YARGITAY 22.HUKUK DAİRESİ

Tarih: 26.12.2016 Esas: 2016 / 32972 Karar: 2016 / 29092

İş Mahkemelerinde Zamanaşımı Def’i Cevap Süresi İçinde İleri Sürülebilir; Zamanaşımı Def’i İlk İtiraz Niteliğinde Değildir.

Özet:

5521 SK’nun 7. maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanacağı belirtilmektedir. Ancak 6100 SK’nun 447. maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir. Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def’i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilirdi. Ancak 6100 SK’nun yürürlükte olduğu dönemde, zamanaşımı def’i cevap süresi içinde ileri sürülmelidir. İlk itirazlar Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 116. maddesinde sayılmış olup, zamanaşımı def’i ilk itiraz niteliğinde değildir. Yerel mahkemece, cevap süresinin uzatılması talebinde, süresi içerisinde ilk itiraz niteliğinde zamanaşımı def’inde bulunulmadığı belirtilerek sonuca gidilmiş olması hatalıdır.

1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Taraflar arasındaki ilk sorun dava dilekçesine karşı süresi içerisinde zamanaşımı def’inde bulunulup bulunulmadığı konusundadır.

Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7. maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447. maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı Kanun’un 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.

Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def’i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 Sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde 319. madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı def’i cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir.

Anılan kanunun 317. maddesinde, cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak, durum ve şartlara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, bir defaya mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek bir süre verilebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir, düzenlemesine yer verilmiştir.

Somut olayda, dava dilekçesi davalı … Bakanlığı’na 26.09.2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bakanlık vekili 02.10.2013 tarihinde, iki haftalık kanuni süre içerisinde mahkemeye başvurarak cevap süresinin uzatılması talebinde bulunmuştur. Mahkemece, cevap süresinin iki hafta uzatılmasına ilişkin verilen karar, davalı bakanlık vekiline 23.10.2013 tarihinde tebliğ edilmiş ve 22.10.2013 tarihli cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’inde bulunulmuştur.

Bu durumda, davalı … Bakanlığının kanuni süresi içerisinde dava dilekçesine karşı zamanaşımı def’inde bulunduğu kabul edilerek yargılamaya devam edilmesi gerekmektedir. İlk itirazlar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 116. maddesinde sayılmış olup, zamanaşımı def’i bir ilk itiraz olmadığından, mahkemece, cevap süresinin uzatılması talebinde, süresi içerisinde ilk itiraz niteliğinde zamanaşımı def’inde bulunulmadığı belirtilerek sonuca gidilmiş olması hatalıdır.

Süresi içerisinde zamanaşımı def’inde bulunulmadığı belirtilerek sonuca gidilmiş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

3- Davacı ve davalılar arasındaki diğer sorun, davacının asıl işverene ait işyerinde kesintisiz çalışıp çalışmadığı konusundadır.

Dosya içeriğine göre, davacı 15.06.1994 tarihinden itibaren davalı bakanlığa bağlı …Çocuk Hastanesinde kesintisiz çalıştığını belirtmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının 01.09.1994 tarihinden itibaren, davalı bakanlığa ait hastanede kesintisiz çalıştığı kabul edilerek belirlenen çalışma süresi üzerinden talep konusu alacaklar hesaplanmıştır. Ancak dinlenen davacı şahitlerinin 2002 yılı öncesinde davalı işyerinde çalışmalarının bulunmaması ve 1997 yılı öncesine ait puantaj kayıtlarının sunulmadığı gözetildiğinde, davacının 1997 yılı öncesindeki çalışma süresi belirlenirken … Kurumu kayıtlarının esas alınmamış olması hatalıdır.

Kabule göre de şahit anlatımlarına dayalı olarak hesaplanan fazla çalışma ücretinin 2002 yılı öncesine ilişkin şahit beyanı bulunmamasına rağmen hesaplanarak hüküm altına alınması hatalıdır.

SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26.12.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.