YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 26.03.2019 Esas: 2015/31772 Karar: 2019/6787

İşçilik Alacakları – Kötü Niyet Tazminatının Koşulları

Özet:

Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkide kötüniyet tazminatının koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır. İşçinin işvereni şikâyet etmesi, aleyhine dava açması veya tanıklık yapması nedenlerine bağlı fesihlerin kötüniyete dayandığı kabul edilmelidir. Tazminat miktarının belirlenmesi de Yasa ile açıklığa kavuşturulmuş, “kötüniyet tazminatının” ihbar önellerine ait ücretin üç katı tutarında olacağı belirtilmiş ve ayrıca ihbar tazminatının da ödeneceği hüküm altına alınmıştır. Yasanın 17. maddesinin son fıkrasındaki düzenleme kötüniyet tazminatını da kapsamakta olup, bu tazminatın hesabında da işçiye ücreti dışında sağlanmış para veya para ile ölçülebilir menfaatler dikkate alınmalıdır.

MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

YARGITAY KARARI 

A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı işyerinde 11/01/2008- 30/04/2014 tarihleri arasında çalıştığını, son ücretinin brüt 3.181,00 TL. olduğunu, başkaca çözüm yoluna başvurmadan akdin fesih yoluna gidildiğini, 20 yıldır sendikanın işçi sayısının aynı olduğunu, sendikanın borcunun kaynağının işçi ücretleri olmadığını, grevin sonuçlanmasının işçi çıkarılmasına gerekçe olmayacağını, müvekkili işten çıkarılmadan önce ve sonra yeni işçiler alındığını, yeni yönetimin kadrolaşmak için müvekkilini işten çıkardığını, işverence işe iade davacı açılmaması için çalışan sayısının yasal sınır altına indirdirildiğini, hızla işçi çıkarılarak yasal hakkın kullanılmasının önüne geçildiğini, işverenin işçiler arasında farklılık gözeterek eşitlik ilkesine aykırı davrandığını, müvekkilinin grev nedeniyle 30/06/2012-30/12/2012 arası normal mesai sonrasında, hafta sonunda ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını ancak ücretinin ödenmediğini ileri sürerek; ihbar tazminatının 3 katı olan kötü niyet tazminatı, kabul edilmezse 5. madde gereği eşit davranmama nedeniyle 4 aylık ücret, fazla mesai ücreti, ulusal bayram ve genel tatil alacağı ve hafta tatili ücreti alacaklarını istemiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iş sözleşmesinin sendikanın borcundan dolayı geçerli nedenle feshedildiğini, davacının fazla mesailerinin ödendiğini, iş sözleşmesinin feshinin geçerli nedene dayandığını ve davacıya kıdem tazminatının ödendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece özetle; SGK kayıtları, toplanan delillerin değerlendirilmesinde; davacının davalıya ait işyerinde 11.01.2008 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi ile şoför olarak çalışmaya başladığı ve 30.04.2014 tarihine kadar çalışmasının devam ettiği, belirtilen tarihte iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından feshedilerek kıdem ve ihbar tazminatlarının ödendiği, davacı vekili müvekkilinin iş akdinin kötü niyetle feshedildiğini, bu nedenle kötüniyet tazminatı ödenmesini, aksi takdirde ayrımcılık tazminatına hükmedilmesini istediği, davalı vekili ise feshin sendikanın borçlarından dolayı yapıldığını, kötüniyetli fesih yapılmadığını, her ne kadar davalı sendika tarafından sendikanın borç yükü altında olması nedeniyle davacı ve iş arkadaşlarının iş akitlerinin feshedildiğini savunmakta ise de; davacı konumuna daha sonra başka işçiler alındığı ve alınan işçilerin maaşlarının da sendikaya ekonomik rahatlama sağlayacak miktarda düşük olmadığının anlaşıldığı, ayrıcı işveren tarafından bu gerekçe ile çıkarılan işçi sayısı 18 iken daha sonra 29 işçi alındığı, davalı işverenin işçilerin işe iade davası açmalarının önün geçmek amacıyla işçi sayısını hızla azalttığı da anlaşıldığı, işveren tarafından yapılan fesih işlemi ile daha sonra alınan işçilerin sayısı ve aldıkları maaşlar birlikte değerlendirildiğinde, davacının iş akdinin giderleri azaltarak sendikayı borç yükünden kurtarmak olmadığı, sendikal mücadele sürecinde kendi safında mücadele etmeyen işçileri tasfiye maksatlı olduğu ve fesih yetkisinin kötüye kullanıldığının anlaşıldığı, açıklanan gerekçelerle davacının kötüniyet tazminatına hak kazandığı, gerek işin niteliği gerekse davacı tanıklarının yeminli anlatımları göz önüne alınarak, davacının fazla çalışma olgusunu ispat ettiği, bilirkişi raporu ile tespit edilen fazla çalışma, ulusal bayram-genel tatil ve hafta tatili ücretinden, yapılan işin niteliği ile davacının çalışmış olduğu süreler göz önüne alınarak takdiren % 30 oranında taktiri indirim yapılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D) Temyiz:

Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.

E) Gerekçe:

1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkide kötüniyet tazminatının koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

Belirsiz süreli iş sözleşmesinin taraflarca ihbar öneli tanınmak suretiyle ya da ihbar tazminatı ödenerek her zaman feshi mümkün ise de, bu hakkın da her hak gibi Medenî Kanunun 2. maddesi uyarınca dürüstlük ve objektif iyiniyet kurallarına uygun biçimde kullanılması gerekir. Aksi takdirde fesih hakkının kötüye kullanılmış olduğundan söz edilir.

Fesih hakkını kötüye kullanan işveren, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca, bildirim sürelerine ait ücretin üç katı tutarında tazminat ödemek zorundadır. Bahsi geçen tazminata uygulamada kötüniyet tazminatı denilmektedir.

Kötüniyet tazminatına hak kazanma koşulları ve tazminat miktarının hesaplanması açısından, 4857 sayılı Yasada önemli değişiklikler öngörülmüştür. Yasanın 17. maddesinin altıncı fıkrasının açık hükmü gereğince, iş güvencesi kapsamında olan işçiler yönünden kötüniyet tazminatına hak kazanılması mümkün değildir.

1475 sayılı Yasada, “işçinin sendikaya üye olması, şikâyete başvurması” gibi sebepler ileri sürülerek iş sözleşmesinin sonlandırılması, kötüniyetin varlığı açısından örnekseme biçiminde sayıldığı halde, 4857 sayılı Yasada genel anlamda fesih hakkının kötüye kullanılmasından söz edilmiştir. Maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere, işçinin işvereni şikâyet etmesi, aleyhine dava açması veya tanıklık yapması nedenlerine bağlı fesihlerin kötüniyete dayandığı kabul edilmelidir.

Tazminat miktarının belirlenmesi de Yasa ile açıklığa kavuşturulmuş, “kötüniyet tazminatının” ihbar önellerine ait ücretin üç katı tutarında olacağı belirtilmiş ve ayrıca ihbar tazminatının da ödeneceği hüküm altına alınmıştır.

Yasanın 17. maddesinin son fıkrasındaki düzenleme kötüniyet tazminatını da kapsamakta olup, bu tazminatın hesabında da işçiye ücreti dışında sağlanmış para veya para ile ölçülebilir menfaatler dikkate alınmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 12.6.2008 gün 2007/21422 E, 2008/ 15336 K)

Somut uyuşmazlıkta, mahkemece davacının iş güvencesine tabi işçilerden olup olmadığı hususu araştırılmamış, dairemizce yapılan geri çevirme sonrasında gönderilen cevabi yazılardan da davacının iş güvencesine tabi işçilerden olup olmadığı kesin olarak belirlenememiştir.

Mahkemece yapılacak iş davacının iş güvencesinden yararlanıp yararlanmadığı hususunu kesin olarak belirlemek ve iş güvencesine tabi işçilerden olduğunun anlaşılması halinde feshin kötü niyetli olduğu gerekçesi ile tazminat talep edemeyeceği gözetilerek bu talebin reddine, davacı işçinin iş güvencesinden yararlanmıyor olduğunun tespiti halinde ise önceki gibi karar vermektir.

Eksik inceleme ile davacı işçinin iş güvencesine tabi işçilerden olup olmadığı hususunu belirlemeden sonuca gidilmesi hatalıdır.

F) SONUÇ:

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.