YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ 

Tarih: 19.12.2017 Esas: 2016/9756 Karar: 2017/10794

İş Kazası – Maluliyet Tespiti – Alt İşveren Asıl İşveren

Özet :

SGK Yüksek Sağlık Kurulu kararına itiraz edilmesi halinde Adli Tıp Kurumuna inceleme yaptırılmalıdır. İş kazasında asıl işveren alt işverenin kusurundan da sorumludur.

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.

YARGITAY  KARARI

1- Yerel Mahkeme, davalı vekiline tefhim tarihine göre, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8. maddesi hükmüne göre (8) günlük süresinden sonra temyiz ettiği gerekçesiyle; 11.04.2016 tarihli Ek Kararı ile temyiz dilekçesinin reddine karar vermiştir.

Davalı vekili, temyiz talebinin reddine dair ek kararı süresinde temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 294/3.maddesine göre “Hükmün tefhimi, herhâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur.”

HMK’nın 297/2.maddesine göre “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”

Yerel Mahkemenin tefhim ettiği kısa karar (hüküm sonucu), HMK’nın 297/2.maddesindeki unsurları içerir biçimde yapılmadığından Yasa’da öngörülen (8) günlük temyiz süresinin geçtiğinden söz edilemez. Kaldı ki gerekçeli karar, davalıya 21.12.2015 tarihinde tebliğ edilmiş olup, tebliğ tarihine göre temyiz talebi de 25.12.2015 tarihinde süresi içinde yapılmıştır. Hal böyle olunca, davalının hükmü süresinde temyiz ettiği anlaşıldığından Yerel Mahkemenin temyiz isteminin reddine ilişkin ek kararının bozularak kaldırılması ve asıl hükmün temyizini amaçlayan temyiz itirazlarının incelenmesi gerekir.

2- Dava, iş kazası sonucu bedensel bütünlüğü zarara uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece, maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Diğer yandan, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekir.

5510 sayılı Yasa’nın 18 nci maddesinde Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarından istirahat raporu alınmış olması şartıyla; iş kazası nedeniyle iş göremezliğe uğrayan sigortalıya her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verileceği, 19 ncu maddesinde iş kazası sonucu oluşan hastalık ve özürler nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık Kurulları tarafından verilen raporlara istinaden Kurum Sağlık Kurulunca meslekte kazanma gücü en az %10 oranında azalmış bulunduğu tespit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri
bağlanacağı; iş kazası ve meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hallerinde meslekte kazanma gücündeki kayıp oranının belirlenmesine ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasların Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği bildirilmiştir.
5510 sayılı Yasa’nın 95. maddesine göre “Bu Kanun gereğince, yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, çalışma gücü kaybı, geçici iş göremezlik ödeneklerinin verilmesine ilişkin raporlar ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü veya çalışma gücü kaybına esas teşkil edecek sağlık kurulu raporlarının usûl ve esaslarını, bu raporları vermeye yetkili sağlık hizmeti sunucularının sahip olması gereken kriterleri belirlemeye, usûlüne uygun olmayan sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeleri düzenleyen sağlık hizmet sunucusuna iade edecek belirlenen bilgileri içerecek şekilde yeniden düzenlenmesini istemeye Kurum yetkilidir. Usûlüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler ile gerekli diğer belgelerin incelenmesiyle; yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, vazife malullük derecesini, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte kazanma gücünün kaybı derecelerine ilişkin usûlüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve diğer belgelere istinaden Kurumca verilen karara ilgililerin itirazı halinde, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.

Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar Sosyal Güvenlik Kurumunu bağlayıcı nitelikte ise de, diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından Yüksek Sağlık Kurulu Kararına itiraz edilmesi halinde inceleme Adli Tıp Kurumu aracılığıyla yaptırılmalıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28.06.1976 günlü, 1976/6-4 sayılı Kararı da bu yöndedir.
Somut olayda, Kurum içi prosedürler izlenerek maluliyet tespiti yapılmadığı anlaşılmış olup, söz konusu hüküm bu yönleri ile usul ve yasaya aykırıdır.

Yapılacak iş, davacının Kurum’a müracaatının sağlanması ve usulüne uygun şekilde sürekli iş göremezliğinin tespitine ilişkin rapor alınarak kesinleştirilmesi; itiraz halinde sırasıyla SGK Yüksek Sağlık Kurulu’ndan rapor alınması; Kurum raporları ile dosyada mevcut Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi raporu arasında çelişki oluşması halinde ise; raporlar arasındaki çelişkinin Adli Tıp 2. Üst Kurulu’ndan rapor alınmak suretiyle giderilmesinin ardından oluşacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.

Kabule göre de; davalı belediyenin istihdam eden sıfatıyla davaya konu olayın meydana gelmesinde kusurlu bulunan …’nin kusurundan da sorumlu olduğu gözetilerek % 70 kusur oranı üzerinden hesap yapılması gerekirken % 20 oranındaki davalı belediyenin kusuru üzerinden yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulması hatalıdır.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirmektedir.

O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Yerel Mahkemenin davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine ilişkin 11.04.2016 tarihli ek kararının bozularak KALDIRILMASINA, hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 19.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.