YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Tarih: 14.02.2018 Esas: 2015 / 1635 Karar: 2018 / 218

İşçilik Alacakları – Kıdem ve İhbar Tazminatı – Haklı Nedenle Fesih – Fesih Nedeni ile Bağlılık

Özet:

Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davacının şirket kurması ve limited şirketin kurucu ortağı olmasının iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı neden ile feshedilmesi için gerekçe olamayacağı, davacının limited şirketin kurucu ortağı olduğunu davalı işverenin bildiği, davacının kurduğu bu şirket dolayısıyla davalı işverenlikten iş aldığı ve teslim ettiği, dosyada devamsızlık tutanağı bulunduğu, aynı zamanda davacının rızası dışında davalı işveren tarafından izinli sayıldığı, davalının savunmasının birbirini doğrulamadığı, çeliştiği, bu nedenle fesih sebebinin davacının çalıştığı süre, pozisyonu, mesleki kıdemi göz önüne alındığında yasaya aykırı bulunduğu, fazla çalışma, hafta tatili alacaklarının reddi ile kıdem, ihbar tazminatları, yıllık izin ücreti ve ücret alacaklarının kabulüne karar verilmiştir.  İş sözleşmesinin 04.11.2010 tarihli fesih bildirimi ile davacının 4857 sayılı Kanun’un 25/II. maddesine aykırı işlem ve eylemler yaptığının tespit edildiği belirtilerek 01.11.2010 tarihi itibariyle haklı sebeple feshedildiği, işverenin, davacının kurucu ortağı olduğu İNPEMA şirketinde genel müdür olarak çalıştığı, davalı şirketin işlerini bu şirkete verdiği, ortağı olduğu şirketin aldığı işleri şartnameye uygun yapmamasına rağmen şirketine teşekkür belgesi verilmesi hususunda yöneticileri yanılttığı, aynı işlerin bir sonraki yıl daha uygun bedelle başka şirketlere yaptırıldığı, bu durumda şirketin zarara uğratıldığını ileri sürdüğü, davacının kurucu ortağı olduğu İNPEMA şirketinin, davalı şirketin PE hatlarının yapımı işini 12.08.2009 tarihli teklif mektubu ile aldığı, yapımını tamamladığı hızlı tren doğalgaz hattında, kanal kesitlerini şartnameye uygun yapmadığı, geçici kabul işleminin, davalı şirket adına davacının da imzasının bulunduğu heyetçe yapıldığı, davacının ortağı bulunduğu şirkete teşekkür edilerek, kesin kabulünün yapıldığı, İNPEMA şirketinin 14.01.2009 tarihinde kurulduğu, davacının kurucu ortağı olduğu anlaşılmış olup, davalı şirketten benzer işlerin yapımı konusunda ihale ile iş alan başka bir şirketin ihale şartlarıyla, davacının kurucu ortağı olduğu İNPEMA şirketinin davalı şirketten aldığı ihale şartları karşılaştırılarak, davalı şirketin zarara uğrayıp uğramadığı, davalı şirketin iç yönetmeliği gereği, davacının şirketle iş yapmasını engelleyici bir düzenleme olup olmadığı, ihalenin alınmasında ve kabullerinin yapılmasında davacının müdahalesinin bulunup bulunmadığı araştırılarak, işveren yönünden haklı sebeple fesih şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, haklı sebeple fesih şartlarının oluşması halinde fesih sebebi ile bağlılıktan söz edilemeyeceği düşünülmeden yanlış yorum ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “işçilik alacakları” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 2. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 08.05.2012 gün ve 2010/1591 E., 2012/289 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 08.03.2013 gün ve 2012/15179 E., 2013/4865 K. sayılı kararı ile:

(…Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette yapım müdürü olarak 01.11.2005-04.11.2010 tarihleri arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II. maddesine göre işverence haksız olarak feshedildiğini, fazla çalışma yaptığını, hak kazandığı yıllık izinlerinden 36 gününü kullanamadığını, Ekim 2010 ayı ücretinin ödenmediğini, son ücretinin net 3.500,00 TL olduğunu ileri sürerek, ihbar tazminatı, kıdem tazminatı, ücret alacağı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ve yıllık izin ücretinin davalıdan faizleriyle birlikte tahsilini istemiş, taleplerini bilirkişi raporu doğrultusunda artırarak ıslah etmiştir.

Davalı vekili, şirketin Polatlı gaz dağıtım faaliyetlerini ifa ettiğini, davacının 01.11.2005 tarihinde çalışmaya başladığını, 2007 yılından itibaren yönetim kuruluna bağlı olarak genel müdür görevini ifa ettiğini, şirketi dışa karşı temsile yetkili olduğunu, işveren vekili olduğunu, fazla çalışması olmadığını, ücretlerinin ödendiğini, onaltı gün yıllık izin hakkı olduğunu, izin ücretinin ödendiğini, iş sözleşmesinin haklı sebeplerle feshedildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece davacının, davalıya ait işyerinde 01.11.2005-09.11.2010 tarihleri arasında beş yıl sekiz ay çalıştığı, davacının şirket kurması ve limited şirketin kurucu ortağı olmasının, iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı sebep ile feshedilmesi için gerekçe olamayacağı, davacının limited şirketinin kurucu ortağı olduğunu işverenin bildiği, kurduğu şirket vasıtasıyla davalı işverenden iş alarak teslim ettiği, devamsızlık tutanağı olmadığı, rızası dışında davalı işverence izinli sayıldığı, davalının savunmalarının birbirini doğrulamadıkları, çeliştikleri sebebiyle iş sözleşmesinin işverence haklı olarak feshedildiğinin kabul edilemeyeceği, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, ücretinin 3.500,00 TL olduğu, ayrıca yemek ve yol yardımı aldığı, davacının genel müdür olarak işveren vekili olduğu, çalışma saatlerini kendi düzenlediği, üzerinde amir bulunmadığı ve aldığı ücret miktarı dikkate alındığında fazla çalışma ücreti ve hafta tatili ücreti taleplerinin yerinde olmadığı, otuzaltı gün izin hakkı bulunduğu gerekçesiyle bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararı kanuni süresi içinde taraflar vekilleri temyiz etmiştir.

1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-İş sözleşmesinin, işverence haklı olarak feshedilip feshedilmediği ve feshin hangi tarihte yapılmış sayılacağı noktalarında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin II. bendinde, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığında işverenin haklı fesih imkanının olduğu açıklanmıştır. Yine aynı maddenin II. bendinin (e) alt bendinde, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan işçi davranışlarının da işverene haklı fesih imkanı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere yasadaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları işverene fesih imkanı tanımaktadır. İşçinin eleştiri sınırları içinde kalan söz ve davranışları ise işverene haklı fesih imkanı vermez.

4857 sayılı Kanun’un 25/II.- (ı) bendinde, işverenin malı olan veya eli altında bulunan makine, tesisat, başka eşya ya da maddelere otuz günlük ücreti tutarını aşacak şekilde zarar vermesi halinde işverenin haklı fesih imkanının bulunduğu hususu düzenlenmiştir.

İşçinin kusursuz olduğunun ortaya çıkması halinde işverenin haklı fesih imkanı olmadığı gibi, işçinin kusuru belli bir yüzde ya da belli bir oran olarak saptanmışsa; zararın miktarı da bu kusur nispetinde azaltıldıktan sonra otuz günlük ücreti aşıp aşmadığına bakılmalıdır. Zararın işçinin kasıtlı davranışından ya da taksirli eyleminden kaynaklanmasının herhangi farkı bulunmamaktadır. Örneğin işverene ait iş makinesi paletlerine kasten metal cisim sokmak suretiyle zarar veren işçinin ve trafik kazası sonucu işvereni zarara uğratan işçinin aynı şekilde iş sözleşmeleri haklı sebeple sona erdirilebilir. İşçinin kusuru ve zararı, ayrı ayrı uzman kişilerce belirlenmelidir. Zararın otuz günlük ücreti aşması durumunda işverenin fesih hakkı doğar ve işçinin zararı derhal ödemiş ya da ödeyecek olması, işverenin bu hakkını ortadan kaldırmaz. İşverence zarar tutarının işçiden talep edilmemiş oluşunun da feshe hakkını olumsuz etkileyen bir yönü bulunmamaktadır.

Somut olayda, iş sözleşmesinin 04.11.2010 tarihli fesih bildirimi ile davacının 4857 sayılı Kanun’un 25/II. maddesine aykırı işlem ve eylemler yaptığının tespit edildiği belirtilerek 01.11.2010 tarihi itibariyle haklı sebeple feshedildiği, işverenin, davacının kurucu ortağı olduğu İNPEMA şirketinde genel müdür olarak çalıştığı, davalı şirketin işlerini bu şirkete verdiği, ortağı olduğu şirketin aldığı işleri şartnameye uygun yapmamasına rağmen şirketine teşekkür belgesi verilmesi hususunda yöneticileri yanılttığı, aynı işlerin bir sonraki yıl daha uygun bedelle başka şirketlere yaptırıldığı, bu durumda şirketin zarara uğratıldığını ileri sürdüğü, davacının kurucu ortağı olduğu İNPEMA şirketinin, davalı şirketin PE hatlarının yapımı işini 12.08.2009 tarihli teklif mektubu ile aldığı, yapımını tamamladığı hızlı tren doğalgaz hattında, kanal kesitlerini şartnameye uygun yapmadığı, geçici kabul işleminin, davalı şirket adına davacının da imzasının bulunduğu heyetçe yapıldığı, davacının ortağı bulunduğu şirkete teşekkür edilerek, kesin kabulünün yapıldığı, İNPEMA şirketinin 14.01.2009 tarihinde kurulduğu, davacının kurucu ortağı olduğu anlaşılmış olup, davalı şirketten benzer işlerin yapımı konusunda ihale ile iş alan başka bir şirketin ihale şartlarıyla, davacının kurucu ortağı olduğu İNPEMA şirketinin davalı şirketten aldığı ihale şartları karşılaştırılarak, davalı şirketin zarara uğrayıp uğramadığı, davalı şirketin iç yönetmeliği gereği, davacının şirketle iş yapmasını engelleyici bir düzenleme olup olmadığı, ihalenin alınmasında ve kabullerinin yapılmasında davacının müdahalesinin bulunup bulunmadığı araştırılarak, işveren yönünden haklı sebeple fesih şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, haklı sebeple fesih şartlarının oluşması halinde fesih sebebi ile bağlılıktan söz edilemeyeceği düşünülmeden yanlış yorum ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.

Öte yandan, iş sözleşmesinin feshinin, işverenin fesih iradesinin işçiye ulaştığı tarihte kesinleşeceği dikkate alınarak, bu tarih itibariyle alacakların hesaplaması gerekirken, davalının bu yöndeki itirazı değerlendirilmeden, fesih iradesinin davacı işçiye ulaştığı tarih araştırılmadan, fesih bildirgesinin tebliğ tarihinin feshin kesinleştiği tarih olarak kabul edilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.

Davacı vekili müvekkilinin iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II. maddesi gereğince feshedildiğini bildirir 04.11.2010 tarihli ihbarın müvekkiline 10.11.2010 tarihinde tebliğ edildiğini, fesih beyanında müvekkilinin hangi davranış veya davranışlarının söz konusu yasa maddesinde düzenlenen “ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan hâller ve benzerleri” dahilinde yorumlandığının somut olarak belirtilmediğini, fazla çalışma, hafta tatili, yıllık izin ücreti ve ücret alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili müvekkili şirketin genel müdürü ve işveren vekili olan davacının kendi koordinasyonu, kontrolü ve yönetimi altında bulunan işlerin yapım ihalelerine katılan, müvekkil şirkete iş yapan, müvekkil şirketten para kazanan İnpema Ltd. Şti.’nin kurucu ortağı olduğunun tespiti üzerine iş sözleşmesinin 01.11.2011 tarihi itibariyle İş Kanunu 25/II-e maddesi gereği haklı nedenle feshedildiğini, davacının anılan şirketi kurarken müvekkiline bildirim yapmadığı gibi onay da almadığını, yönetim kurulunun bilgisi dışında davrandığını, bu şirketin 2009 yılında müvekkilinin Polatlı polietilen dağıtım hattı işlerini ve servis hattı işlerini ayrıca 2010 yılında TCDD Hızlı Tren Demiryolu İnşaatının Polatlı İstasyonu doğalgaz polietilen hattı işlerini yaptığını, davacının Kanunun ilgili hükmüne aykırı davrandığını, müvekkiline ilişkin bilgileri kendi menfaati doğrultusunda kullandığını, kaldı ki davacının bu yapım işinden kurucusu olduğu şirket aracılığıyla kazanç sağladığını, müvekkil firmayı da zarara uğrattığını, müvekkilinin 2010 yılı yatırım plânı kapsamında doğalgaz hatları yapım işini başka bir firmaya daha düşük birim fiyatlar üzerinden ihale ettiğini, davacının üst düzey yönetici konumunda yüksek ücretle çalıştığını, fazla çalışma ile hafta tatili alacaklarına yönelik taleplerinin reddi gerektiğini, diğer taleplerinin de yerinde olmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece davacının şirket kurması ve limited şirketin kurucu ortağı olmasının iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı neden ile feshedilmesi için gerekçe olamayacağı, davacının limited şirketin kurucu ortağı olduğunu davalı işverenin bildiği, davacının kurduğu bu şirket dolayısıyla davalı işverenlikten iş aldığı ve teslim ettiği, dosyada devamsızlık tutanağı bulunduğu, aynı zamanda davacının rızası dışında davalı işveren tarafından izinli sayıldığı, davalının savunmasının birbirini doğrulamadığı, çeliştiği, bu nedenle fesih sebebinin davacının çalıştığı süre, pozisyonu, mesleki kıdemi göz önüne alındığında yasaya aykırı bulunduğu, fazla çalışma, hafta tatili alacaklarının reddi ile kıdem, ihbar tazminatları, yıllık izin ücreti ve ücret alacaklarının kabulüne karar verilmiştir.

Taraf vekillerinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Mahkemece önceki gerekçelerle ve işçilerin birden fazla işyerinde çalışmalarını engelleyen bir yasa hükmünün Türk Hukuk sisteminde bulunmadığı, öte yandan 29.03.2011 tarihli duruşmada ara kararın 4, 5 ve 6. maddelerinde taraf vekillerine usulüne uygun bir şekilde tüm delillerini bildirmeleri için bir aylık kesin süre verildiği, birer aylık kesin sürede tarafların bildirdikleri tüm deliller getirtilip, bildirilen deliller üzerinde inceleme yaptırıldığı, bunun dışında tarafların ileri sürmediği ve dosyaya sunmadığı delilleri mahkemenin getirtmesinin söz konusu olmadığı, aksi halde mahkemenin davada taraflardan biri lehine davranmış olabileceği, bozma kararında davacının İnpema Şirketinde genel müdür olarak çalıştığı belirtilerek davacının İnpema Şirketinden aldığı ihale şartları ile davalı şirketi zarara uğratıp uğratmadığı hususunun araştırılmasının istendiği, böyle bir araştırma yapılmasına gerek bulunmadığı gibi davalının bu yönde dosyaya sunulmuş delillerinin de bulunmadığı, bu nedenle bozma gerekçelerinin hiçbirisine katılmadığı belirtilerek direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını davalı vekili temyiz etmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda davacının iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedilip feshedilmediğinin tespiti ile fesih iradesinin davacıya ulaştığı tarihin belirlenmesi hususlarında araştırma yapılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

İş sözleşmesini sona erdiren en önemli sebeplerden biri fesihtir. Fesih, sürekli (belirli ya da belirsiz süreli) bir iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesi ile sona erdiren, tek taraflı ve karşı tarafa ulaşması gerekli bozucu yenilik doğuran bir haktır. Dolayısıyla fesih karşı tarafa ulaştığı andan itibaren hüküm ve sonuçlarını doğuran, karşı tarafın kabulünü gerektirmeyen bir irade açıklamasıdır (Senyen Kaplan, E. Tuncay: Belirli Süreli İş Sözleşmesinin Haksız Feshinin Hüküm ve Sonuçları, Sicil İş Hukuku Dergisi, Yıl 2016, Sayı 36, s.23).

İş sözleşmesi işçi ile işveren arasında kurulan ve her iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olup, işçi ile işveren arasında karşılıklı güvene dayanan kişisel ve sürekli bir ilişki yaratır. Bu nedenle işçi veya işveren taraflarından birinin davranışı ile bu güveni sarsması hâlinde güveni sarsılan tarafın objektif iyi niyet kurallarına göre artık bu ilişkiyi sürdürmesinin kendisinden beklenemeyeceği durumlarda iş sözleşmesi ile bağlı kalamayacağı gerçeğinden hareket eden kanun koyucu, yaptığı düzenleme ile taraflara iş sözleşmesini haklı nedenle tazminatsız fesih hakkı tanımıştır.

Hukukumuzda “olağanüstü fesih”, “bildirimsiz fesih”, “süresiz fesih”, “önelsiz fesih”, “derhal fesih”, “muhik sebeple fesih” gibi terimlerle ifade edilen haklı nedenle fesih 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nın md. 435, 4857 İş Kanunu’nun md. 24 ve 25; Deniz İş Kanunu’nun md. 14, 16; Basın İş Kanunu’nun md. 11’de düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu nedenle, haklı nedenle fesih kanunla tanınmış bir haktır. Bir tarafın işte bu haklı nedenle fesih hakkına dayanarak, karşı tarafa yöneltilmesi gereken irade beyanıyla iş sözleşmesine geçmişe etkili olmaksızın derhal son vermesi, haklı nedenle fesih olarak tanımlanmaktadır. Bu itibarla İş Kanunu, haklı nedenle fesih hakkını “Haklı nedenle derhal fesih” başlığı altında düzenlemektedir (Mollamahmutoğlu, H./ Astarlı, M. / Baysal, U.: İş Hukuku Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 6. Bası, Ankara 2014, s. 794).

4857 sayılı İş Kanunu’nun 24 ve 25’inci maddeleri, iş sözleşmesinin işçi ve işveren tarafından haklı nedenle derhal fesih hallerini düzenlemektedir.

4857 sayılı Kanunun “İşverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı” başlıklı 25’inci maddesi:
“Süresi belirli olsun veya olmasın işveren, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir:

4857 sayılı İş Kanunu’nun “İşverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı” başlıklı 25. maddesi “Süresi belirli olsun veya olmasın işveren, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir:


II- Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:

a)İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek, yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni yanıltması.

b)İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarf etmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunması.

c) İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması.

d)İşçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması, işyerine sarhoş yahut uyuşturucu madde almış olarak gelmesi ya da işyerinde bu maddeleri kullanması

e)İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması.

f)İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi.

g)İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi.

h) İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi.

ı)İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması. …

İşçi feshin yukarıdaki bentlerde öngörülen sebeplere uygun olmadığı iddiası ile 18, 20 ve 21 inci madde hükümleri çerçevesinde yargı yoluna başvurabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

4857 sayılı İş Kanununun 25. maddesinin (II) numaralı bendinde, ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan hâller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığı hâlinde, işverenin iş sözleşmesini haklı nedenle fesih imkânının olduğu açıklanmıştır.

Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde, davacı tarafından iş sözleşmesinin işverence haklı sebep olmaksızın feshedildiği iddia edilmiş, davalı işveren ise cevap dilekçesinde ve aşamalarda müvekkili şirketin genel müdürü ve işveren vekili olan davacının müvekkili şirketle iş yapan İnpema Ltd. Şti.’nin kurucu ortağı olduğunun tespit edildiğini, davacının anılan şirketi kurarken müvekkiline bildirim yapmadığı gibi onay da almadığını, İnpema şirketinin 2009 yılında müvekkilinin Polatlı polietilen dağıtım hattı işlerini ve servis hattı işlerini ayrıca 2010 yılında TCDD Hızlı Tren Demiryolu İnşaatının Polatlı İstasyonu Doğalgaz Polietilen Hattı işlerini yaptığını, müvekkiline ilişkin bilgileri kendi menfaati doğrultusunda kullandığını, yapım işinden kurucusu olduğu şirket aracılığıyla kazanç sağladığını, müvekkil firmayı da zarara uğrattığını, müvekkilinin 2010 yılı yatırım planı kapsamında doğalgaz hatları yapım işini başka bir firmaya daha düşük birim fiyatlar üzerinden ihale ettiğini ve bu nedenle feshin haklı sebebe dayandığını savunmuştur.

Dosya içeriğinde mevcut ve davalı işverenin bir başka çalışanı tarafından düzenlenen 13.10.2010 tarihli rapor ile davalının uhdesinde yürütülen Polatlı PE dağıtım hattı işlerinin alt işvereni olarak faaliyet icra eden İnpema Ltd. Şti.’nin ortaklarından birisinin davacı olduğu hususunun tespit edilmesi üzerine, davalı işverence Ankara 13. Noterliğinden keşide edilen 04.11.2010 tarihli fesih ihbarnamesiyle davacının 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II. maddesine aykırı işlem ve eylemlerde bulunduğu gerekçesiyle iş sözleşmesi 01.11.2010 tarihi itibariyle feshedilmiş, fesih ihbarnamesi 09.11.2010 tarihinde Tebligat Kanunu’nun 21’inci maddesi uyarınca usulüne uygun olarak davacıya tebliğ edilmiştir.

Yine dosya kapsamından, İnpema Şirketinin kurucuları arasında davacının da bulunduğu, 2009 yılı doğalgaz boru hatları yapım işine ilişkin İnpema Şirketi ile 19.08.2009 tarihinde sözleşme imzalandığı, 01.10.2009 tarihinde geçici kabulün yapıldığı ve geçici kabul tutanağında davacının da üye sıfatı ile imzasının bulunduğu, 04.11.2009 tarihli iş bitirme belgesinden de davalı şirket adına belgenin davacı tarafından imzalandığı anlaşılmaktadır.

Öte yandan davalı tarafça 2010 yılında doğalgaz hatları yapım işini başka bir firmaya daha düşük birim fiyatlar üzerinden ihale edildiğine ilişkin olmak üzere bu firma ile imzalanan sözleşme de dosyaya sunulmuştur.

Bu açıklamalardan sonra belirtmek gerekir ki, her ne kadar direnme kararının gerekçesinde tarafların ileri sürmediği ve dosyaya sunulmayan delillerin mahkemece getirtilemeyeceği ifade edilmiş ise de, 29.03.2011 tarihli oturumda delillerin sunulması için taraflara verilen bir aylık kesin süre içerisinde davalı vekili tarafından feshe dayanak yapılan delillerin bildirilerek sunulduğu ve yukarıda açıklanan bir kısım delillerin de dosya kapsamına dâhil edildiği gözetildiğinde, mahkemece feshin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı hususunda yeterli araştırmanın yapılmadığı ve bu itibarla belirtilen direnme gerekçesinin yerinde olmadığı açıktır.

Hâl böyle olunca, feshin haklı sebebe dayanıp dayanamadığı konusunda araştırma yapılmasına işaret eden Özel Daire kararı bu yönüyle isabetlidir.

Ne var ki, Hukuk Genel Kurulunca, Özel Daire bozma kararının fesih iradesinin davacı tarafa ulaştığı tarihin araştırılmasına ilişkin kısmının, dosya içeriğinden, fesih iradesinin davacıya ulaştığı tarihin anlaşıldığı, mahkemenin bu hususa ilişkin kabulünde hata bulunmadığı gerekçesiyle bozma kararından çıkarılması gerektiği kabul edilmiştir.

Açıklanan nedenlerle, direnme kararı yukarıda belirtilen bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.

S O N U Ç:

1- Özel Daire bozma kararındaki “Öte yandan, iş sözleşmesinin feshinin, işverenin fesih iradesinin işçiye ulaştığı tarihte kesinleşeceği dikkate alınarak, bu tarih itibariyle alacakların hesaplaması gerekirken, davalının bu yöndeki itirazı değerlendirilmeden, fesih iradesinin davacı işçiye ulaştığı tarih araştırılmadan, fesih bildirgesinin tebliğ tarihinin feshin kesinleştiği tarih olarak kabul edilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.” ifadesinin bozma kararından ÇIKARILMASINA,

2-Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 14.02.2018 gününde oy birliği karar verildi.