Sitelerde yüksek güvenlikli ve daha konforlu bir yaşam vaat edilmesi insanları bu tercihlere teşvik etmekte ve olağan bir güven oluşturmaktadır. Ancak son zamanlarda sitelerdeki hırsızlık olaylarının artması, alınan özel güvenlik önlemlerinin yeterliliğinin sorgulanmasına sebep olmaktadır. İnsanlar mal ve can güvenliği konusunda tedirginlik yaşamaktadır. Neyse ki mahkemeler vatandaşların bu korkusunu bir nebze olsun yatıştırıcı kararlar vermektedir. Site içindeki hırsızlık olaylarından hem güvenlik şirketi hem de site yönetiminin müteselsilen sorumlu olacağı mevzuatımız gereğince hüküm altına alınmaktadır.
Kat Mülkiyeti kanunu 35. Maddesi uyarınca site yönetimine, site ve sakinleri ile ilgili genel işlerin görülmesi konusunda kanunen görevler tayin edilmiştir. Site yönetimi yapılması gerekli işler kapsamında özellikle sitede yaşayanların can ve mal güvenliğini sağlamak amacıyla güvenlik şirketleriyle sözleşme yapmaktadır. Site yönetiminin denetimi altında güvenlik şirketi çalışanları sitenin güvenliğini sağlamaktadır. Bu noktada olası bir hırsızlık vakıasında, öncelikle güvenlik şirketinin güvenlik sözleşmesinden doğan borcunun özenle yerine getirilmemesi, ihmal edilmesi dolayısıyla sorumluluğu gündeme gelecektir. Site yönetimi de emir ve talimatı doğrultusunda güvenliği sağlayan şirketin özensizliğinden birlikte sorumlu olacaktır. Meydana gelen hırsızlık olaylarında, site yönetimi kusursuz sorumlu olup, site yönetimine kusursuz olduğunu ispatlama imkanı sağlanmamaktadır. Ayrıca güvenlik şirketi ile yapılan sözleşmede hırsızlık nedeniyle oluşan zararların tazmin edilmesi hususunda bir hüküm bulunmasa dahi şirketin sorumluluğunun yine de gündeme geleceği kabul edilmektedir.
Zararın tazmini; hırsızlık neticesinde oluşan maddi ve manevi kayıpların tazmini, güvenlik şirketi ve site yönetiminden müteselsilen talep edilebilmektedir. Zararın miktarı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tespit edilecektir.
Özellikle davacı ve davalının kusur oranları tazminat miktarının belirlenmesinde önem kazanmaktadır. Hırsızlık olayına maruz kalan site sakininin, evin kapısını kilitlemeyi, kıymetli eşyalarını saklamayı ihmal etme gibi durumları mevcutsa, bu halde kendisi de kusurlu kabul edilecek ve tazminatın miktarında kusur oranına göre indirime gidilecektir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun emsal nitelikteki bir kararında, “davacıların ekonomik ve sosyal durumlarına ve yaşam tarzlarına uygun olarak günlük yaşamda veya özel günlerde kullanacağı miktar ve nitelikteki ziynetlerini her yönüyle güvenli olduğuna inandıkları ve bu sebeple satın aldıkları evde bulundurmalarının ve baza altında saklamalarının davacılara bir kusur olarak izafe edilemeyeceği, davacının olay günü evin kapısını kilitlemek suretiyle üzerine düşen tedbiri yerine getirdiği, davacıların, söz konusu ziynetlerini banka kasasında veya başka şekilde ve ekstra harcama yapmak suretiyle koruma altına almalarını istemenin davacılara ek külfet yükleyeceği ve makul bir değerlendirme sayılmayacağı ve dolayısıyla yüksek güvenlikli olduğu düşüncesiyle satın almış oldukları evde muhafaza altına aldıkları ziynetlerinin çalınmasında davalıların müterafik kusuru bulunmaktadır.” diyerek hırsızlığa maruz kalan davacının-kat sakininin makul seviyede tedbir almasını yeterli görmüştür.
Ergür Hukuk Ofisi