YARGITAY 21.HUKUK DAİRESİ

Tarih: 13.12.2016 Esas: 2015 / 22127 Karar: 2016 / 15059

Hizmet Tespiti – İşçinin Kuruma Eksik Bildirilen Çalışmaları ile Kesintisiz Çalışmalara İlişkin Açılacak Davalarda Hak Düşürücü Süre Söz Konusu Değildir.

Özet:

Dava, hizmet tespiti talebine ilişkindir. Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde hizmet tespiti davası açabilir. Davacının sigortalı çalışmalarının kuruma kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü süre işlemez. Ayrıca çalışmanın blok çalışma niteliğinde olması yani kesintisiz devam etmesi halinde de hak düşürücü süreden söz edilemez. Açıklanan nedenlerle, davacının çalışmalarının dava konusu edilen dönemde kesintisiz devam edip etmediği araştırılarak sonucuna göre karar verilmelidir.

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 08/03/1993-18/07/1996 tarihleri arasında sigortasız geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.

Hükmün davacı ve davalılardan kurum vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi  tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalının tüm, davacının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,

2- Dava, davacının davalıya ait işyerinde 08/03/1993-18/07/1996 tarihleri arasında geçen ve davalı kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, davacının davalı kooperatif adına kayıtlı 107230 sicil numaralı işyerinden 1996/2. dönemde eksik bildirilen 70 gün olduğunun tespitine, 1996/2. dönemden önceki talebinin hak düşürücü sürenin dolmuş olması gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.

Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 Sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 Sayılı Yasa’nın 86/8. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.

506 Sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 Sayılı Yasa’nın 86/8. maddelerine göre yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.

Yasada yer alan 5 yıllık süre hak düşürücü olup mahkeme tarafından kendiliğinden nazara alınması gerektiği gibi davacının aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesinin veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı ve hak düşürücü sürenin, kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gerçeği de ortadadır.

İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri kuruma vermesi gerektiği kanunun 79/1. maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin dördüncü kısmında işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (SSİYön. Madde 16), dört aylık sigorta primleri bordrosu (SSİYön. Madde 17), sigortalı hesap fişi (SSİY. Yön. Madde 18) vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık kanunun 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez.

Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir.

Maddede belirtildiği üzere yönetmelikle tespit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi çalışmaların sigorta müfettiş raporu ile saptanması durumunda da hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemeyeceği açıktır. Bir sigortalının askere gitmeden önce çalıştığı işyerini askerliği müteakip girmesi durumunda hizmet akdi mecburi hizmet nedeniyle kesilmiş olduğundan artık hak düşürücü sürenin oluştuğundan bahsedilemez. Davacıya ödenen ücretten sigorta primi kesilen hallerde, davacının iş ve sosyal sigorta mevzuatının öngördüğü sigorta hak ve yükümlülüklerini yerine getirmesi nedeniyle kurumun yasadan kaynaklanan denetim ve inceleme görevini yapmaması karşısında hak düşürücü sürenin işlemeyeceği kabul edilmelidir.

Davacının sigortalı çalışmalarının kuruma kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü süre işlemeyecektir. (Hukuk Genel Kurulunun 23.06.2004 gün ve 2004/21-369 E, 2004/371 K. sayılı kararı )

Ayrıca çalışmanın blok çalışma niteliğinde olması yani kesintisiz devam etmesi halinde hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi, mevsimlik çalışmanın bulunması ve bu çalışmanın yıllar itibariyle kesintisiz sürdüğünün kabulü halinde de çalışılmayan dönemde hizmet akdi askıda olduğundan hükme esas alınan 5 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak, mevsimlik çalışmanın sona erdiği yılın sonu esas alınması gerekir.

Somut olayda, davacının davalıya ait 107230 sicil sayılı işyerinden 1996/2. döneminde 38 gün bildiriminin yapıldığı anlaşılmış olup 08/03/1993-18/07/1996 tarihleri arasındaki çalışmasının kesintisiz devam etmesi durumunda hak düşürücü sürenin söz konusu olması mümkün değildir. Bu nedenle, davacının çalışmalarının dava konusu edilen dönemde kesintisiz devam edip etmediğinin tespiti bakımından araştırmanın genişletilerek işin esasına girilmesi gerekmektedir.

Yapılacak iş, davacının çalışmasının 08/03/1993 tarihinde başlayıp bildirim yapıldığı 1996/2. dönemine kadar kesintisiz devam edip etmediğini araştırmak, çalışmanın kesintisiz devam ettiğinin anlaşılması halinde davanın kabulüne karar vermek, davacının çalışmalarında kesinti bulunduğunun anlaşılması halinde ise şimdiki gibi karar vermekten ibarettir.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacıya iadesine, 13.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.