YARGITAY 10.HUKUK DAİRESİ

Tarih: 26.10.2017 Esas: 2017 / 1848 Karar: 2017 / 7260

Hizmet Tespiti – Ticaret Sicilinden Terkin Edilmiş (Tüzel Kişiliği Sona Ermiş) Şirket Hakkında Yargılama Yapılarak Karar Verilemez; Önce Tüzel Kişiliğin İhyası Prosedürü İşletilerek Taraf Teşkili Sağlanmalıdır.

Özet:

Davacı, hizmet tespiti talebinde bulunmuştur. Davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Başka bir anlatımla, bir davada taraf olabilmek için ya hakiki şahıs ya da tüzel kişi olmak gerekir. Tüzel kişilik, ticaret sicilinden silinme (terkin) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemleri eksiksiz yapılmış olmalıdır. Şayet tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ise, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile tüzel kişiliğin sona erdiği kabul edilemez. Davalı şirketin ticaret sicilden terkin edildiği ve taraf ehliyeti bulunmayan şirket aleyhine karar verildiği dosya kapsamı ile sabittir. Ticaret sicilinden terkin edilmiş şirket hakkında yargılama yapılarak karar verilemez. Önce tüzel kişiliğin ihyası prosedürü işletilerek taraf teşkili sağlanmalıdır. 

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece, bozmadan sonra ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davacı ve davalı kurum ile davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.

Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.

Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir Bu nedenle, davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani, bir davada taraf olabilmek için, ya, hakiki şahıs; ya da, hükmi şahıs olmak gerekir. Zira, taraf ehliyeti, Medeni Hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder (Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku) 06.06.2007 tarih, 2007/10-358 Esas, 2007/337 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere; ticari şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer.

Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek taraf teşkili sağlanmak suretiyle yargılamanın devamının sağlanması gerekir.

Şu halde yapılması gereken iş; anılan kararı çerçevesinde, tüzel kişiliği sona eren davalı şirketin ihyası için tasfiye memurluğu ile Ticaret Siciline husumet yöneltilerek ayrı bir dava açılması için davacı tarafa uygun bir süre verilmeli, dava açıldığı takdirde bu davanın sonucu beklenmeli, tüzel kişiliğin yeniden ihyası halinde, taraf teşkili sağlanarak, sonucuna göre karar verilmelidir.

Somut olayda; davalı münfesih sayıldığı ve 31.07.2013 tarihinde ticaret sicilinden re’sen terkin edildiği, bu durumda, taraf ehliyeti bulunmayan şirket aleyhine karar verildiği anlaşılmış olmakla, davalı şirket hakkında ihya yapılması için yasal prosedür işletilmek suretiyle ihyasına dair karar alındıktan sonra, usulüne uygun şekilde taraf teşkilinin sağlanması ve sonrasında karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve infazı mümkün olmayacak şekilde, karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davacı ve davalı Kurum ile davalı vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacı ve davalılardan iadesine, sair hususlar incelenmeksizin 26.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.