaması nedeniyle dosyanın yeni bir bilirkişiye verilerek ve bozma kararı dikkate alınarak davalı kurumdan gelen kayıtlar doğrultusunda fazla mesai ve tatil çalışmaları karşılığı ücret hesaplaması yaptırıldığı ve buna göre karar verildiği, verilen kararın yasaya ve usul hükümlerine, özellikle taraflarca hazırlama ilkesine uygun olduğu belirtilerek ve önceki gerekçeler de eklenmek suretiyle direnme kararı verilmiş, direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, çalışma saatlerine ilişkin davalı kurum kayıtlarının sunulmadığı dönem yönünden fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ile hafta tatili alacaklarının kayıtlar dışındaki deliller ile ispatının olanaklı olup olmadığı; burada varılacak sonuca göre de hüküm altına alınacak tutarların tespiti noktasında toplanmaktadır.
I- Davalı … vekilinin temyizi yönünden;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesi, tarafların isteminden fazlasına veya başka bir şeye karar verilemeyeceğini ifade eder. Anılan Kanunun “Taleple Bağlılık İlkesi” başlıklı 26. maddesinde;
“(1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
(2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.” düzenlemesi yer almaktadır.
Açıklanan bu yasal düzenleme ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Dava dilekçesinde, davacının, 15.05.2009 tarihine kadar davalı Bakanlık nezdinde çalıştığının belirtildiği, 03.09.2012 tarihli bilirkişi raporunda da, davacının hizmet süresinin 16.05.2007-28.12.2011 tarihleri arasında olduğunun tespit edildiği; ancak dava dilekçesinde iş sözleşmesinin sona erme tarihi olarak 15.05.2009 tarihinin belirtilmiş olmasına göre dava konusu taleplerin 15.05.2009 tarihine kadar hesaplandığı, mahkemenin de belirtilen rapora göre hüküm kurduğu anlaşılmıştır. Özel Dairece, işe giriş çıkış kayıtlarının getirtilmesi yönünden yapılan bozma sonrasında ise Şubat-Aralık 2011 dönemine ait işe giriş çıkış kayıtları doğrultusunda hesaplama yapılmış ve mahkemece bu hesaplamaya itibarla hüküm kurulmuştur. Görüldüğü üzere, dava dilekçesindeki talebin Şubat-Aralık 2011 dönemini kapsamadığı açıktır.
Buna göre, mahkemece, 6100 Sayılı Kanun’un 26. maddesine aykırı şekilde talep aşılarak karar verilmesi hatalıdır.
II- Davacı vekilinin temyizi yönünden;
4857 sayılı İş Kanunu’nda fazla çalışmanın ispatı ile ilgili olarak özel bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle fazla çalışmanın ispatında, ispat yükü genel hükümlere tabidir. Dolayısıyla fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi kural olarak, bu iddiasını ve fazla çalışma yaptığı gün ile saatleri ispat etmek zorundadır. Fiili bir olgu söz konusu olduğundan, kural olarak işçi, fazla çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir; bu bağlamda tanık da dinletebilir. (HGK’nun 27.04.2016 gün 2014/22-886 E., 2016/550 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.)
İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Tarafın belgeyi ibraz etmemesi” başlıklı 220. maddesi ise;
“(1) İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir.
(2) Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir.
(3) Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” hükmünü içermektedir.
İş Kanunu’nda kayıt tutma yükümlülüğü genellikle işverene verilmiştir. Bordro tanzimi, mesai saatleri düzenleme, yıllık ücretli izin defteri tutma, çalışma belgesi verme gibi işçi alacakları konusunda işveren kayıtlarına dayanıldığında, bu kayıtları tutma zorunluluğu olan işverenin bu belgeleri mahkemeye ibraz etmesi, işverenin bu belgeleri ibraz etmemesi halinde ise 6100 sayılı HMK’nun 220. maddesi uyarınca işlem yapılması gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta, yerel mahkemenin ilk kararı ile tanık beyanları doğrultusunda davacının tüm çalışma süresine ilişkin hesaplanan fazla mesai, hafta tatili ve genel tatil alacakları hüküm altına alınmış, uyulan ilk bozma ilamı sonrasında da getirtilen işe giriş çıkış kayıtları esas alınarak ve sadece kayıtların bulunduğu döneme ilişkin fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil alacakları hüküm altına alınmıştır. İşe giriş çıkış kayıtlarının bulunmadığı dönem yönünden ise belirtilen alacaklara hak kazanılmadığı değerlendirilmiştir.
Yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere, fiili bir olgu söz konusu olduğundan, fazla çalışmalar her türlü delille ispat edilebilir. Bu itibarla, yerel mahkemece, işe giriş çıkış kayıtlarının bulunmadığı dönem yönünden değerlendirme yapılmaması isabetli değildir. Diğer taraftan, yerel mahkemece işe giriş çıkış kayıtlarının sunulmamasının davacı aleyhine yorumlanması da, 6100 Sayılı Kanunun 220. maddesi ile de bağdaşmamaktadır.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular ışığında, yerel mahkemece, somut olayda işe giriş çıkış kayıtlarının bulunmadığı dönem yönünden, dosya kapsamında mevcut deliller değerlendirilmeli, çalışma düzeninin aynı olması prensibinden hareketle, kayıtlı dönemin, kayıtlı olmayan dönem için emsal olabileceği de gözetilmeli ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Hal böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına, bozma ilamında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerle uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
S O N U Ç: I- Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz isteminin talep aşımı yönünden kabulüne,
II- Yukarıda (I ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen ilave nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8/son maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.01.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.